Bütün bunları alt alta koyunca Cincinnati ve Türk kahvesinin aynı cümle içinde geçmesi kulağımda biraz garip çınlıyor. O nedenle bir yabancı lifestyle sitesinde Cincinnati merkezli Türk kahveci Rüya'dan ve sahibi Melis Aydoğan'dan bahsedildiğini gördüğümde epey şaşırdım. Tabii şaşırmakla da kalmadım kendisine internet üzerinden ulaşıp aklımdaki soruları sorma fırsatını da yakaladım. İşte Melis'in anlattıkları…
Melis Aydoğan kim ve Cincinnati Ohio'da ne yapıyor?
Şirketim Rüya aracılığıyla Amerika'daki göçmenler için olumlu bir ses olmaya çalışan birinci nesil bir Türk-Amerikalıyım. 28 yıl önce annem ve babam İstanbul'dan Cincinnati'ye göçmüşler. Klasik göçmenlik hikayesinde olduğu gibi, çocuklarına daha iyi bir hayat vermek için neredeyse hiçbir şeyleri olmadan gelmişler. Çocukluğum ve gençliğim boyunca bana sürekli Amerika'nın sağladığı fırsatları hatırlattılar. Ben de bu fırsatlardan mümkün olduğunca yararlanmak için elimden geleni yapıyorum. Tam da bu nedenle Amerika'yı en çok göçmenler seviyor. Bunu şahsen deneyimlemiş bir insanım, bu nedenle de manşetlerde sürekli sınırların kapatıldığını duvarların inşa edildiğini okumaktan bıktım. Rüya'yı da Amerika'daki göçmenler hakkındaki söylemi değiştirebilmek için kurdum.
Rüya'yı büyütmek için çalışmadığım zamanlarda beni sağa sola tekmeler savururken görebilirsiniz! 😊 İlginç bir bilgi: Üniversitedeyken tekvandoda ulusal düzeyde müsabakalara katılıyordum.
Rüya'yı kuralı ne kadar oldu? Neden bu ismi seçtin?
Benim için Rüya ömürlük tecrübelerin hayata geçişi. Rüya'nın tohumları ben çocukken ve Amerika'da herkesin göçmenleri çok sıcak karşılamadığını fark ettiğimde atıldı. Bu durum bana söz konusu alanda olumlu değişimler yaratma motivasyonu sağladı.
Şirketimi 24'üncü yaş günümde yani 12 Ağustos 2018'de kurdum. Yani Rüya neredeyse 2 yaşında. Bu ismi Amerikan rüyasını yaşayan ebeveynlerimden esinlenerek seçtim. Rüya aynı zamanda herkesin kendisini evinde hissedebileceği bir Amerika yaratma misyonunu da temsil ediyor çünkü rüyalar göçmen olalım ya da olmayalım hepimizin bir bağ kurabileceği şeyler.
Hurma tarım ürünü olarak ilk üretilen meyvelerden biri. Araştırmalar hurmanın ilk kez milattan önce 5000 yıllarında Güneybatı Asya civarında üretildiğini gösteriyor.
Mezopotamya’da yaşayan medeniyetlerin (Sümerler, Akadlar, Asurlular, Babilliler), eski Mısırlıların, ilk Anadolu uygarlıklarının, eski İranlıların, Antik Yunan ve Roma’nın, Bizans’ın, Arapların, Selçukluların ve tabii ki Osmanlıların mutfaklarında hurma yerini hep korumuş.
Hz. Muhammed’in en sevdiği ve en sık tükettiği besinlerden biri olduğu için, özellikle Müslümanlar için çok değerli. Bununla birlikte Batı’da da hurmanın kıymeti son yıllarda anlaşıldı. Bunu yabancı yemek sitelerinde sık sık karşımıza çıkan hurmalı tariflerden anlamak mümkün.
Oldukça tatlı bir meyve, 2-3 tanesi tatlı ihtiyacını bastırmak için yetip arıyor bile. O nedenle şeker kullanmadan tatlı yapmak isteyenlerin favorisi. İster keklerde, ister sütlü tatlılarda kullanın. Azıcık sıcak suda bekletip robottan geçirince dünyanın en uyumlu malzemesi haline geliyor.
Bununla birlikte kalorisi de oldukça düşük. 1 adet orta boy hurma 40-45 kalori civarında. Hurma çeşitli miktarlarda A, B1, B2, B3, B5, B6, B9, C, E, K vitaminlerinin yanı sıra çeşitli miktarlarda potasyum, fosfor, kalsiyum, magnezyum, demir gibi mineraller içeriyor.
