Ayşe'nin günlüğü

Siz çıldırmış olmalısınızKesinlikle çıldırmış olmalıyım...Çünkü genç neslin, nadide ‘‘life style’’ yazarlarından biri olarak, kedimden, sevgilimden, annemden, belki son seyrettiğim filmden, kimbilir belki son sevişmemden, okuduğum ve okuyamadığım kitaplardan, demek istiyorum ki, binbir türlü suya sabuna dokunmayan ‘‘hafif konular’’dan bahsetmek yerine, üstelik bir gazetenin ‘‘Pazar eki’’nde, üzerime hiç vazife olmayan meselelere dalıyorum.Hep Kamil'in suçu!Aslında hiç istemiyorum ama inanır mısınız, bazen ben bile serinkanlılığımı kaybediyorum.Yine Kamil'in suçu!Öldüreceğim ben onu...*Kesinlikle çıldırmış olmalıyım...Çünkü genç neslin, nadide ‘‘life style’’ yazarlarından biri olarak, bazı durumlar karşısında, evet itiraf ediyorum, benim bile ellerim titremeye, sesim çatallaşmaya başlıyor, müthiş bir isyan duygusuna kapılıyorum, olan bitene anlam veremiyorum, Türkçesi ben resmen dumura uğruyorum.Ama sonra...Gencim ya.Herşey, inanılmaz komik, gülünç, absürd, anlamsız ve saçma geliyor ve ben ne yapıyorum? Hiçbir şeyi ‘‘ciddiye almamaya’’, herşeyle ama herşeyle dalga geçmeye başlıyorum. Tavsiye ederim, çok iyi geliyor. Çünkü inanır mısınız, yaşlı ya da genç, bu ülkede elden başka birşey gelmiyor. Çünkü, ‘‘ciddiye alanlar’’ bile yaşadığımız şu yerde, sonunda, söyledikleriyle, yazdıklarıyla kalıyor, bir de ayıptır söylemesi gülünç duruma düşüyor.İşte bu, Kamil'in suçu değil!Çünkü o da, benim gibi, bizim gibi, Türkiye'de yaşıyor.*Birileri, elbette ki, bir ‘‘life style’’ yazarı olarak, günün birinde sevgili ülkeme dair neler düşündüğümü sorarsa şöyle ‘‘sosyal içerikli’’ cümlelerle durumu özetleyeceğim:Bizde düşünmek yasak değildir.Değildir ama risklidir!Yazmak mı dediniz?Kati suretle yasaktır.Yayınlamak, biliyor musunuz, riski hep arttırır.Çağrışım meselesi... Ah işte o da sakattır!İnsanın başına olur olmaz işler açtırır.Ben çıldırmış olmalıyım...Benim bunları yazıyor olmam bana geldiği gibi size de saçma gelmiyor mu?*Ama aynı şekilde...Geçen haftaki ‘‘Pazar eki’’nin kapağında, Pepsi'nin 1 Ekim'de yayınlanmaya başlayacak Generation-next Türkiye reklamlarında oynayacak olan Kamil Güler'in Cumhuriyet Savcılığı'na ihbar edilmiş olması ve hakkında dava açılacak olması da...Saçma.Ve aynı zamanda komik.Düşünebiliyor musunuz 26 yaşında zeki, yetenekli, esprili üstelik terbiyeli bir oğlan. İyi eğitim almış, iyi bir aile çocuğu. Tiyatrocu ve pandomimci. Gelecek vaad ediyor. Ve ikiyüz kişi arasından yeni jenarasyon Türk gencini temsil etmesi için Pepsi reklamı için seçiliyor. Seçen kişi Türk değil, bugüne kadar Pepsi'nin dünya kampanyalarını çeken İngiliz yönetmen (Willy Peterson) tarafından, Kamil bu iş için uygun bulunuyor. Yani boru değil. Adam bir çırpıda, bizim yakinen tanıdığımız Kenan Doğulu'ları, Cem Yılmaz'ları, Mustafa Sandal'ları eliyor. Demek ki, bildiği bir şey var değil mi?Kamuoyunun fazla tanımadığı birinin böylesine bir iş için uygun görülmesi de haber, takdir edeceğiniz gibi. Bu durumda ne yaparsınız? Sizi bilmem ama birlikte yüzmeye gidecek halim yok, ben röportaj yaparım. Yaptım da. Ve bir ara, Kamil'e dokuz, on tane kelime söyledim ve o kelimelerin onun için ne çağrışım yaptığını öğrenmek istedim.