Bu adı, amblemi, sloganı bulanlara helal olsun!

NE buldukları adın, ne ilkel amblemin, ne de ana sloganlarının yenilikle, modernlikle ilgisi var. Adalet ve Kalkınma Partisi... Kısası Ak Parti...

Herhalde Ecevit'in 1970'li yıllarda kullandığı ve o dönemde çok moda olan ama zamanla cılkı çıkan ‘‘Ak Günler’’ sloganından esinlenmişler.

Yıllar öncesinin kullanılıp posası çıkmış bir sloganından esinlenerek parti adı üretmek de sanırım sadece yenilikçi takımın becereceği bir yaratıcılık olmalı.

Ampul amblemine gelince...

Kimin buluşuysa onu bütün kalbimle kutlarım! Hele o çizen grafikere ve o çizgiyi beğenenlere özel olarak hayranlıklarımı sunarım.

Hepsine helal olsun.

Bir ilkokul çocuğuna verselerdi bu çizim işini, inanıyorum ki daha güzelini yaratırdı.

Buldukları ana slogan ise bir başka álem:

‘‘Aydınlığa açık, karanlığa kapalı.’’

Bu da 28 Şubat sürecini getiren ‘‘Aydınlık için bir dakika karanlık’’ adlı halk eylemlerinden esinlenerek bulunmuş olmalı.

O dönemde ve yaşamları boyunca hep karanlığı savunmuş olan kadronun takıyye kokan böyle bir sloganı ana slogan olarak seçmesi doğrusu büyük bir zeká ürünü.

* * *

Genel başkanlığın tek adayı Recep Bey'in konuşması ise 23 Nisan'da ilkokul çocuklarının yaptığı konuşmaları andırıyordu.

Gerçekçilikten yoksun, basit hamaset yüklü bu konuşma bu takımın ne kadar sığ ve donanımsız olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi.

Kurucular arasında da aylardan beri kamuoyuna pompalandığı gibi pırıltılı isimler yoktu.

Zaten bu kurucuların bir günlük vitrin mankenleri olarak kullanılmaktan öte bir misyonları olacağını sanmıyorum.

İlerleyen günlerde bunu hep birlikte yaşarız.

Neyse... Türk siyaset yaşamının 39'uncu partisi ülkemize, toplumumuza hayırlı uğurlu olsun.

Bilindiği gibi yolda daha çok parti var. Ben daha önceki bir yazımda ‘‘Seçime kadar 100 partiyi bulmalıyız, çünkü bize o yakışır’’ demiştim.

O işin şakasıydı ama seçime kadar 50 partiyi bulmamız son derece ciddi bir varsayımdır.

Tahmin edileceği gibi 50 partiyle gireceğimiz bir seçimden de doğal olarak paramparça çıkarız.

Ondan sonra da koalisyonlar kurup bozmakla geçer günlerimiz.

Sonuçta kendi kendimizle boğuşa boğuşa üçüncü dünya ülkeleri arasına yuvarlanır gideriz.

* * *

Baksanıza, 10 yıldan fazla bir süre Türk siyasal yaşamında parti lideri olarak rol alan, sonra çekilip 10 yıldır köşesinde oturan Erdal Bey bile parti kuracağım diye tutturdu.

76 yaşında yeniden siyasete soyunmaya ve soldaki bölünmeye bir çentik de o atmaya kararlı.

Üstelik Erdal Bey'in siyaset yaşamı başarılar yönünden son derece de kısır.

Nasıl mantıktan kopuk, öfkeler yumağının, öç almanın yarattığı bir hırstır bu?

Dünya siyaset tarihinde sanırım bir örneği daha yoktur.

Erdal Bey siyaset yaparken Ecevit'i eleştirir, DSP liderinin solun birleşip bütünleşmesine engel olan anlayışına şaşardı hep.

Şimdi ülkenin çıkarının merkez solun ve merkez sağın birleşmesine bağlı olduğuna inanan her aklı başında insan da Erdal Bey'e şaşıyor.

Ama ne derseniz deyin, Erdal Bey bir bölen olmaya şiddetli bir şekilde kararlı.
Yazarın Tüm Yazıları