Geçmişte ramazan dışında zor bulunurdu ancak günümüzde ilgi arttıkça hurma bulmak da kolaylaşıyor. Bu güzelliğe hayatınızda daha fazla yer vermek istiyorsanız Hürriyet Lezizz’de enfes hurmalı tarifler var. Afiyet, şifa olsun! Hayırlı ramazanlar diliyorum…
Bugün de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle kadın emeğini yerelden küresele taşımayı amaçlayan, hem de bunu nefis lezzetler üzerinden yapan bir projeyi tanıtmak istiyorum: Hilton İstanbul Bosphorus’un “Yerel Mutfak Global Lezzet” girişimi.
Türkiye’nin dört bir yanından kadın kooperatiflerini, İstanbullularla buluşturan bu girişimle ben 2019 sonunda tanıştım ama aslında bu ay ikinci yaşını dolduruyor. Mart 2018’de Dünya Kadınlar Günü’ne paralel olarak başlatılan projenin ayrıntılarını Hilton İstanbul Cluster İş Geliştirme Direktörü Ferah Diba Yağan’a sordum, öğrendiklerimi özetle size de aktarayım:
-- Yerel Mutfak Global Lezzet, özellikle kırsal bölgelerde, mutfaktaki becerileri ile ekonomik özgürlüğünü sağlamaya çalışan kadınların girişimlerini desteklemeyi ve ön plana çıkarmayı hedefliyor. Kırsalda etkileşim alanı kısıtlı olan kadınlar, Hilton İstanbul Bosphorus’un mutfağında uluslararası işler yapan şeflerle birlikte yemekler yapıyor, üç gün boyunca misafirlerini ağırlıyor, medyada görünür hale geliyor, potansiyel yatırımcılarla tanışıyor.
-- Bugüne kadar Adana, Seferihisar, Giresun, Mardin, Antakya ve Trabzon’un lezzetlerini İstanbul’a taşımışlar. 5-6-7 Mart tarihlerinde ise kazdan kaşara Kars’ın tadına doyum olmayan lezzetleri Hilton İstanbul Bosphorus’ta bulunan Lalezar Restaurant’ta İstanbullularla buluşuyor. Kars’tan sonra da Anadolu’nun farklı şehirlerine yöneleceklermiş. “Sıradaki durağımız belli ancak şimdilik sürpriz olarak kalmasını tercih ederiz” dedi Yağan.
-- Peki neden bu şehirler ve neden özellikle kadın üreticiler? Çünkü projenin öncelikli amacı toplumsal cinsiyet ayrımcılığının en temel problemlerinden biri olan ekonomik eşitsizliği gidermek, kırsal kesimde ekonomik bağımsızlığını kazanmaya çalışan kadınları desteklemek ve başarılarının devamlılığını sağlamak. Bu amaca en uygun oluşumların da kadın kooperatifleri olduğunu düşünüyorlar. İlk etapta kırsal kesimlerdeki kadın kooperatiflerinin araştırıp iyi işler yapan fakat iletişim konusunda desteğe ihtiyacı olan kurumlarla bağlantı kuruyorlar. Elbette seçilen şehrin yöresel lezzetlerinin çeşitliliği de önemli bir kıstas.
-- Ya sonuçlar? Bugüne kadarki etkinliklerin medya ve sosyal medya üzerinden çok geniş bir hedef kitleye ulaşmış olması önemli bir başarı ama bu kadarla da kalmıyor. Projenin ilk ayağı olan Adana’da işbirliği yaptıkları Kınalı Eller Salmanbeyli Kadın Kalkınma Kooperatifi kadın çalışanları, projenin ardından kendi restoranlarını açmış ve şu anda aktif olarak misafirlerini ağırlıyorlar. Yağan, “Projemizin geri dönüşlerinin ölçülebilir olması ve kadınların hayatlarını olumlu yönde etkilemiş olması bizim için ayrı bir gurur” diyor.
Dediğim gibi ben biraz geç tanıştım “Yerel Mutfak Global Lezzet”le ve ancak Antakya ve Trabzon tadım etkinliklerine katılma fırsatı bulabildim. Her iki etkinlikte de müthiş kadınlarla tanıştım. Yüzlerindeki ışıltı, yaptıkları işten duydukları gurur uzaktan bile belli oluyordu.
