Ankaralı siyasetçiler örnek alsın

TÜRK halkının yaşama sevincini dile getiren bence örnek bir haberle başlayalım yazıya:
‘‘Sinop'un Efelek İlçesi'ne bağlı 50 haneli Himmetoğlu Köyü'nde güzellik yarışması düzenlendi.

Kar yağışı nedeniyle aylarca yolu kapanan, sağlık ocağı olmayan ve 30 öğrencinin bulunduğu öğretmensiz ilköğretim okuluna sahip Himmetoğlu Köyü'nde, bu yıl ilk kez Orman Köyleri Yayla Şenliği düzenlendi. Şenliğin en ilginç yanı, güzellik yarışması oldu. Güzellik yarışmasına 15 genç kız katılırken, jüri üyeliklerini de köyün 6 ninesi yaptı.

Köy muhtarı, her şeye rağmen yaşamımızı sürdürürken, sosyal faaliyetlerden geri kalmıyoruz, diye konuştu.’’

Ankara'daki siyasetçilerin kasvetli açıklamalarına, yaşama sevincinin zerresi bulunmayan hayatlarına örnek olabilir bu şenlik.

Ankara'dakiler derken, biz elbette Ankara'daki siyasetçileri kastediyoruz. Benim Ankara'yı, Ankaralıları sevdiğimi gösteren en önemli belgeler, yazılarımdır. Ankara'dan değişik alanlarda birçok parlak ad yetişmiştir, mesleklerinin doruğundadırlar.

Gazetelerimizin, televizyonlarımızın, bu güzellik yarışmasını seyircilerine nakletmelerini beklerdim.

İnsanın içindeki öz sadece üzülmeye yatkın değildir.

Ankara'daki siyasetçilerin hayatlarımızda vazgeçilmez bir yerleri olduğu inancında değilim.

En azından benim ve birçok kişi için.

* * *

ÜNLÜ Fransız felsefecisi Renan'ın altın sözünü anımsadım:

‘‘Dehanın yüzde biri yetenek, yüzde doksan dokuzu da yaşama sevincidir.’’

Himmetoğlu köylülerinin yaptığı güzellik yarışmasında bu sözün sırrını buldum.

Her şeye rağman kaybetmedikleri yaşama sevincini, güzellik kraliçesi seçiminde jüri üyeliği yapan nineleri, o yarışmaya katılan genç kızları düşündüm, içim ışıdı.

Karamsarlığı meslek edinmiş, başka renk tanımayan insanların klasik itirazlarını biliyorum.

Yoksul bir köyü, sadece güzellik yarışmasıyla gündeme getirmek fantezidir, gerçekçilikten uzaklaşmaktır ve kamuoyunu köy konusunda yanlış bilgilendirmektir.

Anadolu'yu yanlış tanıtıyorsun, suçlamasına kadar vardırırlar işi.

Onların yanıldığını edebiyat eserlerinin bugünkü durumuyla ispatlayacağım.

Artık eski tip ağa-köylü çekişmesi, yoksulluk üzerine yazılan köy romanları okunmuyor, onlar edebiyat tarihindeki yerlerini aldılar.

Ağlama duvarının önünde yaşamaya kim tahammül eder?

Şöyle düşünüyorum: Kırk yıl önce çok mu zengindik, bana kalırsa hayır, ama daha mutluyduk. Çünkü, her gün felaket tellallarının, şeamet kuşlarının çehrelerini görmüyor, seslerini duymuyorduk.

* * *

HİMMETOĞLU Köyü'nde yaşayanların Ankara'daki siyasetçilere örnek olmasını ne kadar istiyorum, bilemezsiniz.

Bana yaşama sevinci, hayata bağlılık kavramlarını yeniden anımsattılar.

Her gün ‘‘dibe vurduk’’ edebiyatından gına geldi.

Bence en korkunç dibe vurma, insanın neşesini, yaşama sevincini kaybetmesidir.

Eluard, ‘‘Gece asla tam karanlık değildir’’ demişti.

Sadece geceyi görüp yıldızları kaçıranlara diyeceğim yok.

Bir kutlama gecesinden notlar:

Siyasetçilerin ektiği nifak tohumları, ülke halklarını etkilemiyor.

Cumartesi akşamı Fransız Başkonsolosluğu'nda, Fransızların Ulusal Bayramı törenine katıldım. Türkiye'nin edebiyatçısından siyasetçisine, hukukçusuna kadar birçok ünlü adı oradaydı.

Fransa'da Ermeni soykırımı tasarısını kabul edenler, Fransız halkı değil, Fransız siyasetçileriydi.

Türk siyasetçilerinin de bu kısırdöngüye düşmemelerini tavsiye ederim.

Çünkü her zaman halkın sesi, siyasetçilerin sesini boğar.
Yazarın Tüm Yazıları