ABD’nin petrol ortağı Kürtler mi, Türkler mi?

ANKARA
ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın adresini doğru anlamak önemli.

"Başaramazsak, Kürtler devlet kurar, Türkiye ile problem yaşanır" diyor.

Rice’ın bu sözlerini ABD kamuoyuna dönük gerekçe olarak mı okumalı?

Yoksa Türkiye ve Kuzey Irak Kürtlerine son uyarı diye mi algılamalı?

Sadece bugüne bakıp çabuk karar vermeyin.

Gelin biraz geriye gidelim, resmin tamamına göz atalım.

* * *

ABD
’nin Kürt merakı yeni değil ve fakat ihaneti de sayısız.

1970’lerde Saddam’a karşı İran-İsrail ittifakının üçüncü ayağı Kürtlerdi.

Şah ve Saddam anlaşınca Kürtler ortada kaldı, ABD kılını kıpırdatmadı.

1980’de Saddam, ABD’nin emriyle Humeyni İran’ına savaş açtı.

Sekiz yıl sonra gelen ateşkeste fatura yine Kürtlere çıktı.

Halepçe katliamı, Türk sınırına dayanan soykırım bile ABD’yi harekete geçirmedi.

Ama Saddam petrol zengini Kuveyt’e saldırınca o saat ipi çekildi.

ABD’nin korumak istediği Kürtler mi, yoksa petrol mü?

Tabii ki petrol!

* * *

Kabaca
dünya petrolünün dörtte birini ABD kullanıyor.

Önümüzdeki on yıllarda bu oranı üçte bire kadar yükseltmek zorunda.

Ama küresel rekabette mukayeseli üstünlük de önemli: ABD petrol akışını kontrolle yetinmiyor. Enerji talebi tırmanan, ekonomik büyüme rekorları kıran Çin ve Hindistan’ın dünya gücü olarak karşısına çıkmasını önlemek gibi stratejik hedefi de var.

* * *

Irak
savaşı başladığı hızla biterken Washington’da petrol odaklı tartışma çıktı.

O tarihte iktidardaki Neo-Con’lar, Irak petrolünün özelleştirilmesinden yana ağırlık koydu.

Amaç, ucuz Irak petrolüyle OPEC tekelini kırmak, Arapların ekonomik şantaj gücünü azaltmaktı.

Ancak muhalefet en umulmadık cepheden, dev petrol şirketlerinden geldi.

İki yıllık güç kavgasının ardından Irak’taki yeni petrol yasası, kimin kazandığını gösterdi.

ABD şirketleri Irak petrolünü özelleştiriyor, üretim artışı yaklaşıyor.

Bush’un yeni planıyla kimse Irak’ta akan kanın durmasını beklemiyor.

Ama petrol fiyatı gerginlik yüzünden artacağına, ucuz petrol beklentisiyle düşüyor.

Tabii ki kaybedenin ABD’nin bölgesel rakibi, tek zenginliği petrol olan İran olduğunu unutmamak gerekiyor. (Kimilerine göre, Rus ve Ortadoğu sermayesine dayalı ekonomik büyüme modeli uygulayan AKP iktidarını da kaybedenler listesine eklemek lazım, ama bence biraz erken.)

* * *

Yeniden
başa dönersek, ABD petrolünü Kürtlere emanet eder mi?

Bana sorarsanız hayır. Çünkü, 1) Kürtlerin o kadar gücü yok, 2) Ortadoğu’da Sünni’si, Şii’si, Kürt’üyle parçalı iktidar ABD’nin işine geliyor, 3) Washington petrolde kimseyi ortak istemiyor.

Gelelim bu yeni dönemde Türkiye için fırsat ve risklere.

Zamanında "Kürtler birleşmeyi, Türkler petrolü özlüyor" diye yazdığımda kızanlar oldu.

Ama işte o zaman geldi, Türkiye’nin stratejik hedeflerini gözden geçirmesi zorunlu.

Kuzey Irak’ı kırmızı çizginin ötesine itmekle ne kazandık, himayemize alırsak ne kaybederiz?

Musul-Kerkük’te sadece nüfus açısından değil petrol güvenliği gerekçesiyle hak iddia etmek çok mu hayalcilik?

Vakit doluyor, biz bırakın eyleme geçmeyi, tartışmaktan bile korkuyoruz.

Korkunun ecele faydası yok ki!
Yazarın Tüm Yazıları