Bir de bu açıdan bakalım

Oktay EKŞİ
Haberin Devamı

Televizyonlarda özellikle genç ve sivil Iraklıların sanki düğün bayram varmış gibi sokaklara dökülüp Amerikan bayrağı yakmalarını, zafer kazanmış gibi coşkuyla oynayıp zıplamalarını gördükçe sizin de içiniz sızlıyor mu, bilemiyoruz.

‘‘Vurarız, kırarız!’’la, içi boş kahramanlık naralarıyla nereye varabilirler?

Belli ki Saddam Hüseyin'in Irak'ı zafere ulaştıracağına inanmışlar.

Oysa 1952-70 arasının Arap milliyetçiliği şampiyonu Albay Cemal Abdülnasır nasıl hiçbir askeri zafere imza atamadan ‘‘kahraman’’ rolleri oynadıysa Saddam Hüseyin'in de askeri alanda hiçbir başarısı yok.

Nitekim 1991 Körfez Krizi'nden önce de böyle esti savurdu. Sonra ABD öncülüğünde kurulan -ahlaki temelleri hayli zayıf- koalisyon kuvvetlerinin önünde bir buçuk hafta bile dayanamadı.

Ama Irak'ın verdiği yüz binlerce (bir iddiaya göre 300 bin) zayiata rağmen sanki zafer kazanmış gibi, kendi kamuoyunu kandırdı.

İlginçtir, Iraklılar ‘‘Madem zaferi biz kazandık, o halde Kuveyt'ten neden çıktık? Birleşmiş Milletler'in uzmanları yatak odalarımıza kadar girip her şeyimizi denetleme yetkisini nasıl aldılar?’’ demediler.

Daha doğrusu, demeye kalkan bile, eminiz ki çoktan idam edilmiş, aradan çıkmıştır.

Çünkü Irak halkı, bu coğrafyanın Türkiye ve İsrail dışında kalan ülkeleri gibi, kaba, ahlaksız ve kanlı bir dikta yönetimi altında inim inim inlemektedir.

Nitekim kimse Saddam'a, ‘‘Halepçe’’nin hesabını soramadığı gibi, Suriye'de de kimse Hafız Esat'a, Hama'da 'rejime karşı ayaklandıkları' gerekçesiyle öldürttüğü binlerce Harbiye öğrencisinden söz edemedi.

Tüm bunlara karşın dün Türkiye'deki tablo ne idi?

Türkiye'de Başbakan Yardımcısı ve ANAP ile DTP'nin koalisyon ortağı DSP'nin lideri Bülent Ecevit, Körfez krizi nedeniyle özellikle ABD'nin tutumundan duyduğu kuşkuları dile getirdi. Örneğin ABD'nin Kuzey Irak'ta bir Kürt devleti kurmak niyeti taşıdığına ilişkin görüşlerini söyledi. Buna karşılık DTP'den hükümete giren öteki Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin, Ecevit'in görüşlerine katılmadığını açıkladı. Ama krizin Türkiye'yi bir savaşa sokmasına engel olmak konusunda ikisi de görüş birliği içindeydiler.

Kısaca herkes düşüncesini söylüyor, ama sistem de yürüyordu.

Dahası... Sistemden şikâyetçi Necmettin Erbakan da partisinin Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılmasını özgürce ve en sert cümlelerle eleştiriyordu.

Halimizden ikide bir şikâyet etmeyi biz pek severiz. Oysa demokrasinin bize sağladığı ama gözardı ettiğimiz böyle gerçekler de var.













Yazarın Tüm Yazıları