İşte bu nedenle gebelik düşünenlerin önceden muayene olup yumurtalıklarına, rahmine ve rahim ağzına baktırmaları gerektiğini vurgulayan Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Opr.Dr.Selen Sakar Ecemiş, gebelik sırasında tedaviyi engelleyecek bir hastalığın varlığının da araştırılması gerektiğini belirtti. Dr. Selen Sakar Ecemiş, yumurtalık kistleri ile ilgili bilinmeyenleri ve kafamızdaki soruların cevaplarını anlattı…
Yumurtalık kistleri, yumurtalığın içinde görülen içi sıvı ile dolu kesedir. Kistin içeriğine göre sağlık açısından riski ve önemi de değişiyor. Gebelikte yumurtalıkta kist veya kitle olasılığı çok az da olsa ortaya çıkabiliyor. Gebelik takibi ve bebekte anomali taraması için ultrasonografi muayenesi için gidildiğinde yumurtalık kistleri tespit edilebiliyor. Özellikle gebeliğin 16-18. haftalarında tespit edilen 5-6 cm altındaki kompleks olmayan yumurtalıktaki kitlelerin yüzde 90’ı doğal kistlerdir. Bunlar insanın yaşamının belli dönemlerinde ortaya çıkabiliyor. Ve korkulup, endişeye kapılacak bir durum genellikle olmuyor. Bebek için ya da anne için herhangi bir risk oluşturacak kistler değillerdir. Ancak takibinin mutlaka yapılması gereklidir.
Yumurtalık kistlerinin ortaya çıkmasında yaş çok önemli bir etken değildir. Gençlerde ya da yumurtlama sorunu olan kızlarda çatlayamayan normal kistler her ay büyüyerek 5-10 cm ye ulaşır. 15-20 yaşlarında hatta daha erken yaşlarda yumurtalıkta embriyolojik dokudan kaynaklanan kistler ortaya çıkabiliyor. Ancak üreme çağında ve menopoz sonrasında görülen kistlerin mutlaka değerlendirilmesi, ultrasonla takibi hatta MR veya tomografi gibi görüntüleme yapılarak rutin kontrollerinin aksatılmaması gerekmektedir.
Yumurtalık kistleri genelde belirti vermez, verdiklerinde şunlar olabilir:
• Karın ağrısı ve hazımsızlık
• Cinsel ilişki sırasında ağrı
• Adet düzensizlikleri
Düşük belirtilerinin en temel belirtisi vajinadan gelen kanama ve kasık ağrılarıdır. Gebelikte meydana gelen her kanamaya düşük tehdidi gözüyle bakılmalıdır. Ancak bu durum her kanamanın düşükle sonuçlanacağı anlamına gelmez. Küçük bir lekelenme bile olsa her anne adayının bunu mutlaka ciddiye alması ve doktoruyla temasa geçmesi gerekmektedir. Kanama dışında da düşük belirtileri farklı şekilllerde de kendini gösterebilir. Örneğin bazen nadir de olsa hiçbir tepki vermez, kanama olmaz. Ancak kadın doktora gittiğinde bunu öğrenebilir. Tabii bu durum sadece ilk haftalarda ortaya çıkan bir durumdur. (5-7 haftalık gebeliklerde)
Patolojik olarak incelendiğinde en sık rastlanan düşüklük nedenlerinin başında kromozom uyuşmazlığı gelmektedir. Hem erkek hem de kadın bedenlerinde bulunan kromozomlardan biri düzgün bir şekilde çalışmazsa düşük gerçekleşir. Bağışıklık sistemi bozuklukları, yetersiz serviks, sigara ve alkol, hormonal dengesizlikler, polikistik over, radyasyonlu ortamlarda düşüklerin nedenleri arasında yer almaktadır.
Düşük belirtilerinin en belirgin özellikleri arasında vajinal kanama vardır. Ancak bunların dışında bir çok belirti bulunmaktadır.
