Çatırtı

Mümtaz SOYSAL
Haberin Devamı

Öyle görünüyor ki, siyasal sistem cumhuriyeti korumakta zorlanmaktadır.

Sistem, yani çok partili demokrasinin işleyiş biçimi, daha doğrusu bu sistemi çalıştıran, onun içinde iktidar sahibi olanlar.

Cumhuriyet, yani ‘‘imtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış bir kitle’’nin insanca ve özgürce yönetilmesini sağlayacak laik düzen.

Başka türlü cumhuriyetler de vardır elbet; ama, ‘‘Anadolu İhtilali’’nin bağımsızlık savaşından sonra Jakobence bir devrimcilikle kurulan Türkiye Cumhuriyeti, başlangıçtaki anlamına uygun olarak ancak akılcı ve laik bir ulusal düzende yaşayabilir.

Başka bir deyişle, kendisini yaşatacak olan güçler, rasyonalizmden, yani akılcılıktan, laiklikten ve ulusalcılıktan yana olan güçlerdir. Cumhuriyet, demokrasi gereği halkın gereksinimlerini karşılarken, kendi desteğini oluşturan güçlerin değerlerine ters düşmemek zorunda. Düşerse, yıkılır; yahut anlam değiştirir. Tanınmazlaşırcasına.

Bugünlerde duyulmaya başlanan çatırtı, sistemin bu anlamdaki cumhuriyeti korumakta zorlanışından ileri gelen bir çatırtıdır.

Cumhuriyetin memurlara ters düşmesi düşünülebilir miydi?

O memurlar ki, halkın öbür kesimleri gözünde başlangıçtan beri cumhuriyetin sevgili evlatlarıydı.

Şimdi, yüksek bürokrasinin bir bölümü cumhuriyetin öz felsefesine ters görüşlülerin hizmetine girmiş, küçük memurlar ise, grev ve toplu sözleşme hakkı için yollara dökülmüştür. Hiç olmazsa bu konuda daha akıllıca davranılıp memurun desteği sağlanamaz mıydı? Anayasadaki sınırlamalar belli olduğuna göre, sendikal haklar yasasını sevk etmeden önce, ana hatlarıyla bir personel reformu gerçekleştirmek ve klasik memur kavramını daraltıp sözleşmeli düzene geçebileceklerin sayısını genişletmek düşünülemez miydi?

Cumhuriyetin ‘‘arıları’’ olan mühendisleri tutucu çevrelere kaptırmak olacak şey midir?

Ama, sanayi, enerji ve kalkınma konularındaki ulusal heyecan öylesine söndürülmüş ve hele son zamanlarda öylesine şaibeli özelleştirme politikaları uygulanmıştır ki; tutuculukla fırsatçılığı, meslek kuruluşlarının içine kadar sokan eğilimler gelişmiş, cumhuriyetin o kalelerinde de çatırtılar duyulmaya başlanmıştır. Santral ve şebeke yağmalarıyla Elektrik Mühendisleri Odaları'nda olup bitenler arasında açık bir bağlantı görmüyor musunuz?

Cumhuriyeti kuran silahlı güç bütün ağırlığını laik eğitim düzeninden yana koyduğu halde, öğretimdeki kılık kıyafet düzeninde yaşanan duraksamalar, geriye gidişler, gülünç uzlaşmalar nedendir? Bu ağırlık varken, iktidar niçin kuralları uygulayan bakandan ve rektörden yana saf tutmamıştır? Ordu cumhuriyet kurallarını uygulayacak da, polis kural ihlallerine seyirci duruma mı sokulacak?

Türkiye'yi yönetenlerin bir kanadı ‘‘İmam-hatip liselerinde kızlar baş açmaya zorlanmayacak!’’ derken, öbür kanat ‘‘Kızlar baş örtmeye zorlanmayacak!’’ diyerek teselli buluyor ve cumhuriyetin eğitim düzeni, böylesine gülünç dengelerle, imam-hatip liselerinden başlayıp yavaş yavaş üniversitelere, mahkemelere ve devlet dairelerine uzanan karanlık bir gidişe doğru sürükleniyor.

Çatırtı, biraz da bu sürüklenişin çatırtısıdır.













Yazarın Tüm Yazıları