Emin Çölaşan: Pistlere gömülen trilyonlar






Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

24 Mart 2001 tarihli ‘‘Havaalanı Rezaletleri’’ başlıklı yazımda Alanya yakınlarında yapılan Gazipaşa Havaalanı'nın çeşitli nedenlerle kullanılamaz durumda olduğunu belirtmiş ve bu işin sorumlularını sormuştum. Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz bu konuda yazdıklarımı doğrulayan bir açıklama gönderdi. Ancak gündem yoğundu, daha önce yayınlayamadım. Özür diliyor ve özetliyorum:

‘‘İnşaat, bütün olumsuz raporlara rağmen 1994 yılında başlatılmış. Günümüz itibarıyla her şey bitmiş durumda. Sonuçta bu yatırıma izin veren yetkililerin kendilerinden beklenen basiretli davranışları sergilemedikleri gibi, ülke kaynaklarının gereksiz yere atıl kalmasına neden oldukları görüşüne varılmaktadır. Ancak bu kişiler İdare'den ayrılmıştır ve zamanaşımı süresi de geçmiştir. Haklarında işlem yapılması mümkün değildir.’’

Evet, Gazipaşa Havaalanı'na trilyonlar dökmüşüz. Ancak çevredeki dağlar nedeniyle burada güvenli iniş-kalkış yapılamıyor ve koskoca havaalanı günümüzde bisiklet pisti olarak çocuklara hizmet veriyor!

* * *

Şimdi size bu havaalanları rezaleti konusunda birkaç örnek daha vereyim. Bunlar da, ülkemizin ‘‘Her ile bir havaalanı’’ sloganıyla nasıl havaalanları mezarlığı yapıldığına ilişkin resmi bilgilerdir.

Bugüne kadar Ulaştırma Bakanlığı makamına gelen her siyasetçi, kendi iline bir havaalanı yapmış veya yaptırmış.

Yaşar Topçu Sinop'a, Ali Şevki Erek Tokat'a, Ömer Barutçu Zonguldak Çaycuma'ya, Arif Ahmet Denizolgun Gazipaşa'ya.

Ayrıca Necmettin hocaefendi başbakan iken Altınoluk'ta bulunan yazlık evinin yakınında Balıkesir'e, Demirel ise memleketi Isparta'ya.

Bunlardan bazılarına ayda bir uçak bile inmiyor. Bazıları tehlikeli, sakıncalı ve güvenli değil. Buralarda yüzlerce insan çalışıyor ve hepsi de boş oturuyor. Aletler çürüyor.

Bu alanlardan her birine o günlerin parasıyla en az 40-50 trilyon harcandı.

Yazık günah değil mi? Oy uğruna Türkiye'nin paralarını pistlere gömen bu siyasetçilerden, bu projeleri onaylayan DPT'den ve ilgili bürokratlardan hesap sorulmayacak mı?

Elbette sorulmayacak ve her şey yapanın yanına kár kalacak...

Ve biz sürekli krizlere gireceğiz, el álemin kapılarına gidip para dileneceğiz, ‘‘Aman bize birkaç milyar dolar verin de durumu kurtaralım’’ diye yalvar yakar olacağız! Ama öbür yanda, elimizdeki kaynakları aklını yitirmiş bir mirasyedi gibi har vurup harman savurmayı sürdüreceğiz.

Ayıptır, yazıktır.

DOLARLI MÜSLÜMANLAR!

Türkiye'nin ne durumlara geldiğini size bir başka örnekle açıklamak isterim. Ankara Sincan'a doğal gaz geliyor. Bu işi yapan Büyükşehir Belediyesi'ne bağlı EGO, sokaktan apartmanlara -verilmeyeceğini bile bile- boru çekip bağlantı yapıyor. Şimdi her apartmana gönderilen duyuruya bakalım:

‘‘Hizmet karşılığı alacağımızı ödemediğiniz takdirde, dolar tutarı borcunuz, ödeyeceğiniz tarihteki Merkez Bankası satış kuru üzerinden TL karşılığı hesaplanarak tahsil edilecektir.’’

Tarih 20 Mart 2001. Yazının en başında ise ‘‘Dolar kuru 991 bin 675 lira’’ olarak belirlenmiş.

Yazının diğer bölümlerinde ise yapılan işin dökümü çıkarılıyor:

İşçilik 275 dolar, polietilen boru 71 dolar, siyah bant 33 dolar, servis vanası 74 dolar, sarı bant 11 dolar...

Bir kamu kuruluşu, evlere doğal gaz döşemek için işçilik ve malzeme fiyatlarını dolar üzerinden hesaplıyor! Ne oluyoruz beyler? Peki işçilere ücretlerini dolar üzerinden mi veriyor? Hayır!

Bu maddeler dışarıdan mı getiriliyor? Hayır, Türkiye'de üretiliyor.

Böylece her bağlantı yerinden 900 dolar dolaylarında para alınıyor.

Peki bunun hesabını bu belediyeye kim soracak?

Ankara Büyükşehir Belediyesi ile yan kuruluşlarını koruma altına alınmış, dokunulamıyor. Ankara'nın protokol valisi Yahya Bey ortada görünmüyor.

Yanıbaşlarında olanları görmek işlerine gelmiyor.

Alt gelir gruplarının oturduğu Sincan'da insanlardan dolar tahsilatı yapılırken kimsenin gıkı çıkmıyor. Dahası, yüzde 17 KDV'yi de dolar olarak alıyorlar!

* * *

EGO Genel Müdürü olarak görev yapan İhsan Fincan isimli şahıs, geçtiğimiz günlerde Suudi Arabistan'a gidip hacı oldu. FP Genel Başkanı Recai Kutan beyamca bu konuda Ankara'daki Suudi Büyükelçisi'ne torpil mektubu yazıp kontenjandan vize istedi. Aynen şöyle diyordu:

‘‘ Aşağıda ismi verilen kişi partimizin üyesidir. Vize verilmesi...’’

Bunu burada 6 Mart 2001 günü yazmıştım, yalanlama gelmedi! Kamunun genel müdürü İhsan Fincan isimli şahsın Fazilet Partisi üyesi olduğunu, o partinin genel başkanı, imzasıyla bildiriyor. İçişleri Bakanlığı veya başka bir makam, bu mektubu benden isteyip işlem başlatmıyor. Bu şahıs ya Fazilet'in üyesidir ve ortada bir suç vardır, ya da Kutan hiç utanıp sıkılmadan Suudi Büyükelçisi'ne yalan yazmaktadır. Hangisi?

EGO'daki bu ‘‘Fazilet'li Müslümanlar’’, nasıl oluyor da kamu hizmeti için başka Müslümanlardan dolarla para istiyor?

Türkiye'de ve başkent Ankara'da kimlerin ve hangi kafaların söz sahibi olduklarını görüyor musunuz?

* * *

Emin Çölaşan'ın notu: Dünkü yazımda eski Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna'nın isminin yanında ‘‘Vanlı’’ diye bir sözcük çıkmış. Aktuna Vanlı değildir. Dikkatimden kaçan bu bilgisayar hatası için özür dilerim.

Yazarın Tüm Yazıları