Vajinal kanama
Vajinal kanama düşüğün en belirgin olan belirtileri arasında yer almaktadır. Hamilelikte meydana gelen her kanama düşük tehtidi olarak kabul edilmektedir. Mutlaka anne adayları tarafından ciddiye alınmaladır. Şiddetli bir şekilde meydana gelen vajinal kanama düşüğün en önemli belirtileri arasında yer almaktadır. Kanamayla beraber şiddetli bir karın ağrısı meydana gelmeye başlıyorsa bu düşük olma olasılığını daha da kuvvetlendirmektedir. Ve doktorunuzla hemen temasa geçmeniz gerekir. Hamile adaylarının hafifte olsa lekelenmeleri de mutlaka önemsemeleri gerekir. Birden fazla gelmesi durumunda mutlaka doktora bilgi verilmelidir. Lekelenmenin rengi çok önemlidir. Ona dikkat edip takip etmek gerekir.
Bel ve sırt ağrıları
Düşük riski olan kişilerde tıpkı adet sancısı gibi bel ve sırt ağrıları yaşanmaktadır. Bu ağrıların sıklığı ve takibi çok önemli. Ağrılar her 15-20 dakikada bir düzenli bir şekilde geliyorsa ve şiddeti yüksek ise mutlaka doktorunuz ile temasa geçmekte fayda vardır.
Bazen de erkeklerin yakalanmış olduğu kanser gibi bazı hastalıklar yüzünden görmek zorunda kaldıkları kemoterapi gibi zorunlu tedaviler, ya da doğuştan sperm kalitelerinin kötü olması, sperm sayısının yetersiz olması durumun da işlemi yapılabiliyor. İşte böyle durumlarda tıpkı kadınlarda olduğu gibi erkeklerinde spermleri dondurulabiliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Oprd. Dr. Selen Sakar Ecemiş, sperm dondurma hakkında merak ettiklerimizi anlattı.
Tıp da baş döndürücü bir şekilde yaşanan gelişmeler, erkeklerdeki biyolojik süreci durdurmak ve spermin etkinliğini uzun yıllar boyunca korumak içinde çalışmaktadır. Sperm dondurma işlemi, erkeklerin verimli dönemlerini korumak için etkili bir yöntemdir.
1950'li yıllarda başlayan bu işlem, sperm hücrelerinin daha sonra kullanılmak üzere korunmasını amaçlamıştır. Bu yöntem sayesinde erkeğin sperm hücrelerinin gelecekteki verimliliğinin korunabilmesi sağlanmak istenmektedir. Erkeklerin gelecekteki çocuk sahibi olma yeteneğinin korunması için, genç ve sağlıklı iken spermlerin dondurulması artık bizim ülkemizde de bir hekim tarafından tasviye edilebiliyor. Çünkü, erkekler de tıpkı kadınlar gibi hiçbir sağlık problemi olmasada kariyer yapmak isteyebilir, ya da evlendikten hemen sonra çocuk sahibi olmak istemeyebilir. Erkeğin yaşı arttıkça, Trizomi 21 veya Down Sendromu gibi kromozomal anormalliklerle doğan bebek sayısında ciddi artışların gözlendiği yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır.
Sperler doğru şekilde saklanırsa zaman sınırı yok. Çünkü spermler doğru olarak saklanırsa çok uzun yıllar canlı kalma özelliğine sahiptir. Dondurularak korunan spermlerin yaşaya bilirliği konusunda bilinen bir zaman sınırı yoktur. 20 yıl önce dahi dondurulmuş olan spermlerden, pozitif bir gebelik testi sonucu alındığı bilinmektedir.
Sperm dondurma, erkekten alınan spermlerin ileride çözülerek tüp bebek tedavisinde kullanılmak üzere laboratuvar ortamında dondurulması işlemidir.
