Deneme, edebiyatın Pandora Kutusu’dur

2005 Memet Fuat Ödülleri’ni deneme dalında Süregelen denemeler toplamıyla Güven Turan, Kıbrıs Şiir Antolojisi ile de Mehmet Yaşın kazandı.

Haberin Devamı

Deneme, edebiyatın Pandora Kutusu’dur, en çok sürprize yer veren kalem çeşitlemeleridir.

Şair, romancı, denemeci Güven Turan’ın Süregelen’i, size denemenin edebiyat açısından büyük zenginlikler, yenilikler taşıdığını gösterecek. Bildiğiniz kavramları sarsıyor, ama yüzeysel bir isyanla değil, bir bilginin eşliğinde. Edebiyatı, edebiyatçıları başka açılardan önünüze getiriyor. Hem kişiliğine, hem eserine bir de benim açımdan bakın, diyor. Size önerilen kanıtlarla, siz de bu öneriye evet diyorsunuz.

Yeni bir tartışma değil. Ama her zaman gündeme gelen bir tartışma. Deneme ile eleştiri arasındaki fark.

Toplaya Çıkarta yazısında, ikisinin sınırları zorladığını, tanımlamada zaman zaman zorluk çektiğimizi fark edeceksiniz.

Gerçekten de Güven Turan’ın denemelerini okuduğunuzda, ikilem arasında kaldığınız satırlar çoktur. Kitap üç bölümden oluşuyor, deneme/eleştiri kesişmesini, sanırım en çok -yazar da bu iddiada- ikinci bölümde yaşayacaksınız.

Burada Yahya Kemal’le başlayıp, Názım Hikmet’e, Dağlarca’ya, Peride Celal’e, Yusuf Atılgan’a kadar genişleyen listede, yazar/eser değerlendirmesini siz de beğenerek okuyacaksınız.

Yahya Kemal’in eskiye eğilirken ilhamını Batı’dan almasını, Názım Hikmet’i ilk postmodern şairlerden saymasını, Dağlarca’nın klasik bir şair olduğunu okuduğunuzda şairlere yeni bir ışık tutmaz mısınız?

Deneme için ne diyor?

"Deneme, Rönesans’ın kendi ruhunu en iyi yansıtan yazı türü olarak kimlik kazandı, izleri çok daha eskilere uzanıyor olsa da, öncelikle Montaigne’in, sonra da Sir Francis Bacon’ın denemeleri bu ruhu belirlemişti: Özgür düşünme, özgün düşünme, öznel düşünme."

Güven Turan
’ın, kitaplar, kişiler hakkında üçüncü bölümde yazdıkları, denemenin özgür alanına giriyor ama eleştirel yargılar da taşımıyor değil. John Banville, Tutanak Defteri’ni yazarken, yazarın yıkıcılığını, kalıpları kırışını anlatır.

Deneme bu açıdan da isyancıdır. Bilgilerle, çoğu denemelerinde de bu tavrı benimser.

Nasıl, Neden, Kim?’de; polisiye romanın tarihi üzerine bilgi edinirsiniz, dünya edebiyatının ünlü polisiye yazarlarını öğrenirsiniz, Türk polisiye yazarlarının kimlikleri üzerine ön bilgilere sahip olursunuz, ama bir yandan da ünlü bir eleştirmenin polisiye romanlara, detektif romanlarına karşıtlığını okursunuz.

Denemeyi bitirdikten sonra da işte deneme bu dersiniz, çünkü polisiye türüne biraz ısınırsınız, hatta bu türün bir okuruysanız, bu benim karakterimdi diyebilirsiniz, ama birden neden bunları okudum sorusunu da sorabilirsiniz.

Bir Yaşamın İçi Dışı doğrusu beni çok ilgilendirdi. Bunun sebebi, biyografilerle fazlasıyla ilgilenmem olsa gerek. Gerçekler, belgeler yeterli mi? Ona biraz da ispatlanamayan yorumlar, kişisel unsurlar katmak gerekmez mi? Farklı yanıtlar verebilirsiniz. Ama yazara göre, edebi biyografi kesin bir belgeler toplamı değildir.

Sürgünün Sınırı Var mı?, sürgün kavramı, olayı üzerine tarih içinde örneklerden yola çıkıp, bize geniş bir coğrafya sunuyor.

Güven Turan’ın deneme yazma, oluşturma, kurgulama biçiminden söz etmeliyim biraz. Konuyu mutlaka bir tarihi kadrajı içine oturtur, örnekler ve açılan bütün bilgileri bir bir toplayarak tartışmalı sonuca götürür.

Deneme türünün güzel, bilgilendirici, yorumlama yeteneği kazandıran örnekleri; denemeyi sevenler mutlaka okusun.

Süregelen

Güven Turan

YKY


KİTAPTAN

HOLMES’UN ATASI DUPIN


Edebiyat tarihçileri, polisiye/cinayet türünün başlangıcı olma onurunu Edgar Allan Poe’ya verirler. Poe Nisan 1841’de yayımlanan "Morg Sokağı Cinayeti" öyküsüyle ilk gerçek anlamında cinayet anlatısı türünü ve bu öyküdeki Chevalier Dupin karakteriyle de ilk gerçek dedektifi yaratmıştır. Dupin’in yanında bir de arkadaşı vardır. O kişinin bütün yaptığı yaşanılan öyküyü anlatmak ve garip sorular sormaktır. Sir Arthur Conan Doyle ilk süper dedektifi, Sherlok Holmes’u yaratırken yanına Doktor Watson’u de ekleyerek, Poe’nun izinden gitmiştir. Holmes’lu ilk roman 1887’de yayımlanan A Study in Scarlet’tir (Kızıl Oda). Holmes, anlatı dedektiflerinin en parlağı olduğu kadar en garibidir de...