Umarım onlar da okurlar bu yazıyı. Hepsinin 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü sevgiyle, dayanışmayla kutluyor, üreten ellerinden öpüyorum…
#KadınOlduğumİçin dünyanın neredeyse her yerinde aynı işi yaptığım erkeklere kıyasla daha az para kazanıyorum. O kadar ki aylık maaşım erkek meslektaşımınkine eşitlendiğinde yılın 63 günü parasız çalışıyorum. Dahası aynı işi yapsak bile iş terfi etmeye geldiğinde türlü çeşitli gerekçelerle geri bıraktırılıyorum. Tensikat dönemlerinde sırf kadın olduğum için ilk gözden çıkarılacaklar arasında yer alıyorum.
#KadınOlduğumİçin direksiyonda herkesten daha dikkatli olmak zorundayım. Çünkü yaptığım en ufak hatada “Bayan şoför işte” diye yaftalanıp başka kadınların da aşağılanmasına neden oluyorum. Hele Allah göstermesin kaza filan yaparsam, medyada çarşaf çarşaf haber oluyorum.
#KadınOlduğumİçin evde tek başıma yaşadığım halde, kapıma babamın eski ayakkabılarını koymak zorundayım. Böylece “Yalnız kadın nasıl olsa” diye cesaretlenecekleri bir parça olsun püskürtebiliyorum. Aksi takdirde köşedeki büfeden evime tost söylemeye bile korkuyorum. Ya gecenin bir vakti telefonuma mesaj atmaya, kapıma dayanmaya kalkarlarsa?
#KadınOlduğumİçin toplu taşımaya binerken çantamı kullanarak kendime ufak da olsa bir alan yaratmam, kalabalığın içinde orama burama değmesinler diye bir barikat kurmam gerekiyor. Aksi takdirde açık hedef haline gelebiliyorum. Metrobüste bacağıma dayananlar, vapurda karşımda yayılıp keyfine bakanlara fırsat vermemek için elimden geleni yapıyorum.
#KadınOlduğumİçin özellikle geceleri karanlık ve ıssız sokaklardan geçemiyorum. Geçecek olursam telefonda biriyle hem de yüksek sesle konuşmam gerekiyor. Böylece kendimi bir parça olsun güvende hissedebiliyorum.
#KadınOlduğumİçin gece geç saatte arkadaşlarımdan ayrılıp taksiyle eve gidiyorsam, “Gidince mesaj at” tembihlerini duymazdan gelemiyorum. Evin kapısından girer girmez WhatsApp grubuna “Ben geldim eve, iyi geceler” yazıp gönderiyorum. Yoksa merak ederler, neme lazım.
#KadınOlduğumİçin oturmama kalkmama, güldüğüme söylediğime, giydiğime yediğime çok dikkat etmem gerekiyor. Diğer türlü başıma bir iş geldiğinde, “Ama kadın da mini etek giyip sokaktaki adama gülümsemeseymiş” yorumlarına maruz kalabiliyorum. Hatta annem babam hakkında da “Kızlarına sahip çıksalarmış” diyebiliyorlar.
#KadınOlduğumİçin uğradığım tacize, maruz kaldığım şiddete sessiz kalmadığımda “edepsiz kadın” olabiliyorum. Bana saldıran ise en güzel kravatını boynuna takıp yanına da hemcimsim bir avukat alıp hakim ve kamera karşısında aralarına sevgi sözcükleri döşenmiş savunmalar yapabiliyor. “Lanet olsun, hep sevdiğimden yaptım, hala da çok seviyorum” diyebiliyor.
Komşuyu arayıp “Çayı koy, geliyorum” deriz mesela ama aslında gidiş amacımız iki satır lafın belini kırmaktır. İş arkadaşımıza “Gel sana bir çay ısmarlayayım” derken söylemek istediğimiz, “Oturup bir çift laf edelim”dir aslında. Son zamanlarda özellikle Twitter’da siz de rast gelmişsinizdir çayı sevgiyle, dostlukla, aşkla eşleyen; sevilen kişiyle birlikte içilen çaya büyük önem atfeden özlü sözlerle. Velhasıl, çay içmek Türkiye’de asla sadece çay içmek değildir.
Bugün sonuçlarını dinleme fırsatı bulduğum çayın sosyalleştirme etkisi üzerine yapılmış bir araştırma, tam da bu noktaya odaklanıyor. Söz konusu araştırma, Unilever’in çay markası Lipton adına Dynata araştırma şirketi tarafından 5-28 Ekim 2018 tarihleri arasında gerçekleştirilmiş. ABD, Hollanda, Belçika, Fransa, Polonya, Mısır, Türkiye, BAE ve Rusya’da, her ülkeden 2000 kişilik örnekleme çay ve bireylerarası iletişim hakkındaki görüşleri sorulmuş.
