Paylaş
“Büyük emeklerle kazanılmış siyasi ve ekonomik istikrar şimdi, yolsuzluk ve rüşvetin üstünü örtme endişesiyle panik içinde yapılan hatalar nedeniyle ciddi tehdit altında...”
Yani müşahadenize göre, beşiğin içinde sallanmakta olan sallıyor beşiği ve siz doğru gördüğünüzden eminsiniz!...
***
Yolsuzluk ve rüşvet iddialarının üstüne gitmek gerekçesiyle yapılan neydi, hatırınızda mı?
Evvela; bir merkezden düğmeye basılmış gibi peş peşe operasyonlar patlatılmış, birbiriyle alakasız dosyalar tek torbada birleştirilip sansasyon tesirli bir siyasi kumpasa dönüştürülmüştü...
İkincisi; delil klasörlerinin kapağı bile aralanmadan, havada kalmış dedikodu tapeleriyle köprü ve havaalanı işlerini yüklenen ne kadar işadamı varsa alayı bir kerede toplanıp hapse kapatılmak istenmişti...
Üçüncüsü; gazetecisinden STK’cısına 2 bin bilmem kaç kişinin telefonu şaibeli işlemlerle dinlenmiş...
Ve dördüncüsü; aralarına çoluk çocuğuyla Başbakan da dahil edilerek aile içi telefon konuşmalarına kulak kabartılmış, her türlü mahrem fiskosları servis edilmişti...
Şimdi siz şunu mu diyorsunuz:
Normal şartlarda yeri yerinden oynatacak tüm bu ‘paralel kulak’ skandalları, kumpaslar filan ekonomiyi zinhar tehdit etmedi... İstikrara da şunca zarar vermedi... Güvercin kadar ürkek sermayeyi bile ürkütmedi, çekingen tüketiciyi ise tabii ki korkutmadı, hele para piyasalarını hiç sarsmadı...
Ama ne vakit hükümet, lafta dahi ‘paralel yapı’nın kılına dokundu, kıyamet koptu... Dolar ‘Tutmayın beni’ diyerek yerinden zıpladı, faiz hop oturup hop kalktı, borsa baş aşağı çakıldı, liranın feleği şaşmaya başladı öyle mi?
Bin bir suratlı bir ekonomik tetikçiyi görmezden gelir, ortada bir cinayet girişimi yokmuş gibi davranırsanız durumunuz bu olur işte...
***
Öyle sinsi ki penceresinden baktığınız tetikçi.
Kâh ekonomik tetikçi oluyor; önce ekonomiyi sırtından hançerleyip sonra da ‘Daha şu doları tutamadınız’ diye Merkez Bankası’nın becerisine çamur atıyor... Önce istikrarsızlığı tetikleyip sonra da ‘Faiz fırladı, borsa tepetaklak, ekonomi çöküyor’ diye yaygarayı basıyor...
Kâh istihbarat tetikçisi; hem davulla zurnayla MİT TIR’ını afişe ediyor, hem de ‘Davulla zurnayla gizli sevkıyat mı olur’ diye MİT’e sataşıyor...
Karnına bıçak soktuğu kurbanını, ‘Niye bağırıyorsun, bak yabancı sermayeyi kaçırtacaksın, doları ürküteceksin, lirayı korkutacaksın, faiz canavarını uyandıracaksın, enflasyonu azdıracaksın sonra, ses etmeden çek git hadi’ cingözlüğüyle susturmaya çalışan bir yüzsüz...
Çakal Carlos gibi bin bir surat bu da fakat, ne yandan bakarsanız bakın, pişkin bir tetikçi.
Bin yüzünden bir tekini bile hâlâ görmüyor, göremiyorsanız, gördüklerinizde değil de bakışınızda bir yamukluk olmasın...
Zamanımızın pop-filozoflarından Slavoj Zizek’in ‘paralaks bakış’ tabir ettiği o ‘baktığınız yer’ sorunundan söz ediyorum. Ondan mustaripsinizdir belki, konumunuza bir baktırsanız...
Paylaş