Bu oyuna düşecek miyiz?

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Türkiye, taaa Osmanlı döneminden beri üzerinde en çok oyun oynanan ülke. Belli kesimlerin, çok sayıda ülkenin, iç ve dış tahrikçilerin elleri, içimizden hiçbir zaman eksik olmuyor.

Sürekli olarak yaralarımızı kaşıyorlar, üzerine tuz ekiyorlar.

Ne zaman güçlensek, işler ne zaman iyiye doğru gitse, mutlaka piyasaya çıkıyorlar.

Bu oyunları çeşitli isimler altında oynuyorlar.

1- Din sömürüsü ve Müslümanlık tüccarlığı.

2- Kürtçülük sömürüsü.

3- Mezhep kışkırtıcılığı.

Dikkat ederseniz, hepsinin de amacı aynı.

Türkiye'yi zayıf düşürmek, mümkün olursa bölüp parçalamak.

Bunlar dış ülkelerin piyonu. Bunları içeriden olduğu kadar, dışarıdan da koruyup kollayanlar ve piyasaya sürenler var.

Örneğin Apo isimli katili, komşumuz Suriye barındırıyor.

Laik düzeni yıkma girişimlerinin önemli bir bölümü, yine komşumuz olan İran'dan pompalanıyor.

Mezhep kışkırtıcılığı, sömürüye en açık alanlardan biri. İçeriden ve dışarıdan pek çok kaynak, bu konuda pusuda bekliyor.

***

Cumhuriyet rejimi kurulduktan hemen sonra Şeyh Sait Ayaklanması patlamıştı. ‘‘Din uğruna’’ savaştığını iddia eden bu şahıs ve çevresindekiler, Güneydoğu'da devlete karşı ayaklanıp bazı il ve ilçeleri ele geçirmeyi başarmışlardı.

Genç Türk Devleti o sırada neyle uğraşıyordu?

Kerkük ve Musul'un peşindeydik. Bu sorunu çözmeye çalışıyorduk. Karşımızda dev gibi İngiltere vardı ve bu isteğimize karşı çıkıyordu. Bizi yıpratması zorunluydu. Bu isyan genç Cumhuriyet rejimini yaraladı, yıprattı.

İşte o sırada Şeyh Sait isyanını çıkardılar. Tarih bunu biliyor ve kaydediyor.

Sonuçta, isyanın hemen ardından Kerkük ve Musul elimizden uçup gitti.

İsyancılar tepelendi, idam edildi ama iş işten geçmişti.

***

İstiklal Harbi sırasında ordularımız Anadolu'nun içlerine kadar giren Yunan ordusuyla boğuşurken, yurdun dört bir yanında şeriatçı isyanlar patlıyordu.

‘‘Din elden gidiyor’’ feryadıyla Konya, Yozgat, Düzce, Gerede gibi çeşitli yerlerde ayaklanan kesimler, zaten güçsüz olan ve son nefesiyle mücadele veren ordumuzu arkadan vurmaya başlıyordu.

Zamanla hepsi tepelendi. Refet (Bele) Paşa gibi komutanlar, Çerkez Ethem gibi çeteciler, bu isyanları bastırdı.

Ama çok şey yitirdik. Zorlandık. Vatanı kurtarmak için savaşan aslanlara ‘‘din uğruna’’ silah çekildi. Mürtecilerin karşısında nice şehitler verdik.

Türk tarihi bu acı olaylarla doludur.

***

Türk Silahlı Kuvvetleri, adına PKK denilen terör örgütünün üstesinden büyük ölçüde gelmeyi başardı. Son olarak bu örgütün elebaşılarından Şemdin Sakık isimli katil, Kuzey Irak'ta yakalanıp Türkiye'ye getirildi.

Bu olay bütün Türkiye'de moralleri yükseltti ve toplumun her kesiminde iyimserlik havası egemen oldu. Böyle başarılara özlem duyuyorduk.

Hırsızlık, yolsuzluk, namussuzluk, devleti ve milleti soyma, din ticareti, Kürtçülük ticareti gibi oluşumların yoğun bir biçimde yaşandığı ülkemizde ‘‘iyi haber’’ duymak pek mümkün olmuyordu.

Şemdin Sakık olayı, bu açıdan bütün toplumu etkiledi. Mutluluk ve coşku yarattı.

Üzerimizde oynanan oyunları sahneye koyanlar, bu gelişmeden elbette rahatsız olacaklardı.

Türkiye'nin başarı hanesine bir şeylerin yazılmış olması, onları mutlaka tedirgin edecekti...

Çünkü onların tümü Türkiye'nin, yani bizim düşmanlarımızdı. İç ve dış düşmanlar.

Yoksa Güneydoğu'da birbiri ardına kazanılan başarılar sonucunda Türkiye'de huzur ortamı mı egemen olacaktı?

Hayır, buna izin verilemezdi!

***

Birkaç gün önce, Batman ve Solhan'da birdenbire şeriatçı gösteriler patladı. Hadise çok açık ve netti. Belli ki birileri bir kez daha ‘‘Hop dedik’’ demiş ve ‘‘din’’ olayını kaşımaya başlamıştı!

Hayır, Türkiye huzurlu kalamazdı.

Hele Güneydoğu'da huzur asla olamazdı! Buna izin verilmesi mümkün değildi!

Gösterileri başlattılar.

Allah'a ibadet için yapılan camilerimizi siyaset amacıyla, kendi parasal ve kişisel çıkarları için kullanan ve milyonlarca gerçek Müslümanı rahatsız eden gizli eller, bu kez Güneydoğu'da sahne almayı başardılar!

***

Hiç kuşkunuz olmasın, Türkiye'de işler iyi gittiği sürece, sıra bundan sonra mezhep kışkırtıcılığına gelecek. Şurada veya burada oyunlar tezgâhlayıp Sünni ve Alevi vatandaşlarımızı birbirine düşürmek için çaba harcayacaklar.

Nereden bildiğimi sorarsanız, biz bu utanmaz tezgâhları geçmişte çok yaşadık ve faturasını nice insanlarımızın canlarıyla ödedik. En son olarak Sıvas'ta 40'a yakın pırıl pırıl insanımızı diri diri yakarak öldürmediler mi?

Türkiye üzerinde çok büyük oyunlar oynanıyor.

Şunu iyi biliniz: Bizi rahat bırakmayacaklar. Hele biz bunların oyununa düştüğümüz sürece, hiç bırakmayacaklar. İran'dan Suriye'ye, Almanya'dan Yunanistan'a kadar pek çok ülkenin amacı bu.

Öyle olmasaydı bizim düşmanlarımızı içlerinde beslemeleri, onları eğitip yardım etmeleri mümkün olur muydu?

Bütün bunlara, bir de içimizdeki işbirlikçileri ve hainleri ekleyin!

Bu oyuna düşecek miyiz? Bu oyuna düşecek misiniz?













Yazarın Tüm Yazıları