Araştırmanın Türkiye’deki katılımcılarından yüzde 89’u arkadaşlarıyla bir bardak çay eşliğinde sohbet etmenin kaliteli iletişim için ortam sağladığını söylemiş. Bu oran örneklemdeki diğer tüm ülkelerden daha yüksek ama nereye giderseniz gidin insanlar bir çay eşliğinde sohbet ettiklerinde kendilerini daha iyi hissettiklerini söylemişler.
Araştırmanın sonuçlarını değerlendiren duygusal sağlık uzmanı psikolog Dr. Guy Winch, 15 dakikalık kaliteli bir çay sohbetinin bile hayatımızı değiştirebileceğini söyledi. Burada “kaliteli” derken karşımızdaki kişinin gözünün içine baktığımız, karşımızdakini gerçekten dinlediğimiz, telefonumuza gelen bildirimlerle bölünmeyen bir iletişimden bahsediyor Dr. Winch.
“Bir gruba ait hissetmek ve insanlarla anlamlı bağlar kurmak doğamızda var. Bu bağların derinliği, yani kalitesi duygusal sağlığımız için değer yaratır, duygusal bağışıklığımızı güçlendirir. Karşımızdakini dinlediğimiz ve derinlemesine sohbet ettiğimiz 15 dakikalık bir kaliteli iletişim bile duygusal sağlığımıza çok önemli katkılar sağlayabilir. Bu noktada kültürel ritüeller iyi bir araç olabilir” derken, çay içmenin de bu ritüellerden biri olduğunu belirtti.
Ya siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? İşten güçten azade bir çay sohbeti, 15 dakikalığına da olsa, size de kendinizi iyi hissettiriyor mu? Yorumlarınızı e-postadan ve sosyal medyadan beklerim. Hatta olur ya belki oturur karşılıklı birer çay da içeriz.
Temel İhtiyaç Derneği’nin çatısı altında hizmet veren Destek Market’lerden bahsediyorum. İstanbul’da Güneşli’de bulunan şubesini birkaç ay önce ziyaret ederek, nasıl çalıştığına bizzat şahit olduğum Destek Market’ler Türkiye’de hem yoksullukla hem de gıda israfıyla mücadelede önemli rol oynuyor. Peki ama nasıl?
Öncelikle yoksulluk boyutuna bakalım işin: Menkul ya da gayrı menkul bir varlığınız ve sabit bir geliriniz olmadığını devlet kurumlarından onaylı olarak belgeleyip Destek Market’e ya da bulunduğunuz ilçenin Kaymakamlığı’na başvuruyorsunuz. Yararlanma hakkınız onaylandığında cep telefonunuza mesajla alışveriş yapma onayı geliyor. TC Kimlik Numarası üzerinden şahsınıza her ay belli bir limitte puan yükleniyor ve siz Destek Market’e gidip kartınızdaki puan miktarınca alışveriş yapabiliyorsunuz. Limitin belirlenmesinde ailede kaç kişinin yaşadığı, kaç çalışan olduğu, engelli birey olup olmadığı gibi kriterler göz önünde bulunduruluyor. Belirlenen bu limit, ailede bir kişinin (genellikle anne tercih ediliyor) TC Kimlik Numarası’na tanımlanıyor. Farz edelim aylık limitiniz 4000 puan, 1 paket makarna 10 puan, 1 şişe şampuan 25 puan, 1 teneke zeytinyağı 120 puan olsun. Siz bütün ay boyunca limitinizi aşmamak suretiyle ihtiyaçlarınızı hiçbir bedel ödemeden Destek Market’ten alıp evinize götürebiliyorsunuz.
Ya bu ürünler nereden geliyor? Orada da devreye TİDER bağışçıları giriyor. Bu bağış nakdi olabildiği gibi ayni de olabiliyor. Özellikle gıda maddesi üreticileri ve büyük zincir marketler, son kullanma tarihi yaklaşan, paketleme hatası olan veya üretim fazlası ürünlerini Destek Market’lere gönderebiliyor. Hatta TİDER’e ulaştıkları takdirde ellerindeki ürünler TİDER tarafından alınıp Destek Market’e teslim ediliyor.
Bugün bu konuya değinmemin sebebi ise 20 Şubat 2020 tarihinde İstanbul’da gerçekleştirilen 2. Gıda Bankacılığı Zirvesi. Türkiye’deki ve dünyadaki gıda bankacılığı çalışmaları adına en önemli organizasyonlardan biri olan bu zirvede TİDER’in başta Destek Market olmak üzere 10 yıldır sürdürdüğü faaliyetleri anlatıldı.
