Doğan Hızlan: Liberal bir pazarlama tekniği

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Liberal Demokrat Parti'nin genel başkanı Besim Tibuk'a, edebiyat dünyasına hoş geldiniz diyebilirsiniz.

Herkesin gönlünde bir aslan yatarmış, kimilerinin sinema kimilerinin de edebiyat.

Çünkü Názım Hikmet'i Karalama Kampanyası başlattı Sayın başkan.

Meğer neler yapmış bu Názım Hikmet denilen adam.

Önceki tartışmalarda Yılmaz Güney'in ne olduğunu - sineması hariç -size tanıttılar. Şimdi de Názım Hikmet'i öğreneceksiniz. Türk okurları şanslı insanlar, başka ülkelerde okuruna bu kadar bilgiyi hovardaca dağıtan gazeteciler yok, bunu iyi bilesiniz.

Tibuk edebiyat tarihimizde yeni bir dönemi başlatacak nitelikli(!) yazısını, edebiyata vukufunu ispatlayan bir yargıyla bitirmiş:

‘‘Türk toplumu Názım'dan daha karakterli, daha namuslu, daha başarılı birçok şair, sanatçı yetiştirmiştir. Onları aydınlığa çıkarmaya biraz vakit ayırın.

Názım yalakalığı kabak tadı verdi artık.’’

Herhangi biri o düşünceleri yazsaydı, başarısız bir mizah denemesi, deyip geçerdim. Ancak Türkiye'yi şıpın işi kurtaracak formülleri olan, iddialı bir partinin başkanı bunları yazarsa biraz da olsa ciddiye almak gerekir.

Yılmaz Güney tartışması sayesinde birçok adın gündeme geldiğini gören Tibuk, politik konuşmalarının, faaliyetlerinin toplumda yankı bulmadığı kanısına kapılmış olacak ki, bu kez de edebiyat yoluyla partisinin ve kendisinin sesini duyurmaya karar vermiş anlaşılan. Medyatik olmanın havı dökülmüş yöntemine sarılmış. Meraklanmasın, medya da buna nasıl olsa sahip çıkar.

Değersizliğin genel bir değer olduğu ülkemizin fikir ve sanat ortamında neden onun da bir yeri olmasın?

Ünlü filozof Descartes'ın kendi kadar ünlü bir sözü vardı:

‘‘Düşünüyorum o halde varım.’’

Şimdi bu söz Türkiye'de söylem değiştirdi:

‘‘Karalıyorum -küfür sözünü kullanmam ben yazılarımda- o halde varım.’’

Türkiye'deki tartışmaları okuyanlar, her şeyin çok kolay ve basit olduğu kanısına varabilirler. Ancak o konuda biraz kitap karıştırdıkça, tartışmaların sığlığını, eski deyimle incir çekirdeğini doldurmayan kırıntılar olduğunu fark ederler. O zamana kadar da vakitlerine ve gözlerine yazık olur.

Osmanlı'nın, ‘‘cehaletin bu derecesi kolay olmaz’’ sözünü doğrular bu tartışmalar.

***

ŞİMDİ soracaksınız, bu Názım Hikmet'i Karalama Kampanyası de nereden çıktı diye?

Efendim, biliyorsunuz, sağır sultan bile duydu, mutlaka parti Başkanı'nın da kulağına ulaşmıştır.

Türkiye Kültür Bakanı İstemihan Talay, UNESCO'ya başvurarak şairin doğumunun 100. yılı olan 2002 yılının Názım Hikmet yılı olması için UNESCO Genel Direktörüne resmen başvurdu. Sayın Tibuk, bu telaşınızı anlıyorum.

Ya UNESCO bu öneriyi kabul edip de, bütün dünyada Názım Hikmet okunursa, -zaten okunuyor- hakkında incelemeler yapılırsa...

Bence bunu el birliğiyle önlemeliyiz.

İlk işimiz senaryosunu İnci Aral'ın yazdığı Yılmaz Güney'in Hayatı'nı Costa Gavras'ın çekmesine engel olmalıyız(!)

Neler olduğunun farkında değilsiniz galiba, iki Türk birden dünyada okunacak, seyredilecek.

Yok...Yok bu kadarı fazla.

Názım Hikmet'le ilgili orijinal düşüncelerinizi kamuoyuna açıklayacağınıza, parti içi genelgeyle duyursaydınız, ekonomi ve politikadan sonra edebiyat konusundaki dahiyane fikirlerinize hayran kalabilirlerdi.

***

BİR de Türkiye'de özgürlük yok derler.

Çıldırdınız mı siz yahu, hangi ülkede bu kadar cehalet özgürlüğü var.

İşinizi gücünüzü bırakın, bu iki adın sınırlarımızın dışına çıkmasına sakın müsaade etmeyin.

Bu Batılılar böyledir, hep komünistleri desteklerler.

Allah'tan bilgili ve vatansever insanlar da var bu ülkede.

Yazarın Tüm Yazıları