Apiterapi tedavisi yayıldı arı sütü ithalatı katlandı

JAPONYA ve Doğu Asya ülkelerinin yanı sıra, Amerika ve Kanada’da hızla yaygınlaşan Apiterapi (Arı ürünleriyle tedavi) yönteminin Türkiye’ye de sıçraması, başta sütü olmak üzere, polen, mum, propolis, zehir gibi arı ürünlerinin tüketimini artırdı. En fazla artış, 100 gramı 100-150 YTL olan arı sütünde yaşandı. Arı sütü pazarı 12.5 milyon YTL’ye ulaştı.

UZAKDOĞU ülkelerinde başlayan ve tüm dünyada hızla yaygınlaşan Apiterapi adlı arı ürünleriyle tedavi yöntemi, sonunda Türkiye’ye de sıçradı. Japonya ve Doğu Asya ülkelerinin yanı sıra, Amerika ve Kanada’da peş peşe Apiterapi merkezlerinin açılması, Türkiye’de de başta arı sütü olmak üzere, bir çok hastalığın önlenmesi ya da tedavisinde arı ürünlerinin kullanımını artırdı. Bu da, yılda sadece bin kilogram üretimin gerçekleştiği arı sütünde, Çin’den yapılan ithalatın patlamasına yol açtı. 100 gramı 100 YTL ile 150 YTL arasında pazarlanan arı sütünde yıllık tüketim, son 3 yılda iki kat birden artarak, 12 bin kilograma kadar çıktı. Bu da, 11 milyon 200 bin YTL’lik kısımı ithalat olmak üzere arı sütü tüketiminin daha şimdiden 12 milyon 500 bin YTL’ye oluşmasını sağladı.

Kraliçeyi uzun yaşatıyor

Arkadaşımız Mehtap Özcan’ın yaptığı araştırmaya göre, kraliçe arının 40 kat daha uzun yaşamasını sağlayan arı sütünün bir anda trend olması, safından bal ve polenle karıştırılmışına, tozundan macununa, drajesinden tabletine kadar farklı ürün gamlarının oluşmasına neden oldu. Bu da, market raflarında balın yanı sıra, 15 gram ile 30 gramlık kavanozlar içinde arı sütü çeşitlerinin de yer almasını sağladı.

Tüketim 12 tona ulaştı

Dünyada arı sütünün üretim ve ticareti Çin, Japonya, Tayvan, Kore ve Yeni Zelanda’nın elinde bulunuyor. En büyük üreticilerden Çin, yılda 1000 ton arı sütü üretimi gerçekleştirerek, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu bir çok ülkeye ihracat yapıyor. Türkiye ise tüketiminin yüzde 90’ını Çin’den ithalat yoluyla karşılıyor. Yerli üretim, talebin ancak yüzde 10’una yetebiliyor. Ne var ki, son üç yılda oluşan taleple birlikte, fiyatlarda da hızlı bir artış yaşanıyor. Bu da, üreticileri baldan süte kayma eğilimine girmelerini beraberinde getiriyor. Türkiye’de sayıları 10’u geçmeyen sınırlı sayıda üreticinin bulunması, talebin ithalat yoluyla karşılanmasını sağlıyor.

Kraliçeliğe dönüş

Arı sütü üretimi, petekten kraliçe arının alınması ve ana arı üretiminde kullanılan larva transferi yöntemi ile yapılıyor. Kraliçe arı petekten alınarak yaklaşık 200 larva kovanlara transfer ediliyor. 6 ve 12 günlük işçi arılar da yeni kraliçe arısını seçerek larvaları salgıladıkları arı sütünü hücrelere yerleştirerek beslenmelerini sağlıyor. 36-70 saat kovanda kalan larvalar beslenemeden önce kovandan atılarak, hücrelerde kalan sütler petekten alınıyor. Peteklerde ortalama 3-4 larvadan 1 gram arı sütü elde edilebiliyor. Kraliçe arı larvaları, genetik özelliği açısından işçi arıların larvalarından farkı bulunmuyor. Ancak, daha fazla arı sütüyle beslendiği için diğerlerinden ayrılarak, kraliçe arıya dönüşüyor. Ömrü de 6 yıla kadar uzayabilir. İşçi arıların ömrü ise, sadece 45-60 gün oluyor. Kraliçe arı ise uzun ömürlü olmasının yanı sıra, üreme özelliği, boyut farklılığı kazanıyor.

Anzer balında sıraya girmek gerekiyor

OSMANLI’dan bu yanı ilaç niyetine kullanılan Karadeniz’in Anzer balı, birçok hastalığa karşı şifa niyetine kullanılıyor. 500 farklı çiçek türünün bulunduğu Anzer Yaylası’nda bu çiçek türlerinden 100’e yakını sadece bölgede yetişiyor. Bu farklı türdeki çiçek özleriyle beslenen arılardan elde edilen ballar da dünyanın en kaliteli balı olarak gösteriliyor. Yurt içinden olduğu kadar yurtdışından da aşırı talep gören bu ballardan alabilmek için önceden sipariş verip, sıraya girilmesi gerekiyor. Bu da fiyatının diğer ballara göre farklı olmasını sağlıyor. Kilosu bu yıl ortalama 450 YTL’den satılan Anzer balı sayıları 100’ü bulan arıcılar tarafından sadece 5 bin kovanda üretiliyor.

Günde bir kaşık yetiyor

Arı sütünün tamamlayıcı besin maddesi olarak tüm dünyada geniş bir uygulama alanı buluyor. Yapılan araştırmalara göre, yüzde 66’sı sudan, yüzde 14.5’i karbonhidrattan, yüzde 4.5’i lipidden, yüzde 13’ü aminoasitten oluşuyor. Ayrıca, A, B, D, C, E vitaminleri, bazı mineralleri ve biyolojik aktif maddeleri de içeriyor.

Son dönemlerde, kozmetik ve ilaç sanayii de arı sütüne ağırlık veriyor. Arı sütünün doku ve cildi yenileyici, deriyi gerdirici, derinin yağ dengesini düzenleyici etkisi kozmetik ürünlerinde de kullanımını artırıyor. Yanıklarda kullanılan dermatolojik krem ve merhemlere, yüzde 0.05 ile 1 oranında arı sütü katılıyor.

Ayrıca, dünyada destekleyici besin olarak kullanılan arı sütü, bağışıklık sistemini güçlü tutmak için yoğun antibiyotik kullanan radyoterapi ve kemoterapi alan hastalar, enerji ihtiyacı olan sporcular, gelişme problemi olan çocuklar tarafından da önemli oranda tüketiliyor.

Hücre yenileyici özelliği ve nemlendirici gücü sayesinde, saç ve cilt bakımında da kullanılmaya başlanan arı sütü, derinin yağ salgısını da düzenleyebiliyor. Bu da, Apiterapi uygulamalarında ön plana çıkmasını sağlıyor. Günde bir kaşık yemek yetiyor.
Yazarın Tüm Yazıları