‘Gıda bankacılığı dünyada nasıl yapılıyor’, ‘Türkiye’de gıda bankacılığının gelişimi’, ‘Türkiye’de geri kazanım ve geri dönüşüm sistemi’, ‘Gıda israfının önlenmesi’, ‘Türkiye’de atık algısı ve farkındalık’ ve ‘Türkiye’de sivil toplum kuruluşlarının dayanışması’ ana başlıkları altında alanında uzman isimler, tüm gün katılımcıları bilgilendirdi.
Zirvenin açılış konuşmasını yapan TBMM Dilekçe Komisyon Başkanı M. Belma Satır ise, sosyal hayatın gelişmesiyle israfın da arttığına dikkat çekerek, “Kamu, özel sektör, STK’lar ve vakıfların iş birliğiyle hareket edilmesi halinde israf konusunda önemli yol alınabilir. Komisyon olarak her alanda israfın önlenmesi için çalışmalarımızı yapıyoruz. Bu nedenle ikincisi yapılan bu zirveyi çok önemsiyoruz. Mottomuz ‘Paylaşmak zenginliktir’” diye konuştu.
Ne kadar doğru bir söz değil mi? Üstelik daha da güzeli paylaşmanın sınırı yok. Herkes elinden geldiğince, eskilerin tabiriyle karınca kararınca da olsa paylaşabilir. Kimi malını parasını paylaşır, ben böyle yazı yazarım bildiğimi paylaşırım. Belki siz de burada okuduğunuzu sosyal medyanızda ya da arkadaş sohbetinizde paylaşırsınız da birilerine faydamız dokunur. Belli mi olur?
Bu örnekleri ararken yolum merkezi İstanbul’da bulunan Temiz Hasat Tüketim Kooperatifi ile kesişti. 2017 yılı sonunda faaliyete geçen kooperatifin Yönetim Kurulu Üyesi Kerem Avcıergun'a, hem üretici hem de tüketici tarafında neler yaptıklarına dair merak ettiklerimi de sorma fırsatı yakaladım.
Tabii ki öğrendiklerimi kendime saklayacak değildim. Önemli satır başlarını aşağıda sizin için özetledim. Ama açık söylemek gerekirse ben henüz Temiz Hasat’ın ürünlerini deneyebilmiş değilim. Denemiş olan varsa, yorumlarını e-posta adresim ya da sosyal medya hesaplarım üzerinden almak isterim. Gelelim Avcıergun'un anlattıklarına…
- 27 gönüllü tarafından kurulan Temiz Hasat’ın amacı, özellikle kadın ve aile merkezli küçük çiftçinin, kendi toprağında temiz tarım ile ürettiği ürününü, büyük şehirlerde lezzetli ve güvenilir tarım ürünleri arayanlarla aracısız buluşturabilmek.
- Kooperatif, ürünlerin yetişeceği bölgeleri seçerken şu kıstaslar üzerinden değerlendirme yapıyor: Temiz ve mevsiminde tarım, kalıntısız ürün, kadının üretim ile ekonomiye katılımı, ortak üretim ile yöresel kalkınma.
- Halihazırda bu kıstaslar üzerinden seçilen üretim bölgeleri ise Edremit Körfezi (Balıkesir), Bafra Kızılırmak Deltası (Samsun), Gördes (Manisa), Osmaneli (Bilecik), Baklan (Denizli), İbradı (Antalya). Bu bölgelerin tamamında toplam 40’a yakın çiftçi Temiz Hasat için üretim yapıyor.
- Kooperatifin bünyesinde bulunan ziraat mühendisleri ürünün yetiştiği toprağı ve tarımda kullanılan suyu, ürünler tüketiciyle buluşmadan önce akredite laboratuvarlar aracılığıyla denetimden geçiriyor.
- Peki neler var bu ürünler arasında? Liste epey uzun. Kooperatifin internet sitesinden görebildiğim kadarıyla zeytin, soğuk sıkım zeytinyağı, salça, domates püresi, peynir, kabuklu kuruyemişler, elma sirkesi, tam yağlı tulum peyniri, çeşitli meyve reçelleri, narenciye çiçekleri balı, yayık tereyağı, uç yaprak salamurası, tarhana, tam buğday unu, keçiboynuzu pekmezi gibi çeşit çeşit tarım ve hayvancılık ürünü ellerinde mevcut.
