Selahattin Anatürk

Sosyal beceri gelişiminde ebeveynin rolü

4 Mayıs 2021
Her davranışın öğrenilmesinde olduğu gibi sosyal becerilerin öğrenilmesinde de ebeveynlerin rolü çok önemlidir. Doğumdan itibaren çocukların sosyalleştikleri ortamlar genişleyerek çeşitlilik kazanır. Çekirdek ailede başlayan bu süreç, çocuğun anne ve babasıyla kurduğu güvenli ilişki ile sağlam temellere oturur.

Aile ve aile ilişkileri en temel sosyal ortamdır. Çocuklar soru sorarken, kendilerini ifade ederken, tartışırken, onlara birçok kişisel ve sosyal beceriyi kazandırmak mümkündür. Evdeki her ortam aslında sosyal beceriler için bir fırsattır. Örneğin, çocuğun duygularının anlaşılması ve ifadesi konusunda onun duygularını asla küçümsememek özellikle üstünde durulması gereken bir noktadır. “Bunda korkacak ne var?” ya da “Bu çok küçük bir kaza bu kadar ağlamaya ne gerek var?” gibi ifadeler sıklıkla kullandığımız otomatik ifadelerdir. Bu noktada temel prensip, çocuğun hissiyatını kabul ederek, onu anladığınızı göstererek, ona biraz zaman tanımaktır. Bu şekilde çocuğunuzun bunun üstesinden gelebildiğini gözlemleyebilirsiniz.

Duyguyu çocuğun yaşadığı şekliyle kabul edip baş etmesine yardımcı olmak etkili bir stratejidir. Etkin dinleme ve bu yolla çocuğunuzun duygularını ona yansıtma duygusal farkındalık için oldukça önemlidir. Örneğin, “Arkadaşının sana bunu söylemesi seni üzmüş olmalı.” ya da “Şu an kızgın hissediyorsun, anlıyorum” gibi ifadeler kullanmak yardımcı olacaktır.

Sosyal beceri kazanımında ebeveynlerin bir diğer rolü de etkili model olmadır. Sosyal becerilerin öğretilmesinde ebeveynlerin davranışları en etkili model olarak görülmektedir. Bu nedenle; çocuklarla duyguları, düşünceleri ve davranışları üzerine yapacağınız geri bildirimli konuşmalara ek olarak, kendi davranışlarınıza da dikkat etmeniz önem taşımaktadır. Örneğin, yanlış veya kırıcı olduğunu düşündüğümüz bir durumla ilgili, çocuklardan özür dileyebilmek, duygularımızı onlarla konuşabilmek ve davranışlarımızı olumlu yönde değiştirebilmek için adım atarak onlara yol gösterici olabilirsiniz.

Ebeveynlerin kazandırılması hedeflenen sosyal beceriler konusunda rol modeli olması, aynı zamanda aile içi iletişimde tutarlılık amacına da hizmet etmiş olacaktır. Çocuklara bir sosyal beceriyi kazandırmada pekiştireçler, o becerinin yerleşmesini kolaylaştırıcı nitelik taşır. Ödül tekniğini kullanırken dikkat edilecek noktalarda; hangi davranışların, çocuğun hangi hareketlerine göre ödüllendirileceği önceden belirlenmelidir. Ödüller, yiyecek, sosyal ödüller ve çocukların hoşlandığı etkinlikler de olabilir. Öğretilmek istenen sosyal becerinin kazandırılmasında, çocuğun model alacağı durum ve kişinin, sevilen bir figür olmasına dikkat etmek, kazandırılmak istenen sosyal becerilerde bir diğer önemli noktadır.

