Cüneyt Ülsever: RTÜK Yasası vetosunda yadırgadığım yönler






Cüneyt ÜLSEVER
Haberin Devamı

CUMHURBAŞKANIMIZIN RTÜK Yasası'nı veto eden 16 sayfalık metnini www.cankaya.gov.tr sitesinden indirdim ve okudum. Seçilişi dahil bugüne dek hemen hemen her türlü eylemine coşku ile destek verdiğim Cumhurbaşkanımızın bu metinde beni ilgilendiren ekonomik alan ve özellikle tekelleşme konusunda açtığı tartışmayı çelişkili ve kafa karıştırıcı bulduğum için bu kez eleştirel bir yazı yazıyorum.

* * *

a) Cumhurbaşkanımız, RTÜK'ün bir kişinin sahip olabileceği TV'lerin toplam izlenme payının üst limitini % 20 olarak tarif etmesini tekelleşmeye olanak tanıyacağı gerekçesiyle yüksek buluyor (s. 7).

Ben bir piyasanın sadece % 20'sine sahip olunarak tekel gücü yaratma ihtimalinin doğabileceğine ilk defa şahit oluyorum.

Kaldı ki bu oran Batı'da, Cumhurbaşkanımıza verilen bilginin tersine, genellikle daha yüksek.

* * *

b) Hadi bu oranı da yüksek bulalım! Ancak, aynı metin Türkiye'de en yüksek izlenme payının % 14-16 civarında olduğunu söylüyor. Bu orana da ancak bir yayın kuruluşu ulaşabiliyormuş.

Her iki oranı (% 20 ve % 14-16) birleştirseniz ancak iki ihtimal oluşuyor:

i) Bu rakamlara göre büyük izlenme oranı tutturan TV'lerin sahipleri iki adet büyük TV kanalı sahibi dahi olamayacaklar. Zira hemen % 20'lik üst limiti aşacaklar.

ii) Cumhurbaşkanımızın dediği gibi % 20'nin de altına inildiğinde ise - 14-16 rakamları 20 rakamına çok yakın olduğuna göre- bu sefer tek bir kanal dahi tekel olabilecek!

* * *

c) İzlenme oranlarının tartışıldığı metnin içinde daha sonra ‘‘sermaye (sahibi)... bu kişi ya da grubun, çok sayıda televizyon ve radyo kuruluşunu sahiplenebilme olanağından’’ da bahsediliyor (s. 9).

Bu cümle yukarıdaki rakamsal tartışmayla tamamen çelişiyor. Eğer, yasanın öngördüğü gibi, pazar payı üst limiti tekelleşmeyi tayin edecek ise kimin kaç adet TV sahibi olduğunun anlamı kalmıyor ki; bundan korkalım.

Eğer benim 100 adet TV kanalım olsa ama bunların toplam izlenme payı % 2'nin altında kalsa; ben tekel olmam ki!

Cumhurbaşkanı da metnin ortasına, aynı çelişkileri tespit etmiş ki ‘‘gerçi... izlenme oranının % 20'yi geçmemesi durumuna bağlı olarak...’’ deyip tekelleşme olgusu konusunda daha tutarlı bir ölçüt olan piyasa payı münakaşasına tekrar geri dönüyor (s. 9).

* * *

d) Cumhurbaşkanımız, kanunun (4c) ve (4j) maddelerinde ihaleler sırasında oluşabilecek haksız çıkara karşı alınan tedbirleri soyut buluyor.

‘‘Kamu ihalelerinde yaratılabilecek haksız rekabeti ve borsa işlemlerinde oynanacak oyunları engellemesi zor görünmektedir...’’ (s. 11) diyor.

Peki kendi önerisi ne? Galiba yok! Tekrar yasağa mı geri dönelim?

Ben de durmadan soruyorum. Tüm TV patronlarını, tüm siyasileri, tüm ihale yapan bürokratları baştan hırsız olarak varsayan yasakçı bir yasa çağdaş olabilir mi?

e) Haklı çıkar sözünü ilk defa duyuyorum (s. 11). Bunun propagandası nasıl yapılır, hiç anlamadım.

* * *

f) Cumhurbaşkanımıza; TV'lerin toplam gideri (850 milyon $) ile toplam reklam geliri (450 milyon $) arasında kalan (400 milyon $) miktarı enjekte edenleri nasıl tespit edeceğimize dair önerilerini de sormak istiyorum.

Zira veto metninde bu önemli konuya değinmemiş.

Üstelik ben bazı kanal ve gazetelerin sahiplerinin kim olduğunu bilmenin çok daha çağdaş olduğunu düşünüyorum.

Yazarın Tüm Yazıları