Ankara’nın prestiji ve yok olan dereler

Haberin Devamı

BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın “çılgın” proje vaadinin ardından bu kelime hemen herkesin diline pelesenk oldu.
İstanbul’un Avrupa yakasını bir adaya çevirecek meşhur kanal projesi yeni tartışma konumuz.
Şehrimizin Belediye Başkanı Melih Gökçek de hemen “prestij projeleri”ni açıklayacağını duyurdu.
Biz Gökçek’ten proje duymaya alışkınız. Sadece duymaya değil, tamamlanmamasına da alışığız.
Çok bilinen bir yakıştırma vardır.
“Türk gibi başla, Alman gibi bitir” derler.
Gökçek de bu özlü sözün ancak ilk kısmını temsil edebiliyor.
Proje çok ama tamamlamak yok.
Hayata geçiremediği projelerini buradan tekrar tekrar sıralamaya gerek olduğunu sanmıyorum.
Ancak Gökçek’in son projelerinden biri oldukça dikkat çekici.
Gökçek, televizyondaki açıklamasında sinyalini verdiği projeyi, “Ankara’ya da bir boğaz gelecek” sözleriyle ifade etmiş. “Vadi projesi” adını verdiği bu projeye göre “yapılacak bir arıtma tesisinin suyunun devamlı akacağı nehir görünümünde boğaz” oluşturulacak.
Henüz yeri belli değilmiş.
Başkent, pek bilinmese de akarsu açısından oldukça bereketli bir coğrafyada yer alıyor.
Dikmen Deresi, Kavaklıdere, Ankara Çayı, Bentderesi, Hatip Çayı, Kirazlı Dere, İncesu, Esat Deresi, İmrahor Deresi...
Bunlar Ankara’nın akarsularından bazıları.
Peki bu akarsular şu anda ne durumda?
Ya yok oldular...
Ya da yerin altından ince bir sızı şeklinde akmaya çalışıyorlar.
Gökçek de bu su kaynaklarının yok edilmesinde, tıpkı daha önceki kent yöneticileri gibi sorumluluk sahibi.
Şimdi de atık suyu arıtıp, kentin içinden bir nehir geçirme peşinde.
Bu bana, evin orasına burasına yapma çiçek koymak gibi geliyor.
Gerçeğini yok edip, yerine yapayını yerleştirmek...
Başı da sonu da Türk işi.
Bu arada geride bıraktığımız hafta Atatürk’ün Orman Çiftliği’nin çalışmalarına başlamasının 86. yıldönümüydü.
Atatürk, 5 Mayıs 1925’te başladığı çalışmaların öncesinde bir akşam yemeğinde konuklarına projeyi anlatmış, pek de destek görememişti.
Tarım Bakanlığı danışmanı Mr. Schmid’in bile “Burada ya sabır tükenir ya da para” dediği arazide bir çiftlik yaşam buldu.
Ama Atatürk’ün ölümünün hemen ardından yağmalanmaya başlandı çiftlik arazisi. Atatürk’ün kurduğu bira fabrikası 6 Temmuz 1939’da Tekel Genel Müdürlüğü’ne satıldı. Daha sonra da çorap söküğü gibi geldi arazi kayıpları.
Kimler yoktu ki bu listede...
Türk Hava Kurumu, Tarım Bakanlığı, Basın Yayın Genel Müdürlüğü, Karayolları, MKE, Büyükşehir Belediyesi, TMO, PTT, Orman Genel Müdürlüğü, MTA, EGO, Bayındırlık Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Gazi Üniversitesi...
Liste uzayıp gidebilir.
Her dönemde AOÇ arazileri ufak ufak ya da büyük parçalar halinde tırtıklandı.
Yeni bir akarsu projesi düşünüleceğine önce mevcut dereleri kurtarmak ve AOÇ arazilerini korumakla başlanabilir işe.

 

Yazarın Tüm Yazıları