Büyük sözü dinleyin güzel kardeşlerim, bol bol üreyin

Mehmet Ali Erbil, pantolon indirmek gibi pek kalifiye ve sofistike esprisi canlı yayında yüzünde patladığı hálde Türk halkının nezdinde sonsuz kredisinin asla tükenmeyeceğini düşünedursun...

Erol Köse, sanatçısı ve manitası Gulshen’le ilişkisini canlı yayında açıklayıp, akabinde Seda Sayan’ın programında yine canlı yayında ışık hızıyla çark edip, nedamet getirip kendisine "yarı küs" karısına döndüğünü açıklayadursun...

Helin Avşar, Sting’in oğlu, "çok şeker çocuk" Joe Sumner’a yeşillenip önümüzdeki ay için Bodrum’da birlikte tatil planları yapadursun...

Et sezonu açıldığı için magazin programlarında ön-arka-yan-alt-üst her cepheden çek-çek-çekilen plaj kadınları, bikinilerinin, minikinilerinin, yokinilerinin orasını burasını çekiştiredursun...

Millet ekran karşısında, her canlı yayında, yüreği ağzında, apışadursun, şaşıradursun...

Haftanın en şok edici, bana sorarsanız en "müstehcen" açıklaması yine çalışmadığımız yerden geldi.

Málûmunuz, İstanbul’un göbeğinde, Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, peş peşe bebekler ölüyor. Ülkenin Sağlık Bakanı Recep Akdağ, tam da bu sıralarda yaptığı mühim bir açıklamayla ne diyor?: Üreyin gari!..

Vallahi de dedi, billahi de dedi: "Nüfus planlaması ve aile planlaması gibi tabirler artık sağlık camiası tarafından rafa kaldırıldı."

Akıl hafsala almıyor. Kelimeler kifayetsiz kalıyor.

LİSE SON SINIFTA OKULUNU ZİYARETTE

Bugün ÖSS’ye giren çocukların kimbilir kaçı "yırtmaya" muvaffak olabilecek ve insan gibi bir hayat yaşayacak. Geçen sene sınavda başarılı olamamış, bu yıl deli gibi hazırlandığı hálde yine başaramayacağı endişesine kapılan 19 yaşındaki Ayşe Koşun, sınava birkaç gün kala kendisini gittiği dershanenin terasından atarak intihar etti.

Eskişehir’de bir firma, türbanla sınava girmek yasak olduğundan, türbanlı kızlara, türbanlarının üzerine takabilsinler diye bedeli 100 milyon olan perukları, 20 milyona bir günlüğüne kiralamak gibi uyanık bir formül üretti. Ama o çocuklar, üniversiteyi kazanabilirlerse, önümüzdeki eğitim yılında derslere girebilmek için kendilerine bir peruk edinmek zorunda kalacaklar; ayrı... Beher güne 20 papel bayılmaktansa; değil mi?..

Sonracığıma, Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’in oğlu da bu yıl sınava giriyor ya; lise son sınıflara sınavdan önceki hafta için raporlu sayılmacasına izin verildi. Zaten lise son, laf ola beri gele, fasulyeden okunuyor bildiğiniz üzre. Müfredat kimsenin ipinde değil; onun yerine harala gürele dershane testi çözülüyor.

Bir ay kadar önce 2006 Türkiye Güzeli Merve Büyüksaraç ile ilgili bir televizyon haberi izledik. TED Ankara Koleji’nde, lise son sınıfta okuyan Büyüksaraç, bir etkinlik için okulunu "ziyaret" ediyordu. Ve mikrofona, okullarda ádettendir, küçük sınıflar büyük sınıfları tanır, büyükler ufakları pek tanımaz ya; dönem arkadaşlarının üniversiteye hazırlanmakta oldukları için o sırada okulda bulunmadığını, dolayısıyla pek kimseyi tanımadığını anlatıyordu. Yine bir işi olduğu için tesadüfen okula uğrayan bir arkadaşını görünce pek bir sevinmişti.

PARAN YOKSA, HAYAT SANA SU BİLE VERMİYOR

70’li yılların sonlarında 200 civarında olan dershane sayısı bugün 3000’i aşmış durumda. İyi öğretmenler, futbolcu transferi tadında paralar karşılığında dershanelere geçip okullardan ayrılıyor.

Parayı basıp dershaneye gitsen bile her sene silbaştan düzenlenen sakil sistemde doğru tercih yapacağın, talihin ve gayretinin değerli katkılarıyla barajı aşıp kazanacağın şüpheli; paran yoksa, bırak kaliteli eğitimi, hayat sana su bile vermiyor.

Yoksul ailelerin, ırgat edinmek için üremesine, çocukları okul yerine işe koşmasına, tarlaya göndermesine filan değinmiyoruz.

Ensest, çocuk suiistimali, vb. toplara hiç girmiyoruz.

Nimet Çubukçu’nun devletin himayesi altındayken kaybolan çocukların kendilerinin kaçtığını söylemesine, en çok da fuhuş yapan kız çocuklarının kaçtığını belirterek durumu "savunmasına" falan...

Sistem bu sistem. Eğitimi böyle... Sağlığı böyle...

Milli Eğitim Bakanı, çocuklar ders çalışabilsin diye okulu erkenden paydos ediyor.

Sağlık Bakanı, çocuk ölümünden kırılan bir ülkede, herkes kendisi gibi bakan ve yine kendisi gibi altı çocuğa bakabilecek durumda ya, üreyelim arkadaşlar diyor.

Ne denir? Ben buna edebe aykırı mánásında müstehcen derim, başka bir şey demem. Zira kendileri pek rahatsız görünmüyorlar ama bizim burda utançtan yüzümüz kızarıyor.

Bir de kalkıp gençleri beğenmezler sonra. Ne veriyorsunuz ki ne bekliyorsunuz?

Tabii ki popstar yarışmalarının önünde kilometrelerce kuyruk olur. Tabii ki gençler büyüyünce en çok Acun Ilıcalı olmak ister. Tabii ki reyting rekortmeni olup paranın kulağına su kaçıran Mehmet Ali Erbil, yırtmış bir yırtıklık abidesi olarak örnek alınacak biridir ve kredisi sonsuzdur.

Tüm ÖSS adaylarına başarılar dileyerek bitirelim bari. Hepsinin başarılı olmasının mümkün olmadığını bilerek. Ve üniversiteyi kazanamamaları hálinde çok da ölümüne üzülmemelerini dileyerek... Málûm, en olmadı, senede bir çocuk peydahlar, sayıyı 11’e filan tamamlar, kendi futbol takımınızı ya da otomobillere selpak-çiçek satış ya da ne bileyim kapkaç şirketinizi kurarsınız.

Büyük sözü dinleyin. E mi güzel kardeşlerim? Öyle yani; bol bol üreyin.
Yazarın Tüm Yazıları