KIBRIS ŞİİRİ HANGİ EDEBİYATIN İÇİNDE YER ALIR

Diller ve Kültürler Arası Bir Edebiyat İncelemesi

Haberin Devamı

Kıbrıs Şiiri Antolojisi Mehmet Yaşın

Adam Yayınları


Mehmet Yaşın’ın hazırlayıp çevirdiği Diller ve Kültürler Arası Bir Edebiyat İncelemesi Kıbrıs Şiiri Antolojisi bildiğimizi sandığımız bir ülkenin bilmediğimiz şiir tarihini anlatıyor.

Yaşın’ın kitabın başındaki incelemesi, Kıbrıs tarihi ile şiiri arasındaki etkileşimi, MÖ 9. yüzyıldan MS 20. yüzyıla kadar ilgi çekici serüveniyle, bir ada kültürünün savaşlar, işgaller eylemi içinde nasıl oluştuğunu bize aktarıyor.

Kıbrıs şiirinin geçirdiği evreleri okuduğumda, Türk şiiri ve dünya şiiri arasında mukayeseli bağlantıları kurdum. Paralelliklerin, etkilerin nasıl kendine özgü değişimler gösterdiğini şiirlerden izleyebiliyoruz.

Çağdaş Kıbrıslıtürk Şiiri, bugünün okurunu en çok ilgilendiren bölüm olacaktır.

Hececi-Romantik şiir, Serbest şiir, Milliyetçi şiir, Toplumcu şiir, Kıbrıslı ret şiiri başlıkları bile, sizin, bir edebiyatseverin bu kitaba ilgi duymasını yeterince tahrik edecektir.

Tarih içinde dillerin, kültürlerin birbirleriyle, nasıl bir iletişim içine girdiklerini, tarihi nedenlerin oluşumu içinde ne oranda yeni bir dil yarattıklarını, Yaşın’ın iyi incelemesinden okursanız, yeni bir şiir dünyasına girersiniz. Yer yer tanıdık, yer yer yabancı bir şiir evrenine.

Kitabın sonuna şairlerin yaşamöyküleri ve yapıtları konulmuş.

Edebiyatın, en tanıtıcı iletişim gücü olduğunu tekrarlamaya gerek yok.

Bence Kıbrıs’ı, Kıbrıslıyı tanımak, Ada üzerine bir fikir yürütmek için Mehmet Yaşın’ın bu kitabını okumak şart.

Eminim ki hiçbir politikacı bunu okumamıştır. Eylemlerinden belli değil mi?

KİTAPTAN

KIBRISLI EROTİK AŞK ŞİİRLERİ

Kıbrıs şiiri hakkında çalışan hemen hemen herkesin görüş birliğine vardığı üzere, en önemli ortaçağ şiiri, Kıbrıslı Erotik-Aşk Şiirleri’dir. Çoğunluğu İtalyan tarzı Petrark sone biçemiyle yazılmış olup, erotik aşka ilişkindir. Kıbrıs’ın doğası, yaşam biçimi ve konuşma dili, söz konusu erotik izleği sağlamlaştırır. Petrark sone geleneği, İtalyan edebiyatında 16. yüzyılda yeni bir gelişme gösterip, Rönesans dönemine öncülük eden en yaygın şiir türüydü. Seçkinlerce şiir dışı sayılan konuşma dilinden, izlek ve imgelerden hareket ederek, eğitimsiz halk arasında yaygınlaşmıştı. Kıbrıs’ta da benzer bir etki yarattı. Halkın konuştuğu Kıbrıslırumcasından sözcükleri ya da dil etkilerini, İtalyanca içinde şiire kazandırdı. Petrark sone tarzı, dinsel değerlere dayalı ortaçağ şiirinin alışılagelmiş anlayışları dışına çıkarak, aşk ve cinselliğe yer açtı.

(Mehmet Kansu)

KAÇ SOYTARI GÜLDÜ KIRALLARA

Bir şiir büyütüyorum şimdi

gotik kiliselerin kemerlerinde

bir greko çizdi anlamını karanlığa

toledo sokaklarındaki sessizlik gibi

Kaç soytarı güldü kırallara biliyorsunuz

gözyaşına sardım neyimiz varsa

büyük denizlere karıştırdık içtiğimizi

belki daha güzel okyanuslarda güzel olmak

Kaç soytarı güldü kırallara biliyorsunuz.

BİR ŞİİR BÜYÜTÜYORUM ŞİMDİ

GOTİK KİLİSELERİN KEMERLERİNDE

DOĞAN HIZLAN'IN SEÇTİKLERİ

Eric J. Hobsbawn Devrimciler Agora

Lindsey Davis Kızıl Venüs Kitap

Lev Tolstoy Efendi ile Uşağı İletişim

Zafer İhtiyar Bursa Ulu Cami Kaynak

Feridun Andaç Aşk Hayatı Gölgeler İskele

Yazarın Tüm Yazıları