Sperm dondurma işlemi şu koşullarda uygulanabilir:
• Kanser tedavilerinde kemoterapi uygulanmadan önce,
Doğal ve yararlı bakterilerin yanı sıra vajinada uygun şartları bulduğu an baskın hale gelerek sağlık sorunlarına neden olabilen zararlı bakteriler de vardır. Zararlı bakterileri harekete geçiren şartların başında ise aşırı sıcak, terleme, nem ve sıcağa bağlı diğer başka değişiklikler gelmektedir. Bu değişimlerin hepsi, özellikle yaz aylarında kadınların çok sık başına gelmektedir. Gerek aşırı sıcaklar, gerekse deniz ve havuz gibi alışkanlıklarımız nedeniyle yaz aylarını bazen kabusa çevirebiliyorlar. En sık görülen vajinal enfeksiyonlar arasında mantar enfeksiyonları ilk sıralarda yer alır. Genelde kaşıntı, yanma, rahatsızlık hissi, kızarıklık ve akıntı ile kadının hayatını adeta kabusa çevirir. Tatil zehir olur.
İdrar yolları enfeksiyonları
Yaz aylarında en sık görülen idrar yolu enfeksiyonlarıdır. Kadınların korkulu rüyası gibidir. Kadının hayatını kabusa çevirebilir. Sosyal hayatı çok büyük ölçüde etkiler. Akut idrar yolları enfeksiyonları ciddi anlamda ağrılı ve tehlikeli olabilir, ayrıca yukarı doğru yayılarak böbreklere gittiğinde tehlike düzeyi artar. Sık ve ağrılı idrara çıkma, idrarda kanlı renk değişikliği, tuvalet sonrası idrarın bitmediği hissi en önemli belirtileridir. Bu belirtilerle karşılaşıldığında mutlaka doktora gitmek gerekir.
Yazın mutlaka pamuklu giyin
Yaz aylarında giyiminizi tamamen pamuklu iç çamaşırlarından seçmelisiniz. Terlediğinizi hissettiğiniz durumlarda çamaşırınızı mutlaka değiştirmelisiniz. Bazen görünümleri hoşunuza gitmeye bilir. Ancak özellikle yaz aylarında görünümden çok, sağlığımıza önem vermeliyiz. Pamuklu olmayan çamaşırlar nem ve teri emmedikleri, için hastalıklara davetiye çıkarırlar. Ayrıca tuvalete girip çıktığımızda, nasıl olsa havuza ya da denize gireceğim deyip el yıkama alışkanlığımızdan taviz vermeyelim.
Islak mayo mantara davetiye çıkarıyor
Asla ıslak mayoyla oturmayın, güneşlenmeyin ve havluyla kurulandığınızda mayonuzun halâ ıslak kaldığını unutmayın. Deniz ya da havuzdan çıktıktan sonra mutlaka kendinizi tamamen kurulayıp üstünüze kuru mayo giyin. Özellikle kirli deniz, havuz ya da göl gibi durgun sulardan her türlü bakteriyi kapabileceğinizi de aklınızdan çıkarmayın.
Yaz döneminde hamilelerin, D vitamini kaynağı olan güneşten faydalanmalarını ben çok önemsiyorum. Güneş ışınlarının dik geldiği saatlerde dışarı çıkmamak olmazsa olmazımız. Sıcaklar her zaman insan psikolojisini olumlu etkiler, bunun keyfini çıkartın. Sıcaklarda sentetik olmayan ince pamuklu, bol, teri çeken, açık renkli kıyafetler tercih edilmeli. Ciltte güneş lekelerinin oluşmaması için ise yüksek faktörlü güneş koruyucu kremleri doktorunuz kontrolünde mutlaka kullanın. Hamilelikte değişen hormonlarında etkisiyle güneş lekelenmeleri bu dönemde çok daha önem arz etmektedir. Şapkasız dışarı çıkmayın ve asla şapkasız güneşlenmeyin.
