BAŞLIĞI Batman’da yerel Çağdaş Gazetesi’ne gelen bir mektuptan aldım. Bu ay başında iki kadının aynı hafta namus cinayetlerine kurban gitmeleriyle ilgili.Kınayanları kınıyor mektup: ‘Kadın cinayetlerine tepkinin çığ gibi büyüdüğünü söyleyen sizlerin yangına körükle gittiğinizi sanıyorum... Kadın platformları, ayrıca bilmem hangi partinin kadın hakları denen birkaç gösteri meraklısı kadının lafına uyarak iki bin yıllık örf ve adetlerimizi çiğniyorsunuz. İnsanlık var olduğu sürece bu tür cinayetler işlenecektir. Sizler kalkmış amacında haklı olan insanlara hakarete varan sözler sarf ettiğiniz için sizi kınıyorum.’ Aynı mektup, namus cinayetlerini kınayan Batman Kadın Merkezi’ne de gidiyor. Kadınları kimse savunmuyor. ‘Namus cinayetleri kabul edilemez’ denmediği için, namus için bu tür cinayetlerin işlenebileceğini ‘tabii’ görüyor insanlar. Kadınlar bazı bölgelerde ‘zina’ tartışmasıyla ilgili ağızlarını bile açamıyorlar. ‘Zındıklar yoksa sizin canınız zina mı istiyor?’İşte bu tartışmanın, bu biçimde algılanması için hükümet elinden geleni yaptı. Başbakan Erdoğan çıkıp, ‘Aldatmaları yasaklıyoruz. Zinayı yasaklıyoruz. İnsan onurunu kurtarıyoruz. Kadınları koruma altına alıyoruz’ demedi mi? Sanki zinanın yasaklanıp yasaklanmaması tartışılıyor. Hükümet yasaklıyor, karşı çıkanlar, ‘illa da serbest kalsın’ diyorlar. İşin kötüsü tartışmanın bilerek bu noktaya çekilmesi. * * *CEZA Yasa Tasarısı’nda, tartışılacak birçok konu var. Avrupa Birliği çerçevesinden bakacak olsak bile, bir çok konuda verilen sözleri karşılamıyor tasarı. Mesela namus ciayetleri, açık bir ifade ile ceza indiriminden muaf kılınmış değil tasarıda. Neden? Kadınların öldürülmesi bin yıllık örf ve adetlerimize uygun olduğu için mi? Bu direnişin başka bir anlamı olabilir mi? Biz nasıl zihniyet değişikliğini gerçekleştireceğiz pekiyi? Avrupa da, elli hatta kırk yıl önce çok farklı değildi. İtalya’da da otuz yıl önceye kadar, özellikle güneyde namus cinayetleri işleniyordu, kan davaları sadece mafya ile sınırlı değildi. Kürtaj yasaktı. Evlenen bir daha boşanamazdı. İspanya’da, 1950’lerde yalnız seyahat eden Amerikalı turist kadınların önüne lokantalarda küçük bir Amerikan bayrağı konurdu. Etraftan onu fahişe zannedip çirkin tekliflerde bulunmasınlar diye. Ama değişti, mücadeleler sonucu gerçekleşti bu. Dışişleri Bakanımız, zina tartışmasıyla ilgili Avrupa’ya gönderdiği mesajda, her toplumun koruması gereken özellikleri olduğunu söylüyor.Gericiliği ‘farklılık’, çağdışılığı ‘muhafazakarlık’ diye savunmak ne zamandan beri özellik sayılıyor? * * *YARIN İstanbul’da Türkiye ve Avrupa’dan kadınların katıldığı büyük bir sempozyum var. Eczacıbaşı Holding tarafından desteklenen ve KADER’in düzenlediği bu toplantıda, Avrupalı kadınlara Türkiye’nin ortak değerler temelinde Avrupa Birliği içinde yer alabileceği anlatılacak. 13 Ekim’de de Brüksel’de, Kanal D İcra Kurulu Başkanı Arzuhan Yalçındağ’ın öncülüğünde kurulan, AB için Türkiye kadın girişiminin büyük bir toplantısı var Avrupalı kadın hakları temsilcileri ile. Kadınlar zor durumda bırakıldı. Aylardan beri süren çalışmaların sabote edildiğini düşünmemek elde değil. Avrupa Birliği’ne karşı en büyük muhalefet bu günlerde, ‘bin yıllık gelenekler’e karşı, çağdaş değerleri savunarak öncülük yapması gerektiği yerde, popülizme sapan AKP’den geliyor. Keşke hayret edebilseydim.