Bu mevzulardan çok sıkıldım!

Koltuk kellede hayattanBeşiktaş-Bursaspor olaylarında atılan şişe yüzünden başına 26 tane dikiş atılan Melda Mesut’a büyük geçmiş olsun.

Haberin Devamı

Melda hayatı boyunca yüzünde pazar gününden kalma bir iz taşıyacak.

Bu şişeyi atan adam, yaptığından hoşnut mudur, ne dersiniz? Öcünü aldığını filan mı hissediyordur? Yoksa bir hiç uğruna, bir başka insanın canına kast ettiği için içi sıkılıyor mudur? Bu işi yapan adamların cumartesi günü anlattığım, asker yollarken kamu malına zarar veren, kaldırıma bira şişesi sallayan adamdan farkı yok.

Reklamlardan

Sürekli, sürekli, ama sürekli tekrarlanan reklamların, sürekli, sürekli ama sürekli tekrarlanan cıngıllarından. Artık beynimin derinliklerine, bilinçaltıma, hücrelerime yerleşti. DNA yapım değişti. Beynim yıkandı. Hayır yani, amaç buysa zaten eğer, tamam, başardınız. “Daha fazla hayat” cümlesini bir kere daha duyarsam kendimi yakacağım.

Her insanın bir dayanma sınırı var yahu. Bir reklam bu kadar çok yayınlanır mı? Hayır yani bu bir sabır testiyse ya da psikolojik bir deney filan yapıyorsanız bilelim. Yoksa dayanıklılığımızı mı ölçüyorsunuz?

Hava soğusun muhabbetinden

“Ay soğuk hava gelsin çok özlediiik”, muhabbetin tıkandığı anlarda kurtarıcı olarak kullandığımız kalıplardan biri haline geldi biliyorsunuz.

İnanmıyorsanız deneyin: Ortamda sessizlik oldu mu “Ya bu havalar bu sene ne acayip, di mi?” deyin bakın, bir anda ortam nasıl coşuyor. Ayrıca şu insan dediğin varlık ne doyumsuzdur, ne sıkılgandır. Pazar günü hava soğuduğunda nasıl da çocuklar gibi sevindik. Havalar bir soğusun, doğalgaz faturasını gördüğünüzde gözleriniz pörtleyince “Güneş istiyorum” demezseniz, aha bana da Habitus demesinler.

Pet shop’lardan

Küçücük, hamam gibi, havasız vitrin bölmelerinde satılmak üzere sergilenen hayvanlara bakıp “Ay çok şeker” diyebilen tatlı su hayvanseverlerinden de, hayvanlara canlı değil, ev süsü muamelesi yapan pet shop’lardan da çok sıkıldım.

Ben bunların vitrinlerine bakamıyorum biliyor musun sevgili insan-hayvan farkı gözetmeyen Habitus okuru. Oldu da denk geldim diyelim, kafamı aksi yöne çeviriyorum.

Dizi özetlerinden

Dizilerimiz her hafta yeni izleyiciler kazanmak için “özet yayınlamak” adı altında adeta eski bölümleri alıp aynen tekrarlıyorlar ya, işte bu beni öldürüyor sevgili dizi müptelası Habitus okuru.

Evvelki gün, şimdi ismi lazım değil, -zaten hemen hemen hepsi yapıyor bu kurnazlığı, o yüzden tüm dizileri aynı kefeye koymak mümkün- bir diziyi izleyeyim dedim, üç saat mi sürdü, dört saat mi sürdü, artık içim geçmiş, uyandığımda hâlâ devam ediyordu. Böyle iş mi olur sevgili yapımcılar?

Tamam, dizi dediğimiz iş hep kaygan zeminde, izleyiciyi ekran başında tutmak lazım ama bu mudur tek yöntem? Tekrar-özet verip duracağınıza, internette dizi izlenebilen sitelere bir sınırlama getirin.

Artık kimse bir diziyi televizyonda izleyebilmek için kasmıyor, “Nasılsa internette canım istediğinde toplu olarak izlerim” diyor. Bu da izlenme oranının düşmesi demek tabii. Buna mani olacak bir sistem şart, yoksa sevdiğimiz diziler birer birer “internet kurbanı” olacak.

Haberin Devamı

Sigaradan

Haberin Devamı

Evet, ölesiye sıkıldım sigaradan. Ölesiye sıkıldım ve çat diye bıraktım. Kim bilir bu kadar sene vücuduma neler yaptım... Babam, 30 sene sigara içmiş, ben doğduğum gün bırakmış. “Çocuğum zehirlenmesin” demiş. Eh, iyi de çocuğun kendi kendini zehirliyor be baba.
Neyse, zararın neresinden dönsek kârdır. İleride 45 yaşına filan gelince, hani çok sigara içmekten sesi çatallaşmış, tırnaklarının ucu sararmış, sabahları iğrenç iğrenç öksüren ve duş aldığında bile dolu kül tablası gibi kokan kadınlardan olmak istemiyorum.
İnsanı (güneş ışınları haricinde) sigara kadar yaşlandıran başka bir alışkanlık var mıdır, sorarım size.
Cevabını da kendim vereyim: Yoktur. İşte bunları düşündüm ve çat diye bıraktım. Evet, bıraktım.

Yazarın Tüm Yazıları