Betül Uysal’la popüler kültür ve psikoloji üzerine

Değerli okurlar... Öncelikle hepinize sevdiklerinizle birlikte geçireceğiniz mutlu bir pazar günü diliyorum. Bugün köşemde hem klinik çalışmalarıyla hem de yaptığı bireysel ve aile danışmanlığı çalışmalarıyla başarılar elde etmiş uzman klinik psikolog, sosyolog ve aile danışmanı Betül Uysal’ı konuk ettim.

Haberin Devamı

Pandemi ve sonrasında toplum psikolojisi, pandemik sürecin gençlere etkisi, popüler kültürün şu anki durumu, dijital ortamların günlük hayatımıza etkisi gibi konularda oldukça faydalı bir sohbet gerçekleştirdik. Şimdi bu sohbeti sizlerle paylaşıyorum. Keyifli okumalar...

Betül Uysal’la popüler kültür ve psikoloji üzerine

Serenad Altan-Betül Uysal

* Birçok başarılı çalışmaya imza atmış uzman klinik psikolog, sosyolog, aile danışmanı Sayın Betül Uysal hoş geldiniz. Bizim tanışıklığımız çok eskilere dayanıyor. Ben birçok ana dalda almış olduğunuz diplomalara yönelik çalışmalarınıza hakimim, ancak okurlarımıza kendinizi bir de siz kısaca tanıtır mısınız?

Haberin Devamı

Tabii ki, memnuniyetle. İnsan üzerinde çok fazla çalışmalar yapmış biriyim. Hem kendimi sürekli geliştirmek hem de insanlığa fayda sağlayabilmek adına altı fakülte okudum. İnsana dair alanda psikoloji, sosyoloji ve klinik psikoloji olmak üzere insan ruh sağlığı ve bütünsel holistik sağlık alanlarında çok fazla eğitimler aldım. Hâlâ da eğitimlere devam ederek kendini geliştirmeye çalışan bir beşerim aslında. Kendinizi parlattıkça, çevrenizi de parlatıyorsunuz. Bilim hem gözlemsel hem deneysel anlamda çok soruya yanıt veren bir alan. Bilim dışı kabul ettiğimiz spiritüel alan da bütün canlıları kapsayan bir alan. Tüm canlıların bir enerjisi, bir aurası var. Bu enerji alanları sürekli birbirleriyle temas, titreşim ve etkileşim halinde. Ancak işin bu kısmına dair kanıtlanabilir argümanlar çok sayılı olduğundan, bazı şeyleri açık seçik ortaya koyamıyor, kanıtlayamıyoruz. Bu nedenle zaman zaman bazı kişilere göre bilimle çeliştiği iddia edilse de spiritüalizm varoluştan çok da uzak değil.

Betül Uysal’la popüler kültür ve psikoloji üzerine

 * Bu konuyu biraz daha açar mısınız?

Şöyle ki; insanın varoluşunda madde ve mana gizli. Yani varlıkların hem maddesel boyutu var hem de fizik ötesi boyutu var. Tüm bunları iyice anlamak ve algılayabilmek için kendimi geliştirme sürecim her daim devam ediyor. Hem bilimsel bağlamda hem de bilim dışı bağlamda bu varoluşun sırlarına erebilmek için adeta kendimi adadım. Ama pozitif bilimlerden kendimi hiç çekmedim. Londra Üniversitesi akreditasyonunda temel tıp, psikoloji, aynı zamanda klinik psikoloji alanında eğitimlerimi tamamladım. Şimdilerde insan ruh ve sinir sağlığı, duygu durum sağlığı üzerinde ‘aile danışmanlığı’ boyutunda çalışmalarımı devam ettiriyorum.

