Bono aslında Papa olmak istiyor ama evli olduğu için müsait değil

Hayatımızın pek de merkezinde olmayan Dünya Bankası’na başkan seçimi hiç bu kadar medyatik bir mesele haline gelmemişti.

Los Angeles Times, adaylar arasında, Üçüncü Dünya borçlarının silinmesi ve AIDS’le mücadele adına çok etkili kampanyalar yürüten Bono’nun da adını ortaya atınca konu birden seksapel kazandı. Hele Amerikan Hazine Bakanı John Snow, Bono’nun idealist kişiliğine olan hayranlığını belirtip pekálá aday olabileceğini ima edince iş iyice olgunlaştı. Şimdiki Başkan John Wolfensohn 1 Haziran itibariyle görevden ayrılıyor. Bush’un da geleneksel olarak bir Amerikalıyı yeni başkan olarak aday göstermesi gerekiyor. Ancak bu görevi Bono’ya vermesi pek mümkün görünmüyor. İşte nedenleri.


İrlandalılar Bono’nun bu işi kabul edeceğine hiç ihtimal vermiyor. Çünkü son günlerde publarda dolaşan söylentiye göre Bono aslında daha yüksek bir mevkinin peşindeymiş. Mesela Papalık gibi. Vatikan’dakinin bir ayağı çukurda ya. Ancak ne yazık ki, önünde bir engel var Bono’nun. Katolikler’de ruhban sınıfına evlilik yasağı olduğu için Papa olması mümkün değil.

İrlandalıların pub geyiği bir yana, Bono’nun Dünya Bankası başkanı olamaması için de yığınla neden var. Birincisi bankanın başına hep Amerikalılar getiriliyor. IMF’nin başkanı Avrupa’dan, bankanınki ABD’den. Teamül böyle. Örneğin 1 Haziran’da görevden ayrılacak olan John Wolfensohn Avustralya doğumlu olduğundan başkanlık koltuğuna oturabilmek için Amerikan vatandaşı olmuştu. İrlandalı Bono’nun buna hazır olup olmadığı henüz bilinmiyor.

Ayrıca U2’nun önümüzdeki bir yıllık programı da, grubun solistini banka memuriyetine göndermek için pek müsait değil. Yeni albümleri ‘How to Dismantle an Atomic Bomb’ ile çıkacakları Vertigo 2005 dünya turnesinde onlarca kent dolaşacaklar. Turne birkaç hafta sonra San Diego’da başlayıp 19 Aralık’ta Portland’da sona erecek.

Bono’nun adaylığının dünya medyasına malzeme olmasına biraz sinirlenmiş görünen İrlanda gazeteleri yazıp duruyor: Adamın programı dolu, non-stop turnede, bu yıl banka başkanlığı yapamaz. Şu sıralar rock kariyerini bırakıp memuriyete geçmeyi düşünmüyor. Banka memuriyeti dediysek, Dünya Bankası başkanı da günlerini masa başında oturarak geçirmiyor.

Aslında bir Dünya Bankası başkanıyla bir rock yıldızı arasında bazı benzerlikler var. İkisi de yılın önemli bir bölümünü ülke ülke dolaşarak geçiriyor. Beşer yıldan iki dönem başkanlık yapan Wolfensohn son 10 yılda tam 120 ülke dolaşmış.

İkisi de bol miktarda el sıkıyor. Dünya Bankası başkanının emrinde 10 bin kişi çalışıyor. Rock yıldızlarının da on binlerce hayranı oluyor. Bazı başkanlar aynı zamanda müzisyen de olabiliyor. Örneğin Wolfensohn da viyolonsel çalıyor. U2’nun hastası, onlarla birlikte Carnegie Hall’da sahneye çıkmıştı.

Ancak benzerlikler bu kadarla kalıyor. Dünya Bankası başkanı yılda 300 bin dolar artı seyahat masrafları tutarında bir ücret alıyor. Kazancı vergilendirilmiyor. Rock yıldızları ise kesinlikle daha fazla kazanıyor ve vergiden muaf tutulmuyor. Hatta vergi rekortmenleri listelerine girenleri bile oluyor.

Bankanın başkanı haftanın yedi günü çalışıyor ve yılda 5 hafta izin hakkı bulunuyor.