- İnternete güvenmeyen, gözüyle görüp alışveriş yapmak isteyenler için şu an Şişli’de bir dükkanları da var. Yakında bu dükkanlara Sarıyer, Beykoz ve Kadıköy’de yenileri de eklenecekmiş. Ama benim asıl dikkatimi çeken “dayanışma paketi” uygulamaları oldu.
“Yok artık!” demeyin; birkaç hafta içinde Karaköy’de Spektr by MR, Levazım’da da Atelier Celine isimli restoranlarını açmaya hazırlanan Alman Şef Michael Riemenschneider’le tanışıp sohbet edene kadar ben de pek ihtimal vermiyordum ama olabiliyormuş.
Riemenschneider’le olan sohbetimizi size aktarmadan önce konuya nereden gireceğimi epey düşündüm. En sonunda karnabaharda karar kıldım zira kendisi bu yemek için “imza tabağım” diyor ve bir şef olarak mutfak felsefesinin özeti olduğunu düşünüyor.
Riemenschneider’in aşçılık felsefesini çocukluk deneyimleri şekillendirmiş. “Yemekle ilgili ilk anım, 3-4 yaşlarındayken büyükannemin mutfağında büyükbabamla birlikte çileklerin saplarını ve yapraklarını ayıkladığımız bir güne dair. Kilolarca çileği ayıklamıştık. Büyükannem bana bunun incelikle yapılması gereken bir iş olduğunu anlatmıştı. Çileklerin saplarını kullanarak da bir şurup pişirmişti. Bana öğretmeye çalıştığı ilk şey ‘Hiçbir şeyi israf etme’ oldu” diyen Riemenschneider’in tabaklarının fotoğraflarını görünce anladım ki gerçekten mutfağında hiçbir şey ziyan olmuyor. Yemekler her yerde bulunabilecek basit ama kaliteli malzemelerin zaman yoğun ve emek yoğun bir süreçten geçirilerek hazırlanmasıyla ortaya çıkıyor. Örneğin karnabaharları aldığı tedarikçisi neden hep kocaman saplı yapraklı olanları aldığını anlayamıyormuş bir türlü, “Ama ben onları çöpe atmıyorum ki... Karnabaharın yapraklarıyla yağ yapıyorum, kökünden süt çıkarıyorum” diye anlattı Riemenschneider.
<blockquote class="instagram-media" data-instgrm-permalink="https://www.instagram.com/p/B8BMav5gf5G/?utm_source=ig_embed&utm_campaign=loading" data-instgrm-version="12" style=" background:#FFF; border:0; border-radius:3px; box-shadow:0 0 1px 0 rgba(0,0,0,0.5),0 1px 10px 0 rgba(0,0,0,0.15); margin: 1px; max-width:540px; min-width:326px; padding:0; width:99.375%; width:-webkit-calc(100% - 2px); width:calc(100% - 2px);"><div style="padding:16px;"> <a href="https://www.instagram.com/p/B8BMav5gf5G/?utm_source=ig_embed&utm_campaign=loading" style=" background:#FFFFFF; line-height:0; padding:0 0; text-align:center; text-decoration:none; width:100%;" target="_blank"> <div style=" display: flex; flex-direction: row; align-items: center;"> <div style="background-color: #F4F4F4; border-radius: 50%; flex-grow: 0; height: 40px; margin-right: 14px; width: 40px;"></div> <div style="display: flex; flex-direction: column; flex-grow: 1; justify-content: center;"> <div style=" background-color: #F4F4F4; border-radius: 4px; flex-grow: 0; height: 14px; margin-bottom: 6px; width: 100px;"></div> <div style=" background-color: #F4F4F4; border-radius: 4px; flex-grow: 0; height: 14px; width: 60px;"></div></div></div><div style="padding: 19% 0;"></div> <div style="display:block; height:50px; margin:0 auto 12px; width:50px;"><svg width="50px" height="50px" viewBox="0 0 60 60" version="1.1" xmlns="https://www.w3.org/2000/svg" xmlns:xlink="https://www.w3.org/1999/xlink"><g stroke="none" stroke-width="1" fill="none" fill-rule="evenodd"><g transform="translate(-511.000000, -20.000000)" fill="#000000"><g><path d="M556.869,30.41 C554.814,30.41 553.148,32.076 553.148,34.131 C553.148,36.186 554.814,37.852 556.869,37.852 C558.924,37.852 560.59,36.186 560.59,34.131 C560.59,32.076 558.924,30.41 556.869,30.41 M541,60.657 C535.114,60.657 530.342,55.887 530.342,50 C530.342,44.114 535.114,39.342 541,39.342 