Haberin Devamı

Betül Uysal’la popüler kültür ve psikoloji üzerine

PANDEMİ VE SONRASINDA RUTİNLERİMİZ BOZULDU

* Peki tüm dünyayı ve ülkemizi derinden sarsan COVID 19 pandemi süreci ve sonrası, hemen akabinde yine dünya genelinde patlak veren ekonomik dalgalanmalar, ülkemizde meydana gelen doğal afetler ve en son 6 Şubat’ta yaşadığımız on binlerce canımızı kaybettiğimiz deprem felaketi tüm toplumun ruh sağlığını sizce nasıl etkiledi? Psikolojik sorunlar bazında bir artış gözlemlediniz mi? Çocuk ve gençlerin iki seneye yayılan pandemi döneminde eve kapanmak zorunda kalmaları onların psikolojilerini nasıl etkiledi? Bunlarla ilgili izlenim ve tecrübelerinizi paylaşır mısınız?

İnsan hayatında genelde her şey yolundadır ve rutindir. Bu rutinlerden sapmalar yaşandıkça bir anomalite aranır bu durumda. Dolayısıyla, standart sapmalarda duygu durum değişiklikleri kabul edilebilir düzeyde kalırken, standart dışı sapmalar insan hayatının düzenini ve rutinini çok sarstığından bu noktada duygu durumumuzda, aidiyet durumumuzda, güven alanımıza sabitlenme durumumuzda dalgalanmalar ve iniş çıkışlar ortaya çıkar. COVID 19 olağanüstü bir standart sapmayı içerdiği için duygu ve düşüncelerin koordinasyonunda bozulmalar yaşadık pandemi boyunca ve sonrasında. Rutinlerimiz bozuldu, güvenlik ihtiyacımız hat safhaya ulaştı ama güven duygumuz temelinden sarsıldı. Bu durum aile içi ilişkileri de çok negatif yönde etkiledi. Rutinleri bozulan aile bireyleri birbirleriyle çok yakın temas halinde kalarak, birbirlerinin 24 saat içindeki duygu durumunda meydana gelen iniş çıkışlara da tanıklık ettiler ki bu oldukça zorlayıcı bir durum. Zamanla kronikleşen umutsuzluklar, mutsuzluklar kendini gösterdi. Gençler için durum daha da zor oldu. Popüler kültürün dayatmaları var. X kuşağı televizyon kuşağıydı, Z kuşağı dediğimiz şimdinin gençlerinden oluşan topluluk ise bilgisayar ve dijital platformların kuşağı. Zaten her ihtiyacını dijital ortamdan karşılamaya çalışan genç bireyler, pandemik ortamda sosyal ortamlarından ve özellikle primer sosyal ortamları olan okullarından uzak kaldılar. Bu da dijital ortama daha çok yönelmelerine, eğlence ve haz ihtiyaçlarını da dijital ortama yansıtmalarına sebep oldu. Yaşam gerçekleriyle bağlantılarının çok daha fazla koptuğunu gözlemledik bu dönemde. Pandemi bitip yeniden okula döndüklerinde ve yüz yüze eğitim başladığında, adaptasyonda çok ciddi sorunlar yaşandı. Bir moddan diğer moda geçmek aslında çok da kolay olmadı. Hâl böyle olunca gençlerin çoğunda gerçeği değerlendirme yetisi bozuldu doğal olarak. İnsan aslında yaşadığı koşullara çok çabuk uyumlanabilen bir varlık. Ama burada gençlerimiz için önemli olan unsur, popüler kültürle kendi şemaları arasındaki açı farkını ayarlayabilmek. Artık asıl sorun pandemi değil, bence budur. Yani popüler kültürle kendi şemaları arasındaki sıkışmışlık. Ve bu insanın tüm ilişkilerini etkiliyor.

Haberin Devamı

* Tam burada popüler kültür demişken bir soru sormak isterim. Şu anki popüler kültürü nasıl tanımlarsınız?

