5 Nisan'ın hatırlattıkları (1)

Erdal SAĞLAM
Haberin Devamı

5 Nisan Kararları'nın 4. yılı nedeniyle gazete arşivlerine bakarken, unuttuğumuz ama unutmamamız gereken, unutmadığımız gibi sürekli hatırlatmamız gereken olayların ne kadar çok olduğunu farkettim.

Çünkü o dönemin yanlışlarından bazılarının devam ettiğini, bazılarının ise heran tekrarlanacak potansiyele sahip olduğunu düşünüyorum.

Herşeyden önce Tansu Çiller'in liderliğindeki ekonomi yönetiminde ne kadar çok hata yapıldığını hatırladım. O dönemdeki vahim hataların bazılarına olayların sıcaklığıyla yeterince makro bakılamadığını, bazılarına ise fazla toleranslı yaklaşıldığını hatırladım.

O dönemde yapılan bu hataların sonuçta halka, özellikle de dar ve sabit gelirlilere ne kadar büyük bir yük bindirdiğini, hala o dönemin etkilerinin tam olarak giderilemediğini hatırladım.

‘‘Sibirya semalarından verilen talimatlar’’la faizi bastırmaya çalışmanın, işi nerelere kadar götürdüğünü hatırladım.

Günlük kur ayarlamaları devam ederken, Ocak'ta yapılan yüzde 14'lük devalüasyonun ‘‘ateşin üzerine körükle gitmek olduğunu’’ hatırladım. Gerçek teknisyenlerin uyarılarını gözardı edip, yalakalıkla biryerlere gelen ve şahsi çıkar peşindekilere kulak vermenin doğurduğu sonuçları hatırladım.

Ocak'ta başlayan kriz için 27 Mart'ta seçim var diye,politik kaygılarla, önlem almayı 3 ay erteleyince faturanın nasıl ağırlaştığını hatırladım.

Eksikleri olmasına rağmen, açıklanan 5 Nisan Kararlarının ertesi günü dolar kurunu 40 bine çıkarıp, daha sonra bilerek bir aşağı bir yukarı oynatarak, piyasalarda rahatsızlık yaratılıp tedbirlere olan güvenin nasıl yıpratıldığını gördüm. Bilerek yaratılan bu istikrarsızlıkla, kimlere ne kadar yüklü, haksız kazançlar sağlandığını hatırladım.

Kararlar alınırken, şahsi çıkarları doğrultusunda öneriler getiren bazı bankacıların dedikleri olurken,namuslu bürokratlara ‘‘bunların dediklerini yapın’’ denildiği dönemleri hatırladım.

En saygın olması gereken mali kurumun başındakilerin, bazı bankalara nasıl ayrıcalıklar tanıdıklarını hatırladım.

AYNI ŞEYLER YAŞANMAZ DERKEN

5 Nisan'a getiren olaylar ve daha sonrasında yaşadıklarımıza bakıp, ‘‘Artık bunlar tekrarlanmaz’’ demiştik ama şimdi bundan emin değiliz.

O zaman da sistemin bozuk olduğunu, bilerek yolsuzluk ve usülsüzlük yaratan bir sistemin devam ettirildiğini, sistemin kendine uygun insanları başa getirdiğini düşünüyorduk. Ama yine de, o dönemki kadar ‘‘vahşi’’ bir uygulamanın bir daha yaşanmayacağını düşünüyorduk.

İnsan sistemi kavradığını düşünse de, zaman zaman umutlanmak, umutlanmak için ufak da olsa, bir olumlu bir gelişmeye sarılıp onu büyütmek istiyor.

Ama sistem ve O'nun adamları sonuçta yine sahneye çıkıyor.

Öyle bir sistem ki; kamusuyla özel sektörüyle, bürokrasisiyle işadamıyla ortak kurulmuş, ortak işleyen, kendini sürekli besleyen bir sistem.

Belki bu Hükümet döneminde, o dönemki kadar ‘‘yamyamlık’’ yok. DSP'li bakanların yamyamlıkları tümüyle olmasa da biraz törpüledikleri bir gerçek. DSP'li bakanlar olmasa da o dönemki kadar yamyamlık olacağını sanmıyoruz,.

Ancak bu Hükümet döneminde de Çiller Dönemi'nde yaşanıp ‘‘artık olmaz’’ dediğimiz bazı olayların yaşanma potansiyelinin yükseldiğini görüyoruz.

Mali sistemde yaşanan bazı ayrıcalıklı temaslar, gerekli-gereksiz müteahhitler için yaratılan ekonomiye zarar veren işler, o dönem sahnelenen oyunda başrolü üstlenen bürokrat ve bankacıların yine sahneye çıkması...

Sadece Hükümet özel sektörün bazı tavırları da o dönemi hatırlatıyor.

İşte; özel sektör o dönemin bürokratlarını, yaptıklarını bile bile, ardı ardına transfer edebiliyor.













Yazarın Tüm Yazıları