Ankara Büyükşehir Belediyesi, köyün anayola olan (yaklaşık 10 km) bağlantısını asfaltlamıştı. Artık kasislerden, çukurlardan, su birikintilerinden kurtulmuşlardı. İlk defa böyle bir yolları oluyordu ve mümkün olsa ellerinde süpürge, hergün temizlik yapacaklardı. Özellikle okul için
Polatlı’ya giden çocuklar ve servis şoförleri mutlu idiler. Tangur tungur gidip gelmekten gına gelmişti çünkü... Mutluluk hafta bile sürmedi. Dev kamyonlar bozdu köyün sessizliğini. Yeni asfaltlanan yolu fütursuzca kullanarak, yakındaki bir ocaktan taş çekiyorlardı bir yerlere. Taş ocağı işletmecileriyle, kamyon şoförleri ile yaptıkları görüşmeler sonuçsuz kaldı.
"Babalarının yolu mu idi ki, talepte bulunuyorlardı?",
"Bildikleri yere şikayet etmekte serbesttiler". Birkaç gece yol nöbeti bile tuttular, karanlıktan ve sahipsizlikten yararlanıp en fazla 18 ton hakları olmasına karşın 2-3 misli taş dolu kamyonları geçirmemek için. Devreye Jandarma girdi,
"Devletin yolu kapatılamazdı." Kapatılamazdı ama dünyanın parasına ve emeğine mál olan aynı devlet yolu parçalanabilir, eskisinden kötü hále getirilebilirdi. Muhtar
Fırat, bir ümit
Polatlı Kaymakamının kapısına vardı. Öyle ya, devletin yoluna devletin kendisi nasıl olsa sahip çıkardı. Yazık oluyordu bu milletin parasına, devletin kaynaklarına. Başvuru sonuçsuz kaldı. Devletin yolu kapatılamazdı. Kapatılamazdı ama 50 tonluk kamyonların altında bağırtıla bağırtıla un ufak edilebilirdi. Üstelik alernatif yollar olmasına karşın... Şimdilerde Muhtar
Fırat’ın kafası karışık. Köylülerin ki hepten karışık. Anlam veremiyorlar olan bitene ve bunca sahipsizliğe. Yıllardır gidip geldiğim, soğuk ayranlarını, köy kahvesinin önünde çaylarını içtiğim, tereyağlı gözlemelerini yediğim
Çokörenliler, "Bi de sen yaz, hocanın oğlu" dediler, ben de size yazdım.
Hakan ŞAHİN- TRT Ankara Radyosu SpikeriODTÜ ARGE günleri 28-29 nisanda başlıyorODTÜ Arge Gunleri Reklam ve Tanıtım Sorumlusu
Işıl Yöndem bildiriyor:Bilindiği üzere bir ülkenin gelişmişlik ve refah düzeyi, o ülkenin teknoloji ve bilgi üretme kapasitesi ile doğru orantılı olarak gelişmektedir.
Güney Kore ve
Finlandiya gibi küçük ülkelerin iş ve dış ticaret hacimlerine bakıldığında, bu fikir kolayca kanıtlanmaktadır. Bunu sağlamanın tek yolu da ARGE faaliyetlerinden geçmektedir.
ODTÜ’de
ARGE konusunda
Türkiye’nin yol göstericisi görevini üstlenmiş ve bu zamana kadar başarı ile görevini yerine getirmiştir. Bugün
ODTÜ’de yukarıda anlatılan gerçeklerin farkına varmış gençlerin oluşturduğu bir topluluk var: ODTÜ ARGE Topluluğu... Bu konuda farkındalığımızla yetinmenin bizlere yakışmayacağını düşünerek ve daha fazla kişiye bu gerçeği anlatmak, benimsetmek adına ’
ODTÜ ARGEGünleri’ni düzenliyoruz. 28-29 Nisan tarihinde gerçekleşecek olan etkinliğimizde ODTÜ profesörleri ve Türkiye’nin ARGE’de öncü şirketleri biraraya gelecek, sanayi-üniversite işbirliği kapsamında projelerini tanıtacak ve seminerler düzenleyecektir.(Ayrıntılı bilgi www.argegunleri.com da)8 seminer ve söyleşinin gerçekleşeceği bu fuarda
Türkiye’de
ARGE kavramına ve inovasyona gösterilmesi gereken ilgiyi üniversite-sanayi işbirliğini sağlayarak arttırmayı hedefliyoruz. 2.