Şu anki popüler kültür, insanı ‘tek tipleştirmeye çalışan’, kendi doğrularından ve yerel kültüründen uzaklaştırmaya çalışan bir dayatmalar silsilesi aslında. Benim değerlendirmem bu şekilde. Popüler kültür sadece ülkemizde değil, tüm dünyada rüzgârını estirmekte. Popüler kültürün iki şeyle bağlantısı çok yüksek. Hedonizm ve narsizm. Hedonizm hızcılık ve hazcılıktır. Hedonizm “Hızlı ol ve haz al!” der. Bakıldığı zaman şimdilerde her şeyi, ilişkileri, para verip satın aldığımız eşyaları çok hızlı tüketmiyor muyuz? Bazen kendimizi de çok hızlı tüketiyoruz. Burada aslında her şeyden hızlıca haz alıp sonra da bıkmak gibi bir durum var. Özünde dopamin hormonuna hizmet ediyoruz. Dopamin vücudun haz kimyasalıdır. “Beni daha çok salgılat, beni daha çok yükselt” diyor. Bir eşyayı alıyoruz, bize mutluluk vereceğini zannediyoruz, halbuki mutluluk değil sadece birkaç gün keyif veriyor ve sonra bu keyif duygusuna alışıyoruz ve bizim için artık bir özelliği kalmıyor. Aynı şey ilişkiler için de geçerli maalesef. İnsanlık hızlı tüketme hastalığına yakalanmış durumda. Mutlulukla keyif aynı şey değil. Haz hiçbir zaman tatmin edilemeyen ancak edildiği sanılan bir duygu durumudur.

Haberin Devamı

Betül Uysal’la popüler kültür ve psikoloji üzerine

* Betül Hanım insanlığın bu hastalıktan yani hedonist yaklaşımdan ve popüler kültürün dayatmalarından kurtulması için çözüm önerileriniz nelerdir?

 Varoluşa dönmek yani varoluşçuluk çok önemli. Doğallık, sadeleşmek ve öze dönmek çok kıymetli. Dolayısıyla popüler kültürün pençesinde kıvranmaktan kurtulmalıyız. Yani popüler kültürün ve sosyal medyanın bize dayattığı prototip şemalardan vazgeçmeliyiz. Bu şemaların içini doldurmaya çalışmakla uğraşmamalıyız. Her bireyin kendi gibi olması bu noktada çok önemli. Herkesin kendine özgü yönlerini ve yeteneklerini parlatması gerekir. Yerel kültürüne dönebilmek ve klasik ama özgün ilişkiler kurulması gerek. Evet bu çağda dijital ortamdan kaçamayız, bu gerçeğimiz. Hayatımızın birçok alanında olacak, kabul. Ama duygusal alanlarımızı dijital ortamdan sterilize etmemiz ve birbirimize temas etmemiz başka bir deyişle yüz yüze iletişim kurmamız gerekli. Öze dönmek ve sadeleşmek çok değerli. İhtiraslarımızı, hırslarımızı, doymayan taraflarımızı bir kenara bırakıp bütünün hayrı için var olmalıyız.

Haberin Devamı

* Toksik ilişkiler konusunda ne düşünüyorsunuz?

İnsan, milyarlarca kromozomla dünyaya geliyor. Bunun içinde genetik gerçekleri var, psikolojik gerçekleri var, sosyolojik gerçekleri var yani herkes bir repertuvar ile doğuyor aslında. Bu yüzden hiç kimseyi değiştiremeyiz. Ama o kütüphaneye birkaç kaynak ekleyebiliriz. Bir kere önce kabul edeceğiz. Herkesi olduğu haliyle kabul etmeyi öğrenmemiz lazım. “Neyi çok sahipleniyorum? Neleri kabul etmekte zorlanıyorum?” Bu iki soruyu kendimize sorduğumuzda ve yanıtları bulduğumuzda önce kendimizle, sonra çevremizle olan ilişkilerimiz şifalanmaya başlayacaktır.

* Betül Hanım bu keyifli ve çok değerli bilgiler içeren sohbet için hem kendi adıma, hem de Hürriyet Ankara ailesi adına size teşekkür ediyorum.

Ben de size ve nezdinizde Hürriyet Ankara ailesine bu bilgileri paylaşmama vesile olduğunuz için teşekkürlerimi sunarım.

Yazarın Tüm Yazıları