1944 yılındaki kuruluşundan bu yana gelişmekte olan ülkelere borç veren, kalkınma projelerini destekleyen Dünya Bankası’nın başkanı dünyayı dolaşmadığı zamanlarda Washington’daki ofisinde bulunuyor. Bankaya üye 184 ülkeyi temsil eden ve siyasi atamayla göreve gelen 24 icra direktörünün hazır bulunduğu yönetim kurulu toplantılarına başkanlık ediyor. Kurul toplantıları salı ve perşembe günleri yapılıyor ve bütün gün sürüyor. Başkan yoksa, yerine genel müdürü bakıyor. Borç ve hibe kararlarıyla ilgili yetki yönetim kurulunda olsa da, pratikte başkanın çok geniş hareket alanı bulunuyor.

James Wolfensohn, bankayı son 10 yılda çok otoriter ve cömert bir şekilde yönetti. Beyaz Saray’a birkaç blok mesafedeki bankanın cömertliği zaman zaman Amerikan Yönetimi’nde kaos yarattıysa da kurum müthiş prestij kazandı. Wolfensohn yoksullukla mücadelenin siyasi ve ahlaki bir zorunluluk olduğunu Bush Yönetimi’ne ısrarla anlattı. Aşırı yoksul ülkelerin borçlarını erteletmekte başarılı oldu. İnsani ve çevreyle ilgili projelere destek çıkabilmek için bankanın Batılı hissedarlarına karşı hep mücadele verdi. Ve bu hiç de kolay olmadı, çünkü karşısında bankanın en büyük hissedarı olan Amerikan Yönetimi vardı.

ÇOK ÖNEMLİ SEÇİM

Önümüzdeki üç ay içinde başkanı seçmesi gereken Bush’un ikinci başkanlık döneminin en önemli kararlarından birini vereceği söyleniyor. 11 Eylül sonrasında göreve getirilecek ilk başkan olduğu için, yapılacak seçim büyük önem taşıyor. Wolfensohn, Bill Clinton’ın seçimiydi ve Bush, Irak’ın yeniden yapılandırılması projesinde Dünya Bankası’nı saf dışı bıraktı. Oysa banka, bu alanda herhangi bir örgütten çok daha fazla uzmanlığa sahipti. Nitekim savaş sonrası Bosna’da çok iyi performans göstermişti.

Şimdi Bush, Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde planladığı rejim değişiklikleri için, Irak’taki hareket tarzının tersine, Dünya Bankası’nın rolünü genişletmeyi düşünüyor.

Yani Bush’un, Bono gibi borç sildirme takıntılı birine şu anda hiç ihtiyacı yok.

Şu ana kadar banka başkanlığı için adı geçen adaylar arasında Bono’nun yanı sıra, eski ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz, Hazine Bakan Yardımcısı John Taylor, HP’den henüz ayrılan Carly Fiorina var. İçlerinde en tartışmalı olan Pentagon şahinlerinden Wolfowitz. Kalkınma uzmanı değil. Ancak asıl önemlisi Irak savaşının mimarı olduğu için Avrupalıların vetosunu yiyebilir. John Taylor bir makroekonomi teorisyeni, ancak Bush Yönetimi içindeki çete savaşını kaybettiği söyleniyor. Carly Fiorina, HP’deki hissedarları memnun edemediği için işinden oldu, referansı pek iyi değil.

Mevcut adaylar içinde Avrupalıların en gönlüne göre olanı Colin Powell. Dünyanın her yerinde saygı görüyor ve kalkınma sorunlarıyla yakından ilgili. Ancak bu koltuğa şimdilik pek ilgi göstermiyor.

Herkesi tanıyan adam

Bono, rock aleminde Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilen tek isim. Çünkü son 10 yıldır Üçüncü Dünya borçlarının silinmesi, Afrika’daki yoksullukla mücadele ve AIDS’e karşı global savaş alanında çok çalıştı. Bu iş için şöhretini kullanmaktan hiç çekinmiyor. Clinton ve Bush’tan, Blair, Chirac ve Putin’e bütün liderleri tanıyor ve borç sildirmeye ikna etmek için her fırsatta karşılarına çıkıyor. ABD Hazine Bakanı olduğu dönemde Paul O’Neill ile Afrika turuna çıkıyor. Afrika’nın borçları ve AIDS’le ilgili DATA adlı örgütü kurmak için kendi milyonlarını harcıyor. Geçen Davos zirvesinde Clinton ve Bill Gates ile birlikte bir panele katılıp Afrika için bir tür Marshall Planı hazırlansın diye bastırıyor.
Yazarın Tüm Yazıları