Bazı konuların lafı dahi edilmemeli

EKONOMİ politikaları tartışılırken gündeme en son getirilecek konu az ya da çok bir servet vergisinin konmasıdır. Bu çeşit çözümler alternatifsizliktir.

Kamuoyunun tedirgin olması durumunda, servet vergisi gibi çözümler krize girmeyecek bir ekonomiyi dahi krize sokabilir. Dolayısıyla, lafı dahi kriz yaratabilecek bir potansiyele sahiptir. Gerçekleştiğinde, servet vergisi koymaktan başka bir çözüm zaten kalmaz.

Karışık günlerde çözüm önerenler çok olur. Her kafadan bir ses çıkar. Uygulamaları ya da niyetleri ile zaten işleri karıştırmış bir hükümet kulağına her gelen öneriden bir çıkış yolu arar. Karışık kafalar daha da karışır.

Halbuki, bu çeşit çalkantılarda alternatifler çok değildir, Ama, acı da olsa, çözümler genellikle çok basittirler. Her şeyden önce, olumsuz beklentileri yok edecek girişimlerde bulunmak gerekmektedir. Yani, ekonomide ‘‘olumlu şoklar’’ yaratmak ihtiyacı vardır.

SAÇMA ÖNERİLER

Olumlu şoklar ‘‘servet vergisi’’ ya da ‘‘özel tahviller’’ yoluyla salma çıkarmakla olmaz. Türkiye ekonomisinde kayıtdışılığın kökünde 1940'larda çıkarılan varlık vergisi vardır. O uygulamayla, devlet vatandaşları gözünde itibarını yerle bir etmiştir.

Şimdi ihtiyaç duyulan ise devletin uyguladığı politikaların kamuoyu önünde inandırıcı olmasıdır. Bu çeşit uygulamalarla inandırıcılık kazanılmaz. Dolayısıyla, hükümet duyduğu ya da gazetelerde okuduğu bu çeşit abuk subuk önerilere itibar etmemelidir.

Türkiye ekonomisi çıkışı olmayan bir kriz ortamında değildir. Ekonomi bir şeyler yapılmazsa ciddi riskler içindedir. Riskleri yok etmenin yolu mali disiplin ve kararlı uygulamalardır. Beklentileri olumluya çevirecek tek yol IMF programına sıkı sıkıya sarılmaktır. Programı kararlılık ve inandırıcılıkla uygulamaktır.

Hükümet ise bugüne kadar IMF programının neresini delerim arayışı içinde olduğu izlenimini vermiştir. Yani, yapılması gerekenin tam tersini yaptığı görüntüsü sergilemiştir. Rahatsızlık da buradan kaynaklanmaktadır.

DOĞRU ÇÖZÜM

Bu şartlarda ‘‘olumlu şok’’ IMF ile yapılan düzenlemenin biraz daha uzun vadeli hale getirilmesi ve IMF'den ek kaynak istenmesidir. Bu konuda da zaman geçmektedir. Çünkü, uygulamalarıyla hükümet de IMF gözünde hızla güven yitirmektedir. Güven eksikliği IMF ile yapılabilecek olası bir programı zora sokabilecektir. En azından, IMF'nin yeni istekleri hükümet tarafından kabul edilemez niteliğe bürünebilecektir.

Güven eksikliğini tamir etmenin kısa ve ucuz yolu yoktur. Piyasa devlete borç vermek istemiyorsa ya da pahalı borç veriyorsa, özel tahvilleri de almayacaktır. Devlet bu káğıtları zorla satacaksa, yine bir servet vergisi söz konusudur. Kolay çözümler yerine, doğru çözümler için kafa yorsaydık, zaten ekonomimiz bu hale gelmeyecekti.

Günün heyecanından çıkıp salim kafalarla düşünmeye ihtiyacımız var.

Korkmayalım. 9 Nisan iç borç geri ödemesinde kıyamet kopmaz! Bir iç borçlanma ihalesiyle de devlet batmaz. Ama bu kafayla devletin batma risklerini giderek artırıyoruz.
Yazarın Tüm Yazıları