Hamilelikte vücudun artan sıvı ihtiyacı yaz döneminde daha da belirgin hale geliyor. Bu nedenle hamilelerin özellikle sıcak yaz günlerinde günlük sıvı alımını arttırması gerekiyor. Hamileler, dışarı çıkarken yanlarında mutlaka su bulundurmalılardır. Taze meyve suyu, probiyotik özellikli kefir, çorba, az şekerli komposto, limonata, ayran gibi sıvılar mineral dengesinin korunmasını ve su tüketiminin desteklenmesini sağlıyor. Sıva alımı az olduğu durumlarda bazen enfeksiyon hastalıkları, kabızlık, hemoroid hatta erken doğum ve düşük tehdidi ile bile karşı karşıya kalabilirsiniz. Hamilelikte sıvı ihtiyacı normalin üstünde olmaktadır.
Hamileler yaz aylarında hem yağlı yiyeceklere, hem de tuzlu yiyecekler çok dikkat etmeleri gerekir. Kızartmalardan kaçınmalısınız. Kızartmalar, çok tuzlu ve yağlı yiyecekler vücutta sıvı kaybına neden olur. Bol bol evde kendi yaptığınız yeşil salataları ve zeytinyağlı yiyecekleri tüketin. Et, süt, yoğurt, peynir gibi temel protein kaynaklarının da az yağlı olmasına mutlaka dikkat edin. Bu dönemde besin zehirlenmeleri artar. Risk katlanır ve özellikle sıcak havalarda çok sık karşılaşılan bir sorundur. Ve hamileler için bazen hayati risk taşıyabilir. Özellikle yaz aylarında uzun süre açıkta kalan tavuk, balık ve süt gibi yiyecekler çok kolay mikrop üretebileceğinden bu gıdalar tüketilmemelidir. Ayrıca bu tür gıdaları dışarıda tüketmekten kaçınılmalıdır.
Yaz hamileleri için en güzel spor hiç kuşku yok ki, yürüyüş ve yüzmedir. Spor yapmak için kendinizi yormanıza gerek yok. Hatta yanınıza sevdiklerinizi alarak yürüyüşlere çıkmanız psikolojinizi de rahatlatacaktır.
Yüzerken mikrop kapma ve bulaşıcı hastalıklara yakalanma ihtimali göz ardı edilmemeli. Denizin dezenfektan özelliği düşünüldüğünde, havuzdan daha kolay mikrop ve bulaşıcı hastalık kapmak mümkün. Havuz yerine deniz tercih edilmeli. İlle de havuz diyenlerdenseniz, hijyenine güvendiğiniz havuzlarda sabah erken saatlerde yüzmeniz doğru olacaktır. Hamileliğin ilk 3 aylık dönemdeki bulantı ve kusmaları azaltmada olumlu yönde etkilidir. İkinci ve üçüncü 3 aylık dönemlerde ise eklem ve bağları destekleyerek bel ve sırt ağrılarının azalmasında etkili olmaktadır. Spor sonrası terlemeyle beraber nemli kalan bölgelerde mantar ve enfeksiyonlarda artış olabilir. Bu durumda hamilelerin çok sık karşılaştığı bir durumdur. Bu nedenle sık duş almak ve iyi kurulanmak çok önemlidir.
Yaz döneminde hamilelerin, D vitamini kaynağı olan güneşten faydalanmalarını ben çok önemsiyorum. Güneş ışınlarının dik geldiği saatlerde dışarı çıkmamak olmazsa olmazımız. Sıcaklar her zaman insan psikolojisini olumlu etkiler, bunun keyfini çıkartın. Sıcaklarda sentetik olmayan ince pamuklu, bol, teri çeken, açık renkli kıyafetler tercih edilmeli. Ciltte güneş lekelerinin oluşmaması için ise yüksek faktörlü güneş koruyucu kremleri doktorunuz kontrolünde mutlaka kullanın. Hamilelikte değişen hormonlarında etkisiyle güneş lekelenmeleri bu dönemde çok daha önem arz etmektedir. Şapkasız dışarı çıkmayın ve asla şapkasız güneşlenmeyin.
Hamilelikte vücudun artan sıvı ihtiyacı yaz döneminde daha da belirgin hale geliyor. Bu nedenle hamilelerin özellikle sıcak yaz günlerinde günlük sıvı alımını arttırması gerekiyor. Hamileler, dışarı çıkarken yanlarında mutlaka su bulundurmalılardır. Taze meyve suyu, probiyotik özellikli kefir, çorba, az şekerli komposto, limonata, ayran gibi sıvılar mineral dengesinin korunmasını ve su tüketiminin desteklenmesini sağlıyor. Sıva alımı az olduğu durumlarda bazen enfeksiyon hastalıkları, kabızlık, hemoroid hatta erken doğum ve düşük tehdidi ile bile karşı karşıya kalabilirsiniz. Hamilelikte sıvı ihtiyacı normalin üstünde olmaktadır.
Hamileler yaz aylarında hem yağlı yiyeceklere, hem de tuzlu yiyecekler çok dikkat etmeleri gerekir. Kızartmalardan kaçınmalısınız. Kızartmalar, çok tuzlu ve yağlı yiyecekler vücutta sıvı kaybına neden olur. Bol bol evde kendi yaptığınız yeşil salataları ve zeytinyağlı yiyecekleri tüketin. Et, süt, yoğurt, peynir gibi temel protein kaynaklarının da az yağlı olmasına mutlaka dikkat edin. Bu dönemde besin zehirlenmeleri artar. Risk katlanır ve özellikle sıcak havalarda çok sık karşılaşılan bir sorundur. Ve hamileler için bazen hayati risk taşıyabilir. Özellikle yaz aylarında uzun süre açıkta kalan tavuk, balık ve süt gibi yiyecekler çok kolay mikrop üretebileceğinden bu gıdalar tüketilmemelidir. Ayrıca bu tür gıdaları dışarıda tüketmekten kaçınılmalıdır.
Yaz hamileleri için en güzel spor hiç kuşku yok ki, yürüyüş ve yüzmedir. Spor yapmak için kendinizi yormanıza gerek yok. Hatta yanınıza sevdiklerinizi alarak yürüyüşlere çıkmanız psikolojinizi de rahatlatacaktır.
Yüzerken mikrop kapma ve bulaşıcı hastalıklara yakalanma ihtimali göz ardı edilmemeli. Denizin dezenfektan özelliği düşünüldüğünde, havuzdan daha kolay mikrop ve bulaşıcı hastalık kapmak mümkün. Havuz yerine deniz tercih edilmeli. İlle de havuz diyenlerdenseniz, hijyenine güvendiğiniz havuzlarda sabah erken saatlerde yüzmeniz doğru olacaktır. Hamileliğin ilk 3 aylık dönemdeki bulantı ve kusmaları azaltmada olumlu yönde etkilidir. İkinci ve üçüncü 3 aylık dönemlerde ise eklem ve bağları destekleyerek bel ve sırt ağrılarının azalmasında etkili olmaktadır. Spor sonrası terlemeyle beraber nemli kalan bölgelerde mantar ve enfeksiyonlarda artış olabilir. Bu durumda hamilelerin çok sık karşılaştığı bir durumdur. Bu nedenle sık duş almak ve iyi kurulanmak çok önemlidir.
Gebeliğin 20. haftasından önce gerçekleşen gebelik kayıplarına düşük denilmektedir. Anne adayının yaşının ilerlemiş olması düşük yaşanmasında önemli risk faktörüdür. Tekrarlayan düşükler daha önce ardışık 3 ve üzeri gebelik kaybı olan durumlara verilen isimdir ve sıklığı yüzde 1 oranındadır.
• Rahimde yapısal bozukluklar ve rahim ağzı yetersizliği• Kromozoma bağlı bozukluklar• Enfeksiyonlar• Hormonal bozukluklar• Bağışıklık sistemi hastalıkları• Çevresel ve diğer faktörler
Tekrarlayan düşükler için yapılan testler ile düşük nedeni ortaya koyulabilmektedir
Bütün dünyada yapılan araştırmalarda düşüklerin nedenleri bilinmektedir. Ancak nedenlerine ilişkin önlemler bazen çare olmamaktadır. İncelemeler sonucunda ortaya çıkan nedenlere göre bir tedavi uygulaması yapılmaktadır. Bazen bütün tedavi yaklaşımlarına karşın yine de düşüklerin önüne geçilmemektedir.
Bu tür vakalarda ilk yaptığımız şeylerin başında çiftlerin kanda kromozom testleri gelmektedir. Rahimle ilgili problemleri tanımak için ultrasonografi, rahim filmi (HSG) ve gerek görüldüğünde histeroskopi mutlaka yapılmaktadır. İmmunolojik (bağışıklık sistemiyle ilgili) sebepleri ortaya koymak için kandan derinlemesine inceleme yapılmalıdır, antikorlara bakılarak. Tiroid testleri, açlık kan şekeri veya şeker yükleme testi. Pıhtılaşmaya yatkınlık durumlarını ortaya koymak için kadının kanında bazı faktörlerin araştırılması gerekmektedir. Enfeksiyonlar için vajinal kültür alınması gerekir.
Düşükte en sık rastlanan belirti vajinal kanamadır. Kanama leke şeklinde başlayıp artarak pıhtılar tarzında olabilmekte ve beraberinde kramp tarzı ağrılar da eşlik etmektedir. Düşük tanısını koymada ultrasonla muayene yeterlidir. Kanama artarak gebelik ürünü tamamen dışarıya atılabilir ki böyle durumlarda ultrasonda geride kalan doku yoksa ve kanama fazla değilse kürtaj yapılmayabilir. Fakat bazen de gebelik ürününün bir kısmı atılır ve bu durumlarda kürtaj ile rahim içinde kalan dokular temizlenmelidir.
Bebek sahibi olmak isteyen çiftlerin yüzde 5’e yakın bir kısmı tekrarlayan düşükler sebebiyle anne baba olamıyor. Tüp bebek tedavisi ile genetik nedenli düşükle sonuçlanan gebeliklerde olumlu sonuçlar almak mümkün. Tekrarlayan düşüklerin yaşandığı vakalarda klasik tüp bebek tedavisindeki adımlar izlenir. Elde edilen birden fazla embriyoya PGT testi (preimplantasyon genetik tarama) uygulanarak genetik olarak en sağlıklı olan embriyolar seçilir. Böylece sağlıklı gebelik şansı artırılmış olur.
“Kişiye özel tedavi” yöntemleri ile düşüğe neden olan sebep tespit edilerek anne adayı için en doğru tedavi şekli planlanır. Gelişmiş embriyoloji laboratuvarlarında ve alanında uzmanlığını kanıtlamış doktor ve embriyologlarla titiz çalışmaları ile zor vakalarda dahi başarılı gebelikler elde etmek mümkün. Psikoloji çok önemli. Mutlaka destek de alınmalıdır.
Gebeliğin 20. haftasından önce gerçekleşen gebelik kayıplarına düşük denilmektedir. Anne adayının yaşının ilerlemiş olması düşük yaşanmasında önemli risk faktörüdür. Tekrarlayan düşükler daha önce ardışık 3 ve üzeri gebelik kaybı olan durumlara verilen isimdir ve sıklığı yüzde 1 oranındadır.
• Rahimde yapısal bozukluklar ve rahim ağzı yetersizliği
• Kromozoma bağlı bozukluklar
• Enfeksiyonlar
• Hormonal bozukluklar
• Bağışıklık sistemi hastalıkları
Kadın kısırlığının değerlendirilmesinde histeroskopi önemli bir yöntemdir. Kadınlarda çok sık görülen rahim içi patolojileri kısırlık nedeni olarak karşımıza çıkabiliyor. Bunların önemli bir kısmını histeroskopi ile tedavi edebiliyoruz. Tüp bebek tedavisi sırasında özellikle rahim filmi ile değerlendirme sonrasında histeroskopi ile rahim iç boşluğunun normal olduğunun teyit edilmesi tedavi basarısını artırır. Özellikle de tüp bebek konusunda daha önce başarısız denemeleri olan çiftlerde histeroskopinin öneminin çok daha da fazla olduğunu gözlemlemekteyiz.
Yapılan bazı çalışmalarda da daha önce 2 veya daha fazla tüp bebek başarısızlığı olanlarda histeroskopide yüzde 50 oranında rahim iç boşluğunda anormallikler görülmektedir. Bu anormallikler histeroskopilden sonra tedavi edildiği takdirde tüp bebek uygulamalarında gebelik oranlarının yükseldiğini görmekteyiz.
Histeroskopi, halk arasında bilindiği gibi zor ya da çok ağrılı bir yöntem değildir. Ehil ellerde, hijyenik ortamda yapılırsa da hiçbir tehlikesi bulunmamaktır. Histeroskopi en sade anlatımıyla; rahim ağzına 4 mm kalınlığındaki kamera ile girilerek rahim içinin değerlendirilmesidir.
Histeroskopi hem güvenli bir şekilde teşhis hem de aynı yöntemle tedavi de yapabilir. Teşhis için görüntü alınmasına tanısal histeroskopi, tedavi edilmesine ise cerrahi histeroskopi denilmektedir. Tüp bebek tedavisi gören hastalarda, rahim içinde bir polip, miyom ya da yapışıklık olması durumunda gebelik şansı düşmektedir. Histeroskopik olarak bunun düzeltilmesi gebelik şansını artırmaktadır. Yine rahim filmiyle hiçbir sorun izlenmeyen hastalarda başarısız tüp bebek uygulamaları sonrasında histeroskopi ile rahim duvarlarına çizik yaparak ( endometrial scrathcing) endometrial hücrelerin embryoyu kabul etmesi artırılmaktadır.
• Kısırlık tanı ve tedavisi,
• Düşüğe neden olan rahim içi bozuklukların tanı ve tedavisi,
• Anormal kanamanın tanı ve tedavisi,
40 yaşından önce adet kanamalarının sonlanması erken menopoz olarak değerlendirilirken, basit birkaç küçük kan testiyle bunu anlamak sizin elinizde..Erken menopozu anladığınız anda çocuk sahibi olunabilir mi? İşte en can alıcı konuyu Opr.Dr.Selen Sakar ECEMİŞ anlattı:
Bir kadının 40 yaşından önce adet kanamalarının sonlanması erken menopoz olarak değerlendirilir. Erken menopozda östrojen hormonunun salgılanması azalır, FSH ve LH hormon seviyelerinde yükselme görülür. Yaptıracağınız birtakım basit kan tetkikleriyle menopoz döneminde olup olmadığınız anlaşılabilir.
Aile Hikayesi
Kadının menopoz yaşını belirleyen en önemli etken, annesinin menopoza girdiği yaştır. Eğer ailede erken menopoz hikayesi varsa kadının erken menopoza girme riski yüksektir.
Cerrahi müdahaleler
Cerrahi müdahaleler yumurtalığı alınmış veya hasar görmüş ise erken menopoz oluşur.
Otoimmun hastalıklar
Erken menopoz yaşanmasının en yaygın sebeplerinden biri de otoimmun hastalıklardır. Otoimmun hastalıklar, bağışıklık sisteminin kendi organlarını yabancı doku olarak kabul etmesi ve bu organlara saldırmasıdır. Eğer bu organlar yumurtalıklarsa erken menopoz görülür.