C546.887,39.342 551.658,44.114 551.658,50 C551.658,55.887 546.887,60.657 541,60.657 M541,33.886 C532.1,33.886 524.886,41.1 524.886,50 C524.886,58.899 532.1,66.113 541,66.113 C549.9,66.113 557.115,58.899 557.115,50 C557.115,41.1 549.9,33.886 541,33.886 M565.378,62.101 C565.244,65.022 564.756,66.606 564.346,67.663 C563.803,69.06 563.154,70.057 562.106,71.106 C561.058,72.155 560.06,72.803 558.662,73.347 C557.607,73.757 556.021,74.244 553.102,74.378 C549.944,74.521 548.997,74.552 541,74.552 C533.003,74.552 532.056,74.521 528.898,74.378 C525.979,74.244 524.393,73.757 523.338,73.347 C521.94,72.803 520.942,72.155 519.894,71.106 C518.846,70.057 518.197,69.06 517.654,67.663 C517.244,66.606 516.755,65.022 516.623,62.101 C516.479,58.943 516.448,57.996 516.448,50 C516.448,42.003 516.479,41.056 516.623,37.899 C516.755,34.978 517.244,33.391 517.654,32.338 C518.197,30.938 518.846,29.942 519.894,28.894 C520.942,27.846 521.94,27.196 523.338,26.654 C524.393,26.244 525.979,25.756 528.898,25.623 C532.057,25.479 533.004,25.448 541,25.448 C548.997,25.448 549.943,25.479 553.102,25.623 C556.021,25.756 557.607,26.244 558.662,26.654 C560.06,27.196 561.058,27.846 562.106,28.894 C563.154,29.942 563.803,30.938 564.346,32.338 C564.756,33.391 565.244,34.978 565.378,37.899 C565.522,41.056 565.552,42.003 565.552,50 C565.552,57.996 565.522,58.943 565.378,62.101 M570.82,37.631 C570.674,34.438 570.167,32.258 569.425,30.349 C568.659,28.377 567.633,26.702 565.965,25.035 C564.297,23.368 562.623,22.342 560.652,21.575 C558.743,20.834 556.562,20.326 553.369,20.18 C550.169,20.033 549.148,20 541,20 C532.853,20 531.831,20.033 528.631,20.18 C525.438,20.326 523.257,20.834 521.349,21.575 C519.376,22.342 517.703,23.368 516.035,25.035 C514.368,26.702 513.342,28.377 512.574,30.349 C511.834,32.258 511.326,34.438 511.181,37.631 C511.035,40.831 511,41.851 511,50 C511,58.147 511.035,59.17 511.181,62.369 C511.326,65.562 511.834,67.743 512.574,69.651 C513.342,71.625 514.368,73.296 516.035,74.965 C517.703,76.634 519.376,77.658 521.349,78.425 C523.257,79.167 525.438,79.673 528.631,79.82 C531.831,79.965 532.853,80.001 541,80.001 C549.148,80.001 550.169,79.965 553.369,79.82 C556.562,79.673 558.743,79.167 560.652,78.425 C562.623,77.658 564.297,76.634 565.965,74.965 C567.633,73.296 568.659,71.625 569.425,69.651 C570.167,67.743 570.674,65.562 570.82,62.369 C570.966,59.17 571,58.147 571,50 C571,41.851 570.966,40.831 570.82,37.631"></path></g></g></g></svg></div><div style="padding-top: 8px;"> <div style=" color:#3897f0; font-family:Arial,sans-serif; font-size:14px; font-style:normal; font-weight:550; line-height:18px;"> Bu gönderiyi Instagram'da gör</div></div><div style="padding: 12.5% 0;"></div> <div style="display: flex; flex-direction: row; margin-bottom: 14px; align-items: center;"><div> <div style="background-color: #F4F4F4; border-radius: 50%; height: 12.5px; width: 12.5px; transform: translateX(0px) translateY(7px);"></div> <div style="background-color: #F4F4F4; height: 12.5px; transform: rotate(-45deg) translateX(3px) translateY(1px); width: 12.5px; flex-grow: 0; margin-right: 14px; margin-left: 2px;"></div> <div style="background-color: #F4F4F4; border-radius: 50%; height: 12.5px; width: 12.5px; transform: translateX(9px) translateY(-18px);"></div></div><div style="margin-left: 8px;"> <div style=" background-color: #F4F4F4; border-radius: 50%; flex-grow: 0; height: 20px; width: 20px;"></div> <div style=" width: 0; height: 0; border-top: 2px solid transparent; border-left: 6px solid #f4f4f4; border-bottom: 2px solid transparent; transform: translateX(16px) translateY(-4px) rotate(30deg)"></div></div><div