Depresyon artık kalp sağlığını tehdit ediyor

Depresyonun kalp sağlığı açısından sigara ve yüksek kolesterol kadar zararlı olduğu ortaya çıktı.

Çoğumuzun bir karakter sorunu olarak algıladığı depresyon, tedavi edilmesi gereken kimyasal bir rahatsızlık.

DEPRESYONUN ve üzüntünün vücuda verdiği zararlarından hep söz edilir. Ancak bilimadamları artık hastalıklar ve depresyon arasındaki bağlantıyı kanıtladılar. Yapılan araştırmalar depresyon ve kalp hastalıkları arasındaki bilimsel bağlantıyı ortaya koyuyor.

Cleveland Kliniği psikiyatristlerinden Dr. Leo Pozuelo'nun yaptığı açıklamaya göre, depresyonda olan kişilerin kalp krizini takip eden altı ay içinde ölme riskleri, depresyonda olmayanlara göre çok daha fazla. Pozuelo, ‘‘depresyon, kalp sağlığı açısından yüksek kolesterol ve sigara kullanımı kadar büyük bir tehlike oluşturuyor’’ diyor.

Depresyon çoğu hastada kalp krizi ya da kalp ameliyatı sonrasında meydana geliyor. Eğer bir hasta, kalp krizinden sonra depresyona girmişse sonraki bir yıl içinde tekrar bir kriz geçirme olasılığı artıyor. İşte bu nedenle kalp sorunu yaşamış kişilerde depresyonun tedavi edilmesi büyük önem taşıyor. Depresyon kalp-damar hastalığı geçmişi olmayan kişilerde de kalp hastalıkları riskini iki kat artırıyor.

KİMYASAL BİR BAĞ VAR

Depresyon ve kalp hastalıkları arasında kimyasal bir bağ var. Depresyona girmiş kişiler daha çok kortizol hormonu salgılıyor. Normal seviyelerde olduğu zaman faydalı olan bu hormonun fazlalığı, pıhtılaşma ve iltihaplanma gibi kan ve damar problemleri yaratıyor.

Depresyonla kişilerde bozulan serotonin metabolizması ise trombosit faaliyetini çoğaltıyor. Bu da damar sertliği plakların oluşumuna neden olarak damarların tıkanmasına yol açıyor.

Depresyondaki kişilerin tipik bir özelliği de kalp atım hızı değişkenliklerinin genelde düşük olması. Bu durum kardiyovasküler hastalıkları olan hastalarda daha da belirgin olarak ortaya çıkıyor. Kalp krizi sonrası, kalp atım hızı değişkeni düşük olan kişilerde ölüm daha çok görülüyor.

Genel nüfusun erkeklerde ortalama yüzde altısını, kadınlarında ise 18'ini etkileyen depresyonun, hasta kişilerin ortalama yüzde 40'ında olumsuz gelişmelere sebep oluyor.

Depresyonun tipik belirtileri ise şunlar: Uzun süreli yorgunluk, aşırı suçluluk duygusu, iştah kesilmesi, konsantrasyon güçlüğü, azalan hareketlilik, sürekli kötü şeylerin akla gelmesi ve önceden zevk alınan şeylerden artık zevk alamama. Diğer belirtiler arasında ise uyku sorunları, normal aktivitelere ilgi azlığı, enerji azalması, ağlama isteği ve yaşama karşı umutsuzluk sayılabilir.

Pek çok kişi depresyonun bir karakter zayıflığı olarak görüyor. Uzmanlar ise depresyonun karakterle uzaktan yakından ilgisi olmadığını söylüyorlar. Depresyon tamamen beyinde oluşan kimyasal bir rahatsızlık. Bu açıdan diğer organlardaki hastalıklardan hiç farkı yok. Depresyon hafife alındığı ve tedavi edilmediği takdirde ciddi sorunların ortaya çıkması ise kaçınılmaz. Derleyen: Ömür GEDİK

HAFTANIN KİTABI

Ayaklara bilinçli masaj yapıldığında, vücuttaki enerji kanalları aracılığıyla ilgili organlarda uyarılar ortaya çıkar.

Halk dilinde ayak masajı olarak bilinen refleksoloji tekniği, yaklaşık beş bin yıl önce Çin'de akupunktur ile birlikte doğmuş ve o zamandan beri çeşitli kültürlerde şifa aracı olarak uygulanıyor.

Adım Adım Sağlık serisinin bir kitabı olan Refleksoloji, Fransa ve ABD'de eğitim görmüş Zeynep Aksel Wilhelm tarafından herkesin anlayabileceği bir dilde yazılmış bir kitap.

Bu kitap bir hafta boyunca tüm D&R mağazalarında yüzde 15 indirimli
Yazarın Tüm Yazıları