7 şehidin hesabını kim verecek?

TÜRKİYE, 28 Mayıs 2009 Perşembe günü Hakkâri’de devriye görevi yapmakta olan 7 askerin mayınla şehit olduğu haberi ile sarsıldı.

Haberin Devamı

Olay aslında çarşambayı perşembeye bağlayan gece meydana gelmişti. 6 asker olay yerinde, 1’i de hastanede hayatını kaybetmişti.

Dün bu patlamayla ilgili olarak gözden geçirdiğimiz gazete arşivleri, bu tür ölümlerden sonra artık kanıksadığımız türde haberlerle doluydu. Birinci sayfalarda ölen askerlerin ve gözyaşları içindeki acılı annelerin fotoğrafları, devlet ve hükümet yetkililerinin yayımladıkları mesajlar, şehit babalarının “vatan sağ olsun” açıklamaları gibi...

En ilginci, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün açıklaması. “Mayın terörün en kalleş yöntemidir ve uluslararası toplum tarafından da yasaklanan bir silah türüdür” demiş Gül ve olayla “sorunun çözümü yönünde herkesin iyi niyetle yoğunlaştığı bir dönemde karşılaşılmasına” dikkat çekmiş.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise “Silahlı kuvvetlerimizin kahraman mensuplarının karşısına çıkma cesaretini bulamayan bölücü örgüt, varlığını ancak bu tür hain ve kalleş pusularla hissettirme telaşı içindedir” demiş.

Arşivler, bu olaydan sonra bölgede askeri hareketliliğin arttığını, PKK’ya dönük operasyonların yoğunlaştığını da anlatıyor.

GENELKURMAY BRİFİNGİ: IRAK’TAN SIZDILAR


O dönemde gazete manşetlerinin çoğunda eylemin PKK tarafından yapıldığı mutlak kesinlik içinde duyuruluyor. Bakın 5 Haziran 2009 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı’nda düzenlenen olağan basın brifinginde gazetecilere nasıl bir açıklama yapılmış:

“27 Mayıs 2009 tarihinde saat 23.40’ta Hakkâri ili Çukurca bölgesinde arazide yaya olarak operasyon icra eden birliğimizden 6 personelimiz, Bölücü Terör Örgütü mensuplarınca tuzaklanan patlayıcının infilak etmesi sonucu şehit olmuş, 8 personelimiz yaralanmıştır.

Olay yerinde yapılan incelemede patlayıcının basma düzenekli olarak hazırlandığı, tuzaklamayı yapan teröristlerin Irak kuzeyinden sızdıkları tespit edilmiştir.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve silah arkadaşlarına başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz.” (Genelkurmay web sitesinden.)

SAVCILIK: “MAYINLARI TSK DÖŞEDİ”


Şimdi aynı olayla ilgili olarak Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından önceki gün yapılan açıklamayı hatırlayalım:

“Cumhuriyet Başsavcılığımız tarafından yapılan soruşturmada, Çukurca 20. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı’na bağlı askeri birliğin, 27 Mayıs 2009 tarihinde, Çukurca Hantepe üst bölgesinin doğusunda intikal halindeyken, daha önceden araziye güvenlik amaçlı döşenmiş mayının patlaması sonucu askerler Ziya Bener, Deniz Demirci, Özkan Dumlu, Cafer Çelik, Kemal Özer, Adil Yılmaz ve Oğuz Kır’ın şehit olduğu, Muhterem Akalın, Samet Koca, Ferhat Bilmez, Muhammet Akdeniz, Aytaç Güney, Fırat Güneş ve Muhammet Solmaz’ın da yaralandığı ve şehit yakınlarından Raziye Demirci ve Refik Bener’in şikayetçi olduğu tespit olunmuştur.

Bir kısım asker şüphelilerin eylemlerinin, ‘bilinçli taksirle birden çok kişinin ölümüne sebep olmak’ suçu kapsamında mütalaa edilebileceği hukuki kanaatiyle ve bu suçun 353 sayılı Asker Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulu Kanunu’nun 9. maddesi kapsamındaki suçlardan olduğu değerlendirilerek, soruşturma dosyası gereğinin takdir ve ifası için 4 Mart 2010 tarihinde Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığına gönderilmiştir.”

TÜRKİYE’NİN YANITINI BEKLEDİĞİ SORULAR


Görüleceği gibi, Genelkurmay’ın açıklamasıyla Van Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yapılan tespit birbirini tutmuyor. Genelkurmay PKK’yı sorumlu tutarken, Başsavcılık soruşturma sonucuna dayanarak “Güvenlik amaçlı döşenmiş mayın” diyor. Bu çelişkiye karşılık, Başsavcılığın elinde bu tespitini destekleyen kuvvetli delillerin bulunduğu anlaşılıyor.

Başsavcılığın tespitinin doğru çıkması halinde, Türkiye şu soruya yanıt verilmesini bekleyecektir: Mayın döşenmiş olan bir araziye birliğin sevk edilmesi göz göre göre bu gençleri ölüme atmak değil midir?

En iyimser senaryo, o bölgeye mayın döşeyen komutanlarla birliği aynı araziye operasyona yollayan komutanlar arasında bir koordinasyon sorunu yaşandığıdır.
Türkiye’nin yanıt beklediği bir başka soru da şudur: Savcılığın tespiti doğruysa, patlama olduktan sonra gerçeğin karartılması TSK hiyerarşisi içinde hangi kademede gerçekleşmiştir?

Genelkurmay Başkanlığı’nın bu sorulara açık, tatmin edici yanıtlar vermesi kurumun inandırıcılığı ve itibarı bakımından büyük bir sınav olacaktır.

Yazarın Tüm Yazıları