Çağdaş kapitülasyon

SEVGİLİ okuyucularım, ABD ile Türkiye arasında 8.5 milyar dolarlık bir kredi anlaşması birkaç gün önce imzalandı. Hükümet böyle bir kredi bulunduğunda ‘‘bayram’’ ilan etmeliydi! Fakat hadise tantanasız, sessiz sedasız ve hatta bizimkiler açısından son derece ‘‘ezik’’ geçiştirildi.

İşin içinde bir iş olduğu belliydi. Gerçekler hemen ardından açığa çıktı.

1- Bu kredi ABD Hazinesi, Dışişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı (Pentagon) üçlüsünün birlikte onayı ile kullanılacaktı. Böyle bir olay şimdiye kadar görülmüş, duyulmuş değildi.

2- Türkiye dilimleri almak için IMF politikalarını uygulamayı sürdürecek, IMF'nin direktiflerini aynen yerine getirmeye devam edecekti.

3- Kredi dilimlerinin ne zaman ve nasıl verileceği belli değildi.

4- Ayrıca kredinin faizi de belli değildi.

5- Türkiye bu krediyi kullanmadan önce Irak'ta ABD'nin her istediğini yapacaktı. Bunun adı
‘‘işbirliği’’ idi.

6- Türk askeri Kuzey Irak'a kesinlikle girmeyecek, PKK terörü ile mücadele etmeyecekti. Girdiği takdirde kredi askıya alınacaktı.

Bu acı ve küçültücü gerçeklerin tamamı, Devlet Bakanı Ali Babacan'ın Dubai'de geçen hafta attığı imzadan sonra ortaya çıktı.

Bu anlaşma resmen bir skandal. Kapitülasyon uygulaması.

***

Türkiye nereye gidiyor? Türkiye dış dünyanın oyuncağı mı oluyor? Biz böylesine küçülmeyi, bu adamların karşısında ulusal onurumuzu yitirmeyi içimize sindirmeye mi başladık?

Bu pisliğe alışıyor muyuz?

Osmanlı döneminde Avrupa tepemize binmişti. Başımızda, adına kapitülasyon denilen bir bela vardı. Devlet iki paralık olmuştu. Ulusal onur diye bir şey yoktu. Avrupalı tefecilerden borç alınır, devletin siyaseti tefeci borçlarına endekslenirdi.

Ayrıntıya girmeyeyim, Türkiye'de suç işleyen bir yabancıyı biz yargılayamaz, kendi elçiliğine teslim ederdik. Elçilik tercümanları padişahın bile huzuruna çıkıp posta koyardı. O duruma gelmiştik.

Bir de şimdi Türkiye Cumhuriyeti'nin içine düşürüldüğü şu utanç tablolarına bakınız!

Dünya çağ atladığı için kapitülasyonlar da çağ atladı! Şimdi dış dünya bizim tepemize farklı yöntemlerle, çağdaş kapitülasyon uygulamasıyla biniyor.

ABD
işte bu koşullarla kredi veriyor. Hemen altımızda Kuzey Irak'taki terör yuvalarıyla mücadele etmemize izin yok. Ama Irak'a bir tümen Türk askeri istiyor. Böylece kendi askeri Irak belasından sıyrılacak, orada Mehmetçik kanı dökülecek. Ucuz kan!

***

İş bununla da bitmiyor. Bir başka kapitülasyon belası AB'den kaynaklanıyor. PKK terörünü gübreleyen, terörist grupları kendi ülkelerinde barındıran onlar.

Son Irak savaşı öncesinde ‘‘Askeriniz Kuzey Irak'a girerse AB üyeliğini unutun’’ diyen yine onlar, bunu yiyen ise bizim hükümet!

Bize ‘‘AB için tarih verme’’ uyutmacasıyla her konuda bastıran onlar.

‘‘Bırakalım Türk olmayı da bundan sonra kendimize Türkiyeli diyelim’’ diyenler, bizim içimizden AB yalakalığı doğrultusunda fışkıran sapık kafalar...

Ve tablo: Bir yanda bu kepazeliğe, aşağılanmaya, onursuzluğa karşı çıkan ulusalcılar...

Öte yanda ise entel-liboş-Kürtçü-İslamcı takımdan oluşan Karen Fogg çocukları.

‘‘Kıbrıs'ı verelim, karşılığında AB'den tarih alalım...’’

İşler böylesine ucuzladı, aşağılık bir düzeye geldi.

Vatan toprağını peşkeş çekeceksin, karşılığında AB'den tarih alacaksın! Kendi ulusal çıkarlarını bir yana bırakıp ABD'nin kucağına oturacak ve nasıl verileceği belli olmayan bir kredi uğruna kendi askerini Irak'ta terör örgütlerinin kucağına atacaksın. Üstelik bir tümen askerin bütün harcamaları da üstlenerek!

Onurlu Osmanlı şairi, yöneticilerin ülkeyi yabancılara nasıl peşkeş çektiğini, ulusal onuru nasıl ayaklar altına aldığını görünce ne güzel yazmış:

Ne günlere kaldık ey gazi hünkár

Katır mühürdar oldu, eşek defterdar!

(Mühürdar: Sadrazam-Başbakan. Defterdar: Maliye Bakanı).

***

Emin Çölaşan'ın notu:
Ankara Valiliği'nden gelen yanıtı salı günü size ileteceğim.
Yazarın Tüm Yazıları