Anne olmadan önce

Bu hafta bir okuyucum bana ingilizce bir metin göndermiş. Baktım, birçok yeni annenin ortak duygularını yansıtıyor. İşte bu yüzden metni çevirerek köşemde yayınlıyorum.

Gece ne kadar geç yatacağım ya da sabah ne kadar geç kalkacağımı düşünmezdim. Dişlerimi fırçalar, saçlarımı uzun uzun tarayabilirdim...

İçki içmenin ne kadar keyifli olduğunu, bir şey düşünmeden sızabilmenin, hatta kesintisiz, düşüncesiz uyuyabilmenin kıymetini bilmezdim.

Evimi her gün temizlerdim. Hatta süsler, püsler, küçük dekorasyon oyunları yapardım. Evimi dağıtacak şeylerin küçük oyuncaklar, yırtık kağıtlar olacağı aklıma bile gelmezdi...

Saksılarımın zehirli olup olmadığını düşünmemiştim bile. Ya da banyoda duran el sabununun bir içecek gözüyle görülebileceğini...

Anne olmadan önce...

Üzerime bu kadar işeneceğini, kusulacağını ve daha da ilginci bundan rahatsız olmayacağımı bilemezdim. Gaz çıkartmanın eğlenceli tarafını göremezdim.

Anne olmadan önce...

Ağlayan bir bebeği aşısı yapılsın ya da test için kan alınacak diye böğüre böğüre kucağımda sıkabileceğimi bilmezdim. Ağlamaklı gözlere bakıp ağlayabileceğimi, minik bir tebessümden büyük mutluluklar yaşayabileceğimi düşünemezdim.

Saatlerce uyuyan bir bebeği seyretmek için uyanık kalabileceğimi...

Anne olmadan önce...

Kalbimin vücudumun dışında bir yerlerde olabileceğini...

Aç bir bebeği doyurmanın insanın ruhunu nasıl doyurabildiğini...

Bir anne ile çocuğunun arasındaki bağın göbek bağından çok daha sağlam olduğunu...

Bu kadar küçük bir bedenin bu kadar büyük bir huzur verebileceğini...

Düşünemezdim.

Anne olmadan önce ...

Bütün bir gece boyunca, hatta geceler boyunca her şeyin yolunda gidip gitmediğini kontrol etmek için 10 dakikada bir uyanacağıma...

Kapılardan nefes sesi dinleyeceğime...

Başkasının öksürüklerinin ciğerimi parçalayabileceğine...

Bir insan öpücüğünün kesilen parmağımın acısını dindirebileceğine...

İnanamazdım.

Hatta, böyle bir yazıyı okuyabileceğime, yazabileceğime, hatta diğer anne ve büyükannelerle paylaşabileceğime de inanamazdım.

Çocuklarda sık görülen kış hastalıkları

Kış aylarında gerek doğal hava koşulları, gerek ev dışı ve ev içi hava kirliliğinin artışının neden olduğu olumsuz koşullar vücudu hastalıklara daha duyarlı hale getirir. Salgın haline de dönüşen bu hastalıklar konusunda biraz bilgilendirmek için Profesör Doktor Nüvit Altınkaya danışmanlığında bazı derlemeler yaptık.


Kış aylarında okul çağı çocuk grubunda en sık görülen hastalıklar; başta RSV (Respiratuar Syncytial Virus) olmak üzere diğer soğuk algınlığı virüsleri, influenza virüsü (grip) gibi virüslerin oluşturduğu üst ve alt solunum yolu hastalıkları. Yine çeşitli bakterilerle oluşan solunum yolu enfeksiyonları da sonbahar ve kış aylarında daha çok görülür. Bu hastalıklar gerektiği gibi tedavi edilmediği takdirde ciddi komplikasyonlara, zatürree ve hatta ölümlere bile neden olurlar.

RSV: ETKİSİ YAŞA GÖRE DEĞİŞİR

Birçok çocuk, RSV enfeksiyonunu basit nezle, faranjit olarak geçirirken, bazılarında, özellikle bir yaşından küçük olanlarda bronşiolit adı verilen küçük hava yollarını tıkayan, astıma benzer bir tablo ortaya çıkar. Bu çocuklarda ilerde astım hastalığının ortaya çıkma olasılığı kuvvetlenmektedir.