style="margin-left: auto;"> <div style=" width: 0px; border-top: 8px solid #F4F4F4; border-right: 8px solid transparent; transform: translateY(16px);"></div> <div style=" background-color: #F4F4F4; flex-grow: 0; height: 12px; width: 16px; transform: translateY(-4px);"></div> <div style=" width: 0; height: 0; border-top: 8px solid #F4F4F4; border-left: 8px solid transparent; transform: translateY(-4px) translateX(8px);"></div></div></div> <div style="display: flex; flex-direction: column; flex-grow: 1; justify-content: center; margin-bottom: 24px;"> <div style=" background-color: #F4F4F4; border-radius: 4px; flex-grow: 0; height: 14px; margin-bottom: 6px; width: 224px;"></div> <div style=" background-color: #F4F4F4; border-radius: 4px; flex-grow: 0; height: 14px; width: 144px;"></div></div></a><p style=" color:#c9c8cd; font-family:Arial,sans-serif; font-size:14px; line-height:17px; margin-bottom:0; margin-top:8px; overflow:hidden; padding:8px 0 7px; text-align:center; text-overflow:ellipsis; white-space:nowrap;"><a href="https://www.instagram.com/p/B8BMav5gf5G/?utm_source=ig_embed&utm_campaign=loading" style=" color:#c9c8cd; font-family:Arial,sans-serif; font-size:14px; font-style:normal; font-weight:normal; line-height:17px; text-decoration:none;" target="_blank">Chef Michael Riemenschneider (@riemenschneiderofficial)'in paylaştığı bir gönderi</a> (<time style=" font-family:Arial,sans-serif; font-size:14px; line-height:17px;" datetime="2020-02-01T09:07:39+00:00">1 Şub, 2020, 1:07öö PST</time>)</p></div></blockquote> <script async src="//www.instagram.com/embed.js"></script>
İşte o karnabahar tabağı
“Ben basit şeyleri severim. Mütevazı malzemeler kullanırım. Etin filetosunu kullanmam; sırtını, döşünü, herkesin kullanmak istemediği kaslı parçalarını kullanırım. Filetoyla herkes lezzetli bir yemek yapabilir” diyen Alman Şef için marifet, çok da dikkat çekmeyen pancar, salatalık, mandalina gibi bizim de mutfağımızda bulunan malzemelerle bir şeyler yaratabilmek. Hatta İstanbul’daki restoranların genelinde şeflerin hep fileto türü malzemeler kullandıklarını, bu nedenle de birçok restoranın menüsünün birbirine çok benzediğini düşünüyor. “Eğer bir kuzuyu pişirmek için kesiyorsanız beyninden kuyruğuna, kellesinden bacağına her yerini kullanmalısınız” diye açıkladı felsefesini.
Tabii ki malzemelerin basit olması kadar doğal ve taze olması da önemli. Dolayısıyla hep yerli tedarikçilerle çalışıyor. Sebzelerinin önemli bir kısmını Beykoz çevresindeki üreticilerden direkt alıyorlarmış örneğin. “Zeytin ve kestane almak için Bursa’ya gittik geçen hafta sonu” diye anlattı ki Türkiye’de yaşadıkları 1 yılı sürekli böyle seyahatlerle geçirip tedarikçi aramışlar.
Buraya kadar her şey çok güzel ama Michelin yıldızlı bir şef neden yıldızlarına yenilerini ekleyebileceği (ve doğal olarak ününü katlayabileceği) birçok ülke varken, bu değerlendirme sistemine dahil olmayan Türkiye’yi seçti? Bu soruya cevap olarak yanında oturan eşi Celine’i ve 6 aylık oğlu Jayden’ı işaret etti ve “Onlar için” dedi. (Jayden’ın ikizi Jordan ve ağabeyi Yannick’le tanışamadık o gün ama bir dahakine onlarla da görüşeceğiz inşallah...) “Ben yıldızımı aldım, ne yapabileceğimi, kapasitemi gördüm. Egomu beslemeye ihtiyacım yok, onları beslemeye ihtiyacım var” diye özetledi kendisi için asıl önemli olanı. O kadar ki ikizlerin geleceğini öğrendikleri gün karı koca oturup ne yapalım diye düşünmüşler ve en nihayetinde Türkiye’ye yerleşmeye karar vermişler. Tabii bunda Celine’in Türkiye’de yaşayan annesine torunlarını daha rahat görebilme, ufaklıklara da anneanneleriyle birlikte büyüyebilme şansını tanıma istekleri de etkili olmuş.