Diana’da ne vardı?

Prenses Diana vaktiyle Freddy Mercury’nin koluna girip tebdili kıyafetle bir gay bara gitmiş.

Haberin Devamı

Bu, pazartesi günü hürriyet.com.tr’nin en çok okunan haberiydi.

* * *

Diana öleli 16 yıl olmuş.
Bu kadar zaman sonra, gençliğinde yaptığı gay bar ziyareti Türkiye’de bile insanların en çok ilgilendiği mevzu oluyor.
Memleketin bir numaralı gündem maddesi olan barış süreci tartışmalarını bile geride bırakıyor.

* * *

Tekrar ediyorum...
16 yıl önce bu dünyadan göçmüş ve bizimle ilgisi olmayan bir diyarın zamane prensesi.
İnsan “Bu kadında ne vardı?” demekten geri duramıyor haliyle.
Sahi?
Ne vardı?
Ne vardı ki ona dair haberlere iştah sadece kendi ülkesinde değil, dünyanın hiçbir yerinde kesilmek bilmiyor?

* * *

Cevap, peri masalını darmaduman etmesiydi belki.
Alışılageldik mutlu sonla yetinmemesiydi belki.
Ezber bozmasıydı.

* * *

Tevekkeli değil...
Ortada prensine katlanamayan, masalı sonlandırıp kendine yeni bir hayat kuran, o hayatta hiç de tasvip edilmeyen başka bir adama aşık olan ve o adamla yeni bir hayat kurmaya hazırlanan bir prenses eskisi vardı.

* * *

Haberin Devamı

Diana, hayatının son yıllarında, sanki öleceğini bilir gibi, o güne kadar bastırdıklarını hiç sansürsüz ortaya dökmüş, yaşayamadıklarını telafi etmek ister gibi koştur koştur yaşamıştı.
Yıllarca prensinin başka bir kadına aşık olduğunu bilerek, görerek sürdürdüğü hayatın acısını çıkarırcasına.

* * *

O mahcup ifadesi bile silinmiş, gücünün, kadınlığının farkına varmak başını dikleştirmişti.
İngilizler’in muhafazakar damarını şişiren kraliyet ailesinden sadece iyi hissederek, iyi görünerek, aklına estiğince davranarak intikamını almıştı.

* * *

Yüzyıllarca kimsenin yapamadığını, sadece kendi gibi olarak yapmıştı.
Kraliyet ailesini modernize eden kadın olarak tarihe geçti Diana.
Prens Charles’ın eski karısı ya da zengin Müslüman’ın sevgilisi olarak değil.
Ve bu dünyaya gelme nedeni buymuş gibi, misyonunu tamamladığında gitti.

* * *

“Sonsuza dek mutlu yaşadılar” klişesini yerle yeksan etti.
Öptüğü kurbağanın gerçek prensi olmadığı gerçeğiyle yüzleşerek...
Boş hayallerin peşinden koşmak yerine herkesin kendi hüsranıyla yüzleşmesi ve oradan tekrar ayaklanarak yürümesi gerektiğini dünya aleme göstererek gitti.
Galiba bu yüzden unutamadık Diana’yı.
Galiba bu yüzden hâlâ merak ediyoruz.
Hayatının kenarda köşede kalmış tüm detaylarına hakim olmak istiyoruz.
Çünkü hâlâ inanamıyoruz...
Bir kadının prenses olmaktan vazgeçebildiğine.

Yazarın Tüm Yazıları