ODTÜ ARGE Günleri bu sene,
Otokar’ın topluluk ana,
Aselsan’ın altın,
Arçelik’in gümüş,
Ford’un bronz sponsorluklarında
Balparmak, Eti, Vestel, Boren, Tübitak Sage, Roketsan, Ankara Patent Enstitüsü, Tai, ODTÜ Biltir Merkezi, Robotürk ve 20 ODTÜ’lü öğretim görevlisinin proje sunumlarıyla katılımı ile gerçekleşecek.Etkinliğin kendi başına
ARGE farkındalığı yarattığı aşikardır, ancak mümkün olduğunca çok kişinin bu etkinliğe katılması, mümkün olduğunca çok kişiye sesimizi duyurmamız ve çağdaş medeniyetlerin seviyesine yükselebilmek adına elzemdir.Bu bağlamda, etkinliğimizi duyurmanız bizleri müteşekkir kılacaktır. Sizlerin bu konuda duyarlı bir kitle olarak, yaptığımız etkinliğin öneminin farkında olduğundan eminiz. Ancak farkındalığın yanında başkalarını da bu yola inandırmak gerekli olduğunu düşünüyoruz."
Anadolu Jet’ten kazık yiyoruz"BEN Hacettepe Üniversitesi’nden
THY ile oldukça sık seyahat eden birisiyim.
Miles&Smiles statümün kısa bir süre önce
’Elite Plus’ olması da bunun bir göstergesidir.Bildiğiniz gibi THY, kısa bir süre önce (23 Nisan’dan itibaren)
Anadolu’da 20 noktaya
’Anadolu Jet’ isimli bir şirket ile uçuşlara başladı.
THY bünyesinde olan ama hizmet standartları farklı olan bu şirket, ucuz hava yolu konseptinde hizmet vermek üzere planlanmıştı. İlk bakışta
Ankarahalkına daha çok uçakla seyahat imkanı sağlama projesi olarak gözüken bu hizmetin,
Ankara halkını rencide edici bir durum olduğunu söylemek zorundayım. Şöyle ki, eğer
İzmir’e
İstanbul’dan giderseniz
THY size koltuk aralıkları daha geniş olan,
’business class’ servisi bulunan bir uçaklahizmet veriyor. Bu uçakla
İstanbul-İzmir arasında uçarken
Miles&Smiles puanı kazanabiliyor; ve eğer statü olarak uygunsanız
’CIP’ servislerini kullanabiliyorsunuz. Ama eğer
İzmir’e bir
Ankaralı olarak
Ankara’dan giderseniz,
THY size ucuz hizmet dışında hizmet vermiyor. Uçuşunuz
Miles&Smiles puanı alamıyor ve mil statünüz ne olursa olsun ’
CIP’ kullanma imkanınız olmuyor. Yani
Ankara insanı sadece ucuz (!) hizmet alıyor ve başka servislere layık olmadığı düşünülüyor. Bu koşullarda bütünuçuşlarını
THY ile yapan ben ve benim gibi
Ankaralı yolcular neden
THY’nin bu
’hizmet standardı farklı’ servisini tercih etsinler. Ben diğer hava yollarından farklı bir uygulama göremiyorsam niye
THY ile uçayım. Ya da uçuşlarımdan puan kazanmak ’CIP’
hizmeti almak için
İzmir’e
İstanbulüzerinden mi gideyim.
Ankara halkı
İstanbul’a (yani payitahta uçarken) güzel hizmete layık ama
Erzurum’a;
Van’a vs. giderken
AnadoluJet kullanması gereken
’etrak-i biidrak’ mı? Ben durumun
Ankara’nın kimliğine ve
Ankara halkına yapılmış büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyorum."