Bekir Coşkun: Özgürlük günü...

Bekir COŞKUN
Haberin Devamı

3 Mayıs, Dünya Basın Özgürlüğü Günü'dür...

Oysa ilkesiz serbest piyasa ekonomisinde, basın asla özgür değildir ve olamaz...

Hükümetleri saptayan, iktidarları belirleyen, yasamayı-yargıyı dahi avucuna alan, kısacası devletin yerine geçen sermaye gücü karşısında basının özgür kalması olası mıdır?..

Ve basın o sermayenin bir parçası haline gelmişse...

Diyelim ki; önce ormanı kesip doğa suçu işledikten, peşinden üzerine kaçak üniversite kurup hukuku çiğnedikten sonra, işlediği suçu örtmeye uygun kanun çıkartabilen bir güç karşısında, neyin özgürlüğü?..

Hele hele o gücün vereceği reklamlarla yaşayabilen basından, bu gibi rezaletler karşısında ‘‘tık’’ bile çıkmazsa...

Özgürlük, nasıl?..

*

Gerçi basın zaman zaman direndi...

‘‘Canımı veririm de özgürlüğümü vermem...’’ diyenler olmadı değil... Ama onlar mizah hikáyelerinde kaldılar:

Yazıişleri müdürleri toplanıp ‘‘Özgürlük elden gitmesin’’ dediler... Özgürlüklerini savunmak için de o gün iri harflerle şöyle bir başlık attılar:

‘‘Gözümüzü budaktan sakınmayız...’’

İkinci gün eski dizgi makinesinde hata olmuş, ‘‘gözümüzü’’ kelimesindeki ‘‘z’’ harfi yerine ‘‘t’’ harfi çıkmıştı..

Çünkü sermayeden yoksun makineler eskiydi...

Zaten bir daha seslerini çıkartmadılar...

*

Basın özgürlüğünün düşmanı sansürdür...

Gazetecinin dışındaki sansür bence çok önemli değildir... Nitekim sansürün en yoğun olduğu dönemlerde özgür gazeteciler görevlerini yaptılar...

Ben asıl gazetecinin bedenindeki sansürden korkarım... Ki bu çeşitli şekillerde ortaya çıkar:

Yalakalık...

Yağcılık...

Yalamak...

Kimdi o Süleyman Bey için ‘‘Beyefendinin saçları lüle lüle...’’ diye yazan... Oysa herkes biliyor ki beyefendinin saçı asla yoktu...

Sonuçta; bir yandan sermaye egemenliği, bir yandan basının sermayenin parçası olması, bir yandan içimizdeki canavar...

Basın özgür değildir, olamaz...

Zaten ilkesiz piyasa ekonomisi, televizyonları ile, basını ile kendi tutsak medyasını yaratmadı mı?..

Yarattı...

Yazarın Tüm Yazıları