Bizi karanlığa mahkûm edenler hesabını versin

Tufan TÜRENÇ
Haberin Devamı

1980 öncesini anımsayın. Günün yarısı karanlıklar içinde geçerdi. Elektrik kısıntıları 7-8 saati bulurdu.

O zamanlar gazeteler Cağaloğlu'ndaydı. Babıali'yi terk ederek henüz ıssız bir çöle döndürmemiştik.

Her sabah gazeteye gelirken esnafı işi gücü bırakmış, kapının önünde sohbet ederken görür, içimiz sızlardı.

Alışveriş durur, tezgahlar susar, çarşı hüzünlü bir sessizliğe bürünürdü.

Bazen gazeteden çıkışımız da kesinti saatlerine rastlardı. O zaman hava karardığı için caddeler korkulu bir görünüm alırdı.

Kurdun dumanlı havayı sevdiği gibi karanlık gecelerde teröristler daha bir cüretkâr olur, sokaklar, caddeler ölüm kokardı.

İnsanlar evlerine kapanır, kısıntının sürdüğü semtlerde sokaklara evlerin camlarından titrek, cılız mum ışıkları süzülürdü.

Pis, korku dolu, karanlık günlerdi...

O günleri hep birlikte yaşadık.

Korkarak, kahrolarak...

* * *

Şimdi Türkiye yine aynı karanlık günlere her an dönebilir.

Meydanlarda dolaşıp demokrasi kahramanlığı taslayan Hanım'ın ileri görüşlülüğü sayesinde dönüp dolaşıp aynı noktaya geldik.

Bu Hanım, yüreğinde bu günahın dayanılmaz ağırlığını duyacağına hâlâ mikrofonlara çıkıp yalanlarla dolu nutuklar atıyor.

Türkiye'nin bugün elektrik darboğazına girmesinde en büyük sorumluluk sanki kendisine ait değilmiş gibi...

Adım gibi biliyorum o zaman ‘‘Benim dönemimde elektrik sıkıntısı olmadı’’ diyecek.

Enerji yatırımlarını engellediği için Türkiye'yi karanlığa mahkûm edenin kendisi olduğunu inkâr edecek.

Bütün yaptığı kötü işleri inkâr ettiği gibi...

Bu ülkede enerji sorununu bilen herkes Tansu Hanım'ı bu konuda önce uyardı, sonra yalvardı, sonra da suçladı.

Ama Tansu Hanım hiçbirine aldırmadan enerji konusunda ülkeye çivi çakmadı.

1993-97 dönemini kapsayan iktidarında bir tek santral temeli atmadı.

Daha önce başlatılan yatırımların bitirilmesi için çaba harcamadı.

Enerji yatırımları açısından bıçak üzerinde duran dengeler bozuldu ve Türkiye değerli yılları inanılmaz bir vurdumduymazlıkla harcadı.

* * *

Bizlerin karanlıkta kalması çok önemli değil...

Gücü olan jeneratör alır aydınlığa kavuşur. Olmayan ışıldağı, lüksü, lambayı veya mumu yakar oturur.

Bu ülkenin insanları gıklarını çıkarmadan vatanları için her şeye katlanırlar.

Ama sanayi ne olacak?

Duran fabrikaların, atölyelerin zararı nasıl giderilecek?

Ülkenin üretim kaybı nasıl karşılanacak?

Bunun faturası ödenebilir mi?

Bir başbakanın bu kadar bilinçsiz hareket etmesi için ya deli olması, ya da ihanet içinde bulunması gerekir.

Biz her iki olasılığı da düşünmek istemiyoruz.

Eğer alınan önlemler yeterli olmazsa çok yakında elektrik kısıntıları yeniden başlayacak.

O zaman ne olacak biliyor musunuz?

Tansu Hanım meydanlarda ‘‘Ben bıraktım, elektrik kesintileri başladı’’ diye bas bas bağıracak.

‘‘Yok canım o kadar da değil’’ demeyin. Çünkü aynen böyle olacak.

Yazarın Tüm Yazıları