GRİP: DEFTER-KALEM BİLE TAŞIYICI

Okul yaş grubunda basit soğuk algınlığı ile karışan bu hastalık influenza virüsünün oluşturduğu gerçek grip hastalığıdır. Tıpkı RSV gibi, salgınlara sebep veren ve çok bulaşıcı bir hastalıktır. Tüm üst solunum yolu hastalıklarında ortak belirtiler vardır. Bunlar nezle, öksürük, boğaz ağrısı, tıkalı burun, bulantı, kusma gibi belirtilerdir. Basit soğuk algınlığında ateş çok yüksek değildir, çocuğun keyfi genellikle yerindedir, ateş olmayabilir de. Bazen kas ve eklem ağrıları olabilir. Ancak grip hastalığında ateş daha yüksek, ağrılar daha şiddetlidir. Halsizlik, kendini iyi hissetmeme, baş ağrısı görülür. Ateş 40 derece üzerine çıkabilir. Viral solunum yolu hastalıkları, orta kulak iltihapları, sinüzit, bronşit, zatürree gibi komplikasyonlara yol açabilir. Bu komplikasyonlar virüsün kendisiyle ya da virüsün oluşturduğu doku hasarı üzerine bakterilerin oturmasıyla meydana gelmektedir. Gripte hem hastalık daha ağır seyretmekte hem de komplikasyonlar daha sık ve ciddi olmaktadır. Solunum yolu hastalıkları çocuktan çocuğa hava yolu ile bulaşırlar. Ancak virüsler , kalem, defter, çatal, telefon alıcısı, kapı kolları gibi eşyaların üzerinde de bir süre yaşayabildiğinden bulaşma bu şekilde de olabilmektedir. Virüs hastalıklarının tedavisinde antibiyotik kesinlikle kullanılmaz. Bazı koşullarda özel antiviral ilaçlar kullanılır. Bu ilaçlar hastalığı tedavi etmekten çok ağırlığını ve komplikasyonları azaltmada etkilidir.

A GRUBU BETA HEMOLİTİK STREPTOKOK

Okul çocukları arasında sık olarak salgınlar yapan ya da tek tek hastalık halinde görülen bu bakteri tipi boğaz enfeksiyonlarının belki de en önemlisidir. Hem hastalığa eşlik eden otit, lenf bezi iltihabı, sinüzit, pnömoni gibi erken dönem komplikasyonları, hem de yaklaşık on günlük sessiz bir dönemden sonra ortaya çıkan iki önemli sorun nedeni ile en çok ciddiye alınması gereken enfeksiyonlardan. Beta streptokoklar aynı zamanda kızıl hastalığının etkeni. Akut eklem romatizması ve buna bağlı kalp kapak hasarları ile akut glomerulonefrit (böbrek iltihabı) bakterinin çok önemli geç komplikasyonları. Hastalık, ateş, boğaz ağrısı, yutma güçlüğü bulguları ile ortaya çıkar. Kızıl toksini taşıyan tipleri ile bulaşma olmuşsa tipik kızıl döküntüsü vardır. Boğaz kültürü ve hızlı antijen testleri ile teşhis edilir.

Virüs kaynaklı solunum yolu hastalıklarının tedavisi

n Yatak istirahati, bol sıvı alımı, burun açıcı ilaçların kullanımı. En iyi burun damlası serum fizyolojiktir.

n Ağrı ve/veya ateş varsa, doktor önerisi ile ağrı kesiciler kullanılabilir. Virüs hastalıkları sırasında aspirin kesinlikle doktora sorulmadan kullanılmamalıdır.

