Ayşe'nin gözlüğü

Ayşe ARMAN
Haberin Devamı

Parçalaya, parçalaya....

Soğuk ve sabit gözleri, sivri burunları, büyük yüzgeçleriyle, spor otomobil dizayncıları tarafından çizilmiş izlenimi veren gövdeleriyle 450'ye yakın türleri mevcut.

Ama yanlızca birkaçının yemek listesinde et var.

Yani, hepsi insan yemeğe meraklı değil!

Evet, keskin dişleri var...

Ve ağızlarının içindeki dişlerin her biri iki santim uzunluğunda. Üstelik o dişler çelik kadar sert ve jilet kadar keskinler. Yani ham yaptı mı sizi yerler. Üstelik iki ayda bir yenileniyor o dişler. Dahası bir sıra değil, birkaç sıra dişe sahipler.

Bir de deri dişleri var...

Yani, bedenleri zımpara kağıdı gibi. Derileri de suda hızlı hareket etmelerini sağlayan küçük deri dişleriyla kaplı. Onları herhangi bir canlıya sürtmeleri bile öldürücü olabiliyor.

Zaten her yıl ortalama otuz insanı canından ediyorlar.

* * *

Olay şöyle cereyan ediyor: Alt çene kurbanı yakalıyor, üst çene ise kurbandan iri et parçaları koparıyor.

Ama keskin dişlerinin yanı sıra bir de keskin zekaları var...

Hücuma geçmeden önce kurbanın çevresinde dolanarak onun hakkında bilgi ediniyorlar. Saldırmaya karar verdiklerinde ise gövdeleri yay gibi kıvrılıyor ve ileri doğru hamle yapıyorlar.

Gerisini sizin hayal gücünüze bırakıyorum...

* * *

Hayal gücünüze bırakamayacağım bir şey ise, bu yazıyı yazma sebebim. Geçen gün Discovery Channel'da müthiş bir belgesel izledim. Köpekbalıklarının hangi insanları yediği üzerine...

Çünkü herkesi yemiyorlar!

Köpekbalığı araştırmacıları müthiş bir araştırma yapıyorlar. İki balıkadam maketi hazırlıyorlar. Maketlerin birbirinden farkı şu: Birinin hareket halinde olması, ayaklarını çırpması; diğerinin ise su içinde sabit, öylece durması...

Köpekbalıkları salına salına geliyorlar.

Potansiyel yemeklerinin etrafında dönmeye başlıyorlar...

Siz zannediyorsunuz ki, köpekbalıkları sabit durana dokunmayacaklar, hareket halindekini parçalaya parçalaya yutacaklar.

Ben de öyle zannediyordum.

Daha doğrusu aklımda böyle yanlış bir bilgi kalmış.

Benim suçum yok, bana böyle öğrettiler:

- Karada da denizde de aynı, dediler.

Karada, balığı olmayan bir köpek (yani bildiğimiz dört ayaklı olanı) saldırırsa sabit dur, hareket etme; denizde de bu aynı diye eklediler.

Ben de zannediyordum ki, bir köpekbalığı saldırısı karşısında yapılması gereken elini ayağını çırpmamak, sakin ve sabit bir biçimde suda durmaktır.

Palavra...

Oysa, gerçek tam tersiymiş.

Köpekbalıkları hareket halindekini bir süre izledikten sonra uzaklaşıyorlar.

Sabit duranı ise afiyetle yiyorlar!

* * *

Bu yazıdan alınacak dersler:

1. Belgeseller en iyi televizyon programlarıdır.

2. Onlardan hayat dersleri bile alınır.

3. Köpekbalıkları insanları yer.

4. İnsan olan kendini yedirmez.

5. İnsanın kendini köpekbalığına yedirmemesi için hareket etmesi lazım.

6. Ben bu aralar spor yapıyorum.

7. Hayatta da ‘‘hareket halinde’’ olmazsanız, ‘‘köpekbalıkları’’ sizi yer.

* * *

Bu son maddeyi biraz açmak gerekir çünkü karada yaşayan köpekbalıkları da vardır. Ve onlar en az denizdeki hemcinsleri kadar tehlikelidir.

Hareketsiz, sabit, atıl, başı önünde, ensesine vur lokmasını al türünden biriyseniz ve hasbelkader bir imkanı değerlendirip bir miktar ele gelecek göze batacak duruma geldiyseniz, zannettiğinizin aksine etrafınızda dolaşmaya başlayıp sizi bir güzel yiyebilirler.

Caydırmak için hareketli olmak, kolay bir lokma olmadığınızı göstermeniz gerekiyor.

Anlayacağınız hayat zor...

Köpekbalıklarına yem olmamak da...

Bence siz de spora başlayın!

Hamiş: Teknik bilgiler Hürriyet arşivinden alınmıştır. Yemeyip içmeyip köpekbalıkları hakkındaki bilgilere ulaşmamızı sağlayan, yazar, çevirmen arkadaşlara teşekkürü bir borç bilirim.






 








Yazarın Tüm Yazıları