AB’den, ’bir kayıp yıl daha’ mesajı

TÜRKİYE ile ilgili ilerleme raporunun hazırlandığı bu günlerde Brüksel’de bir Avrupa Parlamenteri, "Türkiye tamamen bölünmüş durumda. Parlamenterlerinizden bir grup beni ziyarete geldiler ve önümde birbirlerine girdiler" derken bir AB yetkilisi, "Avrupa Birliği’nden önce siz kendi toplumsal uzlaşmanızı gerçekleştirin" önerisinde bulunuyordu.

Rapor öncesi Brüksel’de Parlamento ve komisyondan temsilcilerle görüştüm.

Brüksel’de son aylarda bazı değişikliklerin olduğu hemen fark ediliyor.

Anayasa mahkemesinin AKP aleyhinde dava açtığı günlerde, hükümete arka çıkan çevreler daha mesafeli artık.

Türkiye’nin yakın destekçileri arasında olan bir Avrupalı parlamenter, "Avrupa kamuoyu genişleme diye bir konuyu duymak istemiyor. Türkiye’yi anlatmak ise daha da zor. AKP’yi kapatma davası Türkiye’de siyasi İslam tehlikesinin bulunduğunu gösterdi, arkasından gelen yolsuzluk haberleri de biz, Türkiye dostlarını daha zor durumda bıraktı" diyor.

* * *

TÜRKİYE
’nin ilerleme raporu Kasım ayında açıklanacak, bundan önce 26-27 Ekim’de Avrupa Parlamentosu’ndan bir heyet Türkiye’yi ziyaret edecek.

Brüksel’den Türkiye’ye bakışta üç yaklaşım öne çıkıyor.

Türkiye ve Avrupa Birliği kendi krizlerini yaşıyor. Bu dönemde işlerin ağır aksak ilerlemesi her iki tarafın da işine geldi. Türkiye iki yıldır, siyasi ve anayasal krizlerle boğuşuyor. Avrupa’da ekonomik kriz ağırlaşıyor. Geçen iki yıl kayboldu, bu yıl da durum parlak değil.

Türkiye’de hükümet müzakere sürecini kamuoyuna sadece teknik bir süreç olarak anlatıyor. Sürecin siyasi yönünü geri plana itiyor. Siyasi irade olmadan, müzakere süreci kağıtta kalır. Biz siyasi reformların yapılmasını beklerken işe türbandan başladılar. Bunu ciddi bulmadık. Müzakereler sürüyor ama iklim değişikliği şart.

Erdoğan Avrupa Birliği’ni eleştiriyor. Ama o da ev ödevini yapmıyor. AKP hükümetiyle iyi ilişkilerimiz var, onunla çalışmak daha kolay, çünkü muhalefet Avrupa’ya karşı çıkıyor. Ama bu, bizim Türkiye’nin laik devlet karakterinin korunması konusunda ısrarcı olmadığımız anlamına gelmez. Ayrıca, Türkiye’de basın özgürlüğü sorunlu, demokratik süreçteki geri adımları da not alıyoruz. Bunlar Kopenhag kriterlerinin öncelikleridir.

* * *

CHP
’nin Brüksel’de açtığı temsilcilik ve CHP milletvekillerinin Avrupa Parlamentosunu ziyaretleri her konuşmada gündeme geldi. Hatta CHP milletvekillerinin "Biz AKP’den de fazla Avrupa Birliği sürecinin ilerlemesini istiyoruz" dedikleri de söylendi.

DTP, PKK ile arasına kesin bir çizgi çekemediği için Brüksel’de zemin kaybetmiş. Bu, Kürt meselesi konusundaki ilgiyi de azaltmış. AKP’nin kapatılmasına gösterilen tepkiden de eser yok.

Silahlar patlarken, şiddet tırmanırken kültürel haklardan söz etmenin çok zorlaştığını söyleyen bir yetkiliyi dinlerken, bir hafta önce Avrupa Konseyi’nde DTP’nin kapatılmasına karşı bir karar yayınlanması için yapılan girişimlerin, Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi Başkanı’nın gündemlere bile girmeyen bir açıklamasıyla geçiştirildiğini anımsadım.

* * *

SONUÇ
olarak, Avrupa Birliği’nin siyasi krizine şimdi küresel kriz de ekleniyor. Kulislerde Türkiye lehine kararlar alınması için gayret sarf eden Türkiye dostları ise bizde dışarıya yansıyan görüntünün hiç de kendilerine yardımcı olmadığını açıkça söylüyorlar. Herkes birbirinin krizine sığınıyor. Hiçbir şey yapmamanın satılabilir gerekçesi, alan olursa tabii.
Yazarın Tüm Yazıları