n Öksürük bu hastalıklarda ortak belirtidir, hava yollarını temizlemeye yönelik bir refleks olduğu unutulmamalıdır. Öksürüğü baskılamak her zaman gerekmeyebilir, ayrıca doz aşımı söz konusu olduğunda, huzursuzluk, davranış değişiklikleri, bilinçte azalma gibi yan etkiler görülebildiğinden, öksürük şurubu kullanılabilir. Ama tabii ki doktor önerisi olmaksızın kullanılmamalıdır.

n Ortamın nemlendirilmesi, nem oranının yüzde 30-50 arasında tutulması solunum yollarını çok rahatlatacaktır. Gerekli durumlarda yine doktor önerisi ile soğuk buhar aletleri evde kullanılabilir.

n Çocuğun hastalık süresince okula gitmemesi, arkadaşlarına bulaştırmayı önleyecektir, soğuk algınlığı 5-7 günden fazla sürmez. Bu sürenin sonunda hálá belirtiler devam ediyor,, öksürük , akıntı, ve/veya ateş varsa ikincil bir enfeksiyon akla gelmelidir; sinüzit, otit, pnömoni, gibi.

n Genel sağlık koşullarının düzeltilmesi, dengeli beslenme, koruyucu aşıların zamanında yapılması ve tekrarlanması, bu arada her türlü hastalığın önlenmesinde uygun el yıkama enfeksiyon hastalıklarının sıklığını azaltacaktır.

Reçetesiz antibiyotik kullanmayın

Antibiyotikler bakteriyel olduğu kanıtlanmış tonsilit, otit, bronşit, pnömoni, sinüzit gibi hastalıklarda, mümkünse gerekli kültür ve antibiyotik duyarlık testleri yapılarak kullanılmalı, doza, doz aralıklarına ve tedavi süresine kesinlikle uyulmalıdır. Reçetesiz, uygunsuz, gereksiz antibiyotik kullanımı sonucunda bugün ülkemizde ciddi bir antibiyotik direnci sorunu vardır. Yıllar önce basit penisilinler ile başarıyla tedavi edilen çoğu bakteri, bugün ilaçlara direnç kazanmıştır ve giderek elimizde daha az tedavi seçeneği kalmaktadır.

ANNEMİN KÖŞESİ

Aaa anne ben de seni düşünüyordum...

Bazen bu bölümü yazacağım zaman zorluk çekiyorum. Çünkü annemle eskisi gibi gırgır şeyler paylaşmaz olduk. Daha kibar ve ölçülüyüz artık. O yüzden de masamın başına oturuyorum. Gözlerimi kapıyorum. Başımı yavaşça geriye atıp büyük bir konsantrasyona giriyorum. Hatta içimden yumuşak şarkılar söylüyorum: 'Killing me softly with this song' gibi...

Annemi düşünüyorum. Onunla yaşadıklarımız geçiyor gözümün önünden. Hannibal Lecter olgunluğu ve doygunluğu ile sakin sakin oturmamı sürdürüyorum.

'Annem...' diyorum içimden... 'Beni doğurması mı, beni bu hale getirmesi mi...' diye devam ediyorum.

Acaba benim annem benim hamurumu kimin için yoğurmuştur?

Ciddi şeylere takılıyor gidiyorum...

Zzzrrrrrr telefon...

'Aaa anne, ben de seni düşünüyordum!!!'

Hamurdan hayaller

'Play-Doh Hamurdan Hayaller Yarışması'nda en başarılı şekilleri yapan 3-6 ve 7-9 yaş grubundan üçer çocuk, boylarınca oyuncak ve birer sepet dolusu Milka kazanacak. Yarışmaya katılabilmek için son fırsat bu haftasonu. Katılım için İstanbul Capitol, Nautilus, Ankara Bilkent Center mağazaları, İzmir Kipa - Çiğli Alışveriş Merkezi ve Toys'R'Us İstanbul, İzmir ve Ankara mağazalarında kurulacak aktivite alanlarına gitmeniz gerekiyor. Çocuklar, Play-Doh hamurları ile evde yaptıkları şekillerin resimlerini Hamurdan Hayaller, PK 221 Şişli- İstanbul adresine 25 Şubat tarihine kadar göndererek de yarışmaya katılabilecekler.
Yazarın Tüm Yazıları