Emin Çölaşan: Amerikan vatandasımı

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Bay Erbakan, adamını doğrusu iyi seçti ama gerçeklerin bu kadar çabuk ortaya çıkacağını düşünemedi. Kadının ağzı laf yapıyor. Anasıyla, babasıyla birlikte tam bir dinci militan. Ona bakınca, başına türban bağlamış Tansu'yu karşımda görür gibi oluyorum. Suratında asılı bir tebessüm, soğukkanlı görünme çabaları, konuşma biçimi, gerçekleri saptırma!.. Aynen Tansu ama onun türbanlısı.

Fakat bu kadının bir talihsizliği oldu ve işe bazı yalanlarla başladı. Örneğin, Ankara Tıp Fakültesi'nden türban yüzünden ayrıldığını, orada kendisine okuma özgürlüğü verilmediğini falan söyledi.

Hemen ardından ortaya çıktı ki, yalan söylemektedir. Fakülteye girmiş, ancak başarısız olmuştur. Çift dikiş gidince, dört yılda ancak ikinci sınıfa geçmeyi başarınca, okuldan kovulmuştur. Bunu fakülte dekanı da resmi belgelerden açıkladı.

Bay Erbakan'la hiç konuşmadığını söyledi, konuştuğu ortaya çıktı.

Şimdi düşünün, bir yanda o kadar ‘Mmüslüman’’ bir kadın ki, başını açmadan Meclis'e girmiyor!

Öte yanda ise yalan söyleyip kamuoyunu aldatmaya çalışıyor! Müslümanlık bu mu?

Helal olsun Merve'ye!

***

Benim kafamda kendisine sormak istediğim bir soru daha var. Hiç evirip çevirmeden ve de kıvırtmadan, net olarak yanıt vermesini istirham ediyorum:

‘‘Arkadaş, sen Amerikan vatandaşı mısın? Eğer Amerikan uyruğuna geçti isen, ne zaman ve niçin geçtin? Çocukların da Amerikan vatandaşı mı?’’

Evet, bu soruya yanıt vermelidir.

Eğer Amerikan vatandaşı ise Meclis çatısı altında ilk kez bir Amerikalı görev yapacak!

Okey, okey! Velkam Merve! Veri gut, veri gut!

***

Cumhurbaşkanı Demirel bu kadın için ‘‘Ajan provokatör’’ dedi. Yani kışkırtıcı ajan olduğunu söyledi. Demirel'in bu söylemini kanıtlayan olaylar ve belgeler tek tek ortaya çıkıyor.

Bayan Merve, Amerika'da İslamcı örgütlerin toplantılarına katılıyor ve ‘‘Biz Türkiye'de sözde Müslüman devletle mücadele ediyoruz... Türkiye, Kemalist laikçiler tarafından yerle bir edildi’’ diyor.

‘‘Cihat için siyasi alanda etkinlik göstermeyi seçtim’’ diye konuşuyor.

Dahası, bugünkü Hürriyet'te Uğur Ergan'ın haberini okudunuz.

Bayan Merve sıkı bir İslamcı. O kadar ki, işi gücü bırakıp nutuk atmaya taa Sudan ve Yemen'e kadar gidiyor.

Babası molla rejimi için İran'a gidiyor, anası türban yüzünden üniversiteyi bırakıyor!

Bayan Merve ise ‘‘Bu türban benim için siyasal bir simge değildir’’ diyor!

***

Bay Erbakan bizim Merve'yi cımbızla bulup piyasaya sürmüş, milletvekili seçtirmiş. Merve zaten o yolun yolcusu! Al gülüm ver gülüm.

Ama Allah büyük. Allah bir yerde bunların basiretini bağladı. Merve'nin geçmişi ve yalanları hemen ortaya çıktı. Ankara Tıp Fakültesi serüveni, bunlardan sadece biri.

Doğrusu bu yaptığı ‘‘Müslümanlık'la’’ pek bağdaşmadı.

Ama bizim kafamızdaki Müslümanlık'la bazılarının ‘‘ticaretini’’ yaptığı Müslümanlık çok farklı. Biz dinimizin temel unsurunun dürüstlük olduğunu savunuyoruz. Bir kesim ise bu işin maddi ve manevi rantının peşinde olduklarından, ‘‘Yalan söylemek bize vız gelir’’ diyor.

***

Dünkü yazımda da yazmıştım. Çok önemli olduğu için bir kez daha yazıyorum.

Anayasa'nın 81. maddesi şöyle başlıyor:

‘‘Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri GÖREVE BAŞLARKEN aşağıdaki şekilde ant içerler...’’

Yemin etmeyen bir milletvekili göreve başlamış değildir. Bu durumda ona para ödemek yasal değildir. Şu anda Merve'ye Meclis tarafından ödenen 4 milyar 100 milyon liranın, durum açıklık kazanana kadar geri alınması gerekir.

Bu kadın şu anda milletvekili değil. Dolayısıyla dokunulmazlığı yok. Herhangi bir özlük hakkından yararlanamaz, Meclis çatısı altında basın toplantısı düzenleyip eline verilen metinleri okuyamaz.

***

Sevgili okuyucularım, Türkiye'de oynanmak istenen bu oyunu hafife almayın. Bu pisliği perde arkasından sadece bir tek iblis tezgáhlamıyor. Oyunun kapsama alanı Türkiye Cumhuriyeti. Bu devletin yıkılması.

PKK'nın yayın organlarındaki aşağılık mahluklar, niçin günlerden beri Merve'ye övgüler düzüyorlar?.. Çünkü Kürtçü ile şeriatçı, Türk milletine ve Türk devletine karşı birleşmiş.

Şeriatçı bugün türbanlı bir kadını Meclis'e sokmaya kalkışıyor. Yarın aynı boşluklardan yararlanıp kara çarşaflı ve peçeli birini sokacak. Sonra sıra sarıklıya gelecek. En sonunda ‘‘Meclis'te harem selamlık isteriz’’ diye tutturacaklar.

Merve olayında başarıya ulaşırlarsa, işi adım adım götürüp örneğin kürsüye türbanlı yargıç oturtacaklar. Sonra herkesi örtünmeye zorlayıp ülkemizi İran, Afganistan, Suudi Arabistan yapacaklar.

Adım adım gidiyorlar, tek tek mevzi ele geçirmeyi umuyorlar. Şimdi bir mevzi, sonra bir başka mevzi.

Bunların antrenörlüğünü yapan viskici Nazlı ise hiç sıkılmadan Anadolu kadınının başörtüsüne dil uzatıyor... ‘‘Türbanlı kendi modasını yaratmış. Başını bir hizmetçi gibi, işçi kadın gibi, köylü kadın gibi bağlamak istemiyor’’ diyor.

Bu iğrenç oyunu sakın küçümsemeyin, hafife almayın.



Yazarın Tüm Yazıları