Cumhuriyet tutkunları eskisinden daha cesur

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Laik cumhuriyetin gücünü ve görkemli güzelliğini Samandağ'da gördünüz mü? O ne müthiş manzaraydı? Cumhurbaşkanı Demirel, ulusal birlik mesajları verirken coşkulu kalabalık, ‘‘Türkiye laiktir, laik kalacak!’’ diye tempo tutuyordu. Toplantıyı naklen yayından izlerken, kürsüde Murat Sökmenoğlu'nu gördüm. Cep telefonundan aradım, heyecanlıydı:

‘‘Garnizonu ziyaret ederken gözlerim doldu abi. Meclis Başkanımız Hikmet Çetin, camekan içinde babamın (Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen) resmini ve kınına konmuş silahını Cumhurbaşkanımıza gösterdi, ‘Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Bey'in silahı. Murat Sökmenoğlu'nun babasıdır' dedi. Baba da, 'Bir kahramandır O, büyük bir vatanseverdir' deyince ağladım.’’

* * *

Samandağ coşkusunu izlerken Aşık Veysel Kültür Derneği Başkanı Hüseyin Özer, bir davetiye getirdi. 24 Ekim günü saat 13.00’te, Türk-İş Salonu'ndaki 'Cumhuriyet ve Aşık Veysel' konulu konferans ve dinletiye çağırıyor. Aşık Veysel'den bir alıntı var davetiyede:

‘‘Yürüyelim Atatürk'ün izine/Boşverelim bozguncular sözüne/Göz atalım şu dünyanın hızına/Yürüyüp hedefe varalım, kardaş.’’

Hey gidi Koca Veysel hey!.. 1963 yılıydı. Sıvas Öğretmen Okulu öğretmeni olan ağabeyim evlenecekti. Annemi Ankara'ya dönüşünde ben karşılayacaktım. Annem otobüse binerken, abim şiir gecelerinden tanıdığı Veysel'i görünce, ‘‘Anneme yolda göz kulak ol’’ diyor. İki koltukta tek oturan annemin yanına dikilen Aşık, yolu ayakta geliyor. Eski Etlik Garajı'nda ben karşıladım. Annem, ‘‘Aman oğlum yaşlı adam on saat ayakta kaldı’’ diye yakınırken, Aşık Veysel saçlarımı okşayarak, ‘‘Töremiz evladım, töremiz’’ demişti. Yeni İstanbul Gazetesi'nde çaşılırken, 1970'te, şair Ümit Yaşar Oğuzcan köyüne gidip nefis röportajlar yapmıştı Veysel'le. Aşık Veysel'e selamımı söyleyince, ‘‘Onun abisi de şair, dedesi de’’ demiş. Nasıl sevinmiştim!

Veysel, cumhuriyet ve Atatürk tutkunuydu. Laik cumhuriyet, yüreklere çakılı temel taşların üzerinde arşa yükseliyor. 75. Yıl Coşkusu başlıklı yazımdan sonra aldığım kutlama telefonlarıyla bunun keyfini çıkarıyorum.

Necip Torumtay Paşa hem kutladı, hem de uyarıda bulundu: ‘‘Mustafa Kemal Paşa, yeni kurulan tümenine, 'Ben size ölmeyi emrediyorum' emrini vermişti. Yazıda ordu, diye geçiyor, yanlış anlaşılır.’’

Sezen Cumhur Önal, o zarif üslubuyla telefonun öbür ucundaydı:

‘‘Ne kadar güzel yazmışsın, seninle dost olduğum için mutluyum. Bu değerlere sahip çıkmak, her Türk insanı için hem görevdir, hem ödev.’’

Bu ülkenin sanatçısı böyledir: Cumhuriyetçi ve Atatürkçü... Sezen Cumhur, yakında Ankara'ya geliyor. Gönül saflığımızı melodilere yükleyip, zamanda yolculuğa çıkacağız demektir. Telefonların ardı arkası kesilmedi.

Zülfü Livaneli, 24 Ekim'de Anıtpark'ta son kez sahneye çıkacak. ‘‘Yaşım 52, bir gün bu işe bir nokta koymam gerekiyordu. 75. Yıl şöleni benim veda gecem de olacak’’ dedi. Zülfü'ye çok alışmıştık. Zülfü, Anıtkabir'e dönüp, ‘‘Yiğidim, aslanım orda yatıyor’’ şarkısıyla başkente veda edecek.

Hâlâ cumhuriyet ve Atatürk düşmanlığı körükleniyor. Livaneli konserinin 75. Yıl bilboardları, Melih Gökçek'in adamları tarafından yırtılıp atılıyor. Bu afişle Atatürk yerlerde çiğneniyor. Doğan Taşdelen, ‘‘Bu Atatürk ve cumhuriyet düşmanlarının suçüstü yakalandığı bir ihanet belgesidir’’ dedi. Mülki yetkililer, ‘Başkan gene kapıştınız’ deyince Taşdelen ne desin!

‘‘Ben niye kapışmış olayım? Atatürk'ün 10. Yıl resmini yırtanlarla beni nasıl bir tutarsınız? Gereğini neden yapmıyorsunuz?’’

***

Emin Çölaşan, yıllardır Gökçek dosyalarını ortaya seriyor. Bir Alfagas yolsuzluğu için kim, neyin gereğini yaptı ki, bu afişler için yapılsın?

Ama cumhuriyetçiler dimdik ayakta ve eskisinden daha cesur!



Yazarın Tüm Yazıları