‘‘Cumhuriyet’’ dedim, ‘‘Rolling Stones’’ dedi.‘‘Demirel’’ dedim, ‘‘ölmeli, hakiketen’’ dedi.Ve başı belaya girdi!*Bakın sonra neler oldu?Birileri Cumhurbaşkanı'na hakaret ettiği gerekçesiyle, Cumhuriyet Savcılığı'na başvurdu. Orada burada, ‘‘Atatürk böyle gençlere mi Türkiye'yi emanet etti?’’ gibi yazılar çıktı. Anadolu Ajans'ı haber geçti. Televizyon kanalları Kamil'i aramaya başladı. Pepsi'de bir adet ‘‘kriz masası’’ kuruldu.Ve Kamil korktu.Allahaşkına kim korkmaz?Bakar mısınız saçmalığa.Suçu ne?Cumhuriyet denilince, oğlanın aklına, Rolling Stones gelmesi.Demirel denilince de, ölmeli, hakikaten demesi.*Bu araya biraz genel kültür giriyorum:Türk Ceza Kanunu'nun 158. maddesi Cumhurbaşkanı'nın yokluğunda ona ‘‘hakaret’’ edilmesini ve ‘‘sövülmesini’’ hiç hoş karşılamıyor. Böyle bir şeyin cezasının, bir seneden üç seneye kadar hapis olduğunu söylüyor. Eğer bu yayın yoluyla oluyorsa, daha fena, ceza artıyor. Ama bu durumda bir de ‘‘hakaretin’’ tanımına bakmak gerekiyor. Tabii eğer Kamil, Cumhurbaşkanı'na hakaret etmişse? Değil mi ama? Türk Ceza Kanunu'nun 480. maddesi de hakaretin tanımının, özetle bir kişinin namus ve haysiyetine dokunacak sözler sarfetmek olduğu belirtiyor. Peki ya ‘‘sövmek’’?Belki de Kamil, Cumhurbaşkanı'na sövdü!O da 482. madde...Bir kişinin namus, şöhret ve haysiyetine dokunacak şeyler söylemek, yani küfrekmek. Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin, Allahaşkına bizim Kamil böyle bir şey mi yaptı şimdi? Hem biz nereden biliyoruz Demirel'le kasdettiği kişinin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel olduğunu?Bilmiyoruz.Ama öğrendik.Değilmiş.Başka bir Demirel'miş:Sevda Demirel!*Nitekim, Kamil boşdurmadı.Pepsi Cola'nın Türkiye Halkla ilişkilerini götüren Tümer & Tümer'den Berna Süer'le (dikkat edin kendisi erkektir!) hem ajanslara, hem de Cumhurbaşkanlığı Basın Danışmanlığı'na durumu izah eden bir faks çekti.Faksı okuyunca gülümsedim.Aynen şöyle:‘‘Cumhuriyetimizin 75. yılını kutladığımız şu günlerde düzenlenen ve 75. yıl kutlamalarının bir parçası olan Rolling Stones konserinin yoğun tanıtımından dolayı, Cumhuriyet sorusu sorulduğunda, bana bu konseri hatırlattığından cevap olarak Rolling Stones dedim. Demirel kelimesiyse, bazı kavramları da anlamsız bir şekilde dejenere ettiğini düşündüğüm, aynı mesleği paylaştığım başka kişileri aklıma getirdi. Bilmenizi isterim ki ben bir cumhuriyet çocuğu olarak devletime ve milletime bağlıyım.’’*İnanır mısınız ben de!İşte, tam da bu yüzden, bir TC vatandaşının, eğer öyle düşünüyorsa, Cumhurbaşkanı'nın siyasetten çekilmesini söyleme hakkına sahip olduğunu düşünüyorum.
Yazarın Tüm Yazıları