 

Yazının Devamını Oku

Öğrenmede 5E modeli

4 Nisan 2021
Uluslararası Araştırma Konseyi’nin “İnsanlar Nasıl Öğrenir?” konusu üzerinde yaptığı çalışmalar, insanların nasıl öğrendiği hakkında birçok farklı disiplinde yıllardır yapılan araştırmaları sentezlemektedir. Elde edilen bulgulara göre; öncelikle öğrenciler, bilgileri yararlı ve anlamlı bulmalıdır. İkinci olarak öğrenciler, yeni bilgileri önceki fikirlerle karşılaştırma ve tümüyle yeni fikirler geliştirme sürecine aktif olarak dâhil edilmelidir. Son olarak öğrenciler, edindikleri bilgileri yeni durumlara uygulama ve öğrenmelerini kendi içlerinde değerlendirmeye ihtiyaç duymaktadırlar.

Öğrenme sürecinde, öğrenme döngüsü olarak da adlandırılan, en uygun olarak gerçekleşmesi gereken bir olay sırası olduğu fikri oldukça eskilere dayanmaktadır. Keşfetme, terimlerin tanıtılması ve kavramların uygulanması bunların en temel kısmıdır. Yapılan araştırmalar, keşfetme adımının öğrencilerin konuya ilgi duymalarını, soru sormalarını ve problem yaşadıkları noktaları belirlemelerini sağladığı görülmüştür.

5E modeli, öğrenme döngüsünün kapsamı içerisinde yer almaktadır ve etkili bir dersin temel unsurlarının genişletilmiş sıralamasını önermektedir. Şimdi bunun ne olduğuna birlikte bakalım.

Öğrenme Döngüsü Yaklaşımı - 5E Öğrenme Modeli

1. İlgi çekmek (Engagement)
2. Keşif (Exploration)

Yazının Devamını Oku

Gelişim ihtiyaçları ve rehberlik hizmetleri

24 Şubat 2021
Rehberlik hizmetlerinin öğrencinin gelişim ve uyumuna yönelik bir yardım olduğunu ön gördüğümüzde bu hizmetleri planlar ve yürütürken o eğitim düzeyindeki öğrencilerin gelişim özelliklerini, ihtiyaçlarını, beklentilerini ve sorunlarını iyi tanımamız gereklidir. Çünkü gelişimsel rehberlik anlayışına sahip bir öğretmen, öğrencilerinin her birinin fizyolojik, psikolojik, sosyal ve zihinsel yönden gelişmelerini kolaylaştırıcı bir yaklaşım içinde olması büyük önem taşımaktadır.

Sınıfında yer alan öğrenciler, içinde bulundukları yaşın ve olgunluk düzeyinin gereği olarak ne gibi gelişim özellikleri taşımaktadır ve belli bir kültür içinde, belli bir dönemi yaşayan öğrencilerden beklenen davranış örüntüleri nelerdir? Bütün bu bilgilere hâkim olan bir öğretmen, döneme özgü davranış örüntülerinin gelişmesini sağlayacak olanakları yaratmaya; engelleyici, sınırlayıcı durumları ortadan kaldırmaya çalışabilecektir.

Farklı eğitim düzeylerinde bulunan öğrencilerin, özellikle rehberlik hizmetleri açısından esas alınan iki grup temel ihtiyaçları söz konusudur. Bunlar;

-Yaşamın her döneminde geçerli olan ve sürekli doyurulması gereken temel ihtiyaçlar ile

-Değişik yaşam dönemlerine özgü gelişimsel ihtiyaçlardır.

Temel ihtiyaçlar

Abraham Maslow tarafından oluşturulan kişilerin gereksinimleri kuramı, motivasyon kuramları içinde önemli bir yere sahiptir. Bu kurama göre, insanların motivasyonu dış faktörlerden ziyade kişinin kendi içindeki ihtiyaçlarına dayanmaktadır. Kişinin içinden gelen bu ihtiyaçlar ise bir hiyerarşi içinde gruplandırılmaktadır. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisi 5 ana kategoriye ayrılmaktadır:

Gelişimsel İhtiyaçlar

İkinci gruptaki ihtiyaçlar ise her gelişim döneminde, o yaş dilimlerinde karşılanması beklenen döneme özgü ihtiyaçlardır. Bunlar “Gelişim Görevleri” olarak adlandırılmıştır. Öğretmenlerin, eğitim süreci boyunca çocukların ve gençlerin içinde bulundukları döneme özgü gelişim görevlerini bilerek, rehberlik hizmetlerini yürütmeleri gerekmektedir.

Yazının Devamını Oku

Pandemi, eğitim de olmak üzere pek çok şeyi değiştirdi

18 Ocak 2021
Küreselleşmiş günümüz dünyasında toplumlar birbirlerine ekonomik, sosyal, siyasal ve teknolojik sebeplerle bağlanmış durumdadır. Bu sıkı sıkıya bağlanma durumunun bir sonucu olarak, ülkeler arası her türlü maddi ve kültürel alışveriş artmıştır. Bu alışveriş ve ulusal sınırların ötesine taşma durumu her zaman olumlu yönde gerçekleşmemektedir. Son günlerde yaşanılan Covid-19 salgını buna bir örnektir.

Çeşitli nedenlerle ülkeler arası seyahatlerin yoğunluğu, bu yoğunluk kapsamında gerçekleştirilen temaslar, maalesef Covid-19 hastalığının uluslararası düzeyde yayılmasını hızlandırmış, ülkeler daha ne olduğunu anlamadan kendilerini bu hastalığın pençesinde bulmuşlardır. Bunun sonucu olarak, hayat herkes için olağanın dışında seyretmeye başlamış, tüm sektör ve sistem işleyişleri hızlı bir değişime uğramıştır. Bu değişim eğitim sistemlerinde, öğrenme ve öğretmenin internet temelli uzaktan yürütülmesi şeklinde görülmüştür. Başlangıçta küçük ölçekli olsa da, salgın nedeniyle eğitime uzun süre ara veren ülkelerin sayısı her geçen gün artmıştır. Eğitim sistemlerinin daha önce hiç karşılaşmadığı ve hazırlıksız olduğu bu kriz sürecinde pek çok ülkede öğrenme kaybını en aza indirebilmek adına çeşitli tedbirler alındı ve uzaktan eğitim uygulamaları hayata geçirildi. Pandemi döneminde, ülkemizdeki gerek devlet gerekse özel okulların öğretim ve öğrenme faaliyetlerinin devamı için yararlandığı en önemli uygulamalardan bir tanesi sanal sınıflar olmuştur. Özel okulların uygulamaları birbirlerinden farklılık göstermekle birlikte, 15 Nisan 2020 tarihinde MEB tarafından 8. sınıf, lise hazırlık ve 12. sınıf öğrencileri için EBA canlı ders uygulaması öğretmen ve öğrencilerin hizmetine açılmıştır. Ayrıca gerekli güvenlik ve gizlilik tedbirleri alınarak diğer sınıf seviyeleri için Zoom, Microsoft Teams, Google Meet, Skype ve benzeri platformların ücretsiz olanlarıyla sanal sınıf uygulaması üzerinden çalışmalar yürütülmeye başlanmıştır. EBA canlı ders uygulaması ile öğretmenler EBA üzerinden de Zoom platformuna erişim sağlayarak derslerini sürdürmüştür. Öğretmenler bir yandan mesleki olarak alışık oldukları yüz yüze iletişim dışında farklı yöntem ve araçlarla öğrencilerinin öğrenmesini ve iyi olma halini desteklemek, diğer yandan salgının kendi yaşamlarında ortaya çıkardığı sosyal ve psikolojik güçlüklerle baş etmek durumunda kaldı.

Bu süreç öğrenciler için zorlu olduğu gibi, öğretmenler için de zorlu olmuştur. Öğretmenler, öğrencilerinden, meslektaşlarından, mekânsal olarak okullarından uzak kalmış ve eski gündelik hayat pratiklerini neredeyse tamamen yitirmişlerdir. Bunun yanında öğretmenler, büyük çoğunlukla daha önce tecrübe etmedikleri bir uzaktan eğitim pratiğini deneyimlemeye başlamışlardır. Öğretmenlerin uzaktan eğitim süreçleri değişen duygu durumları ve gündelik pratikleri, kişisel ve mesleki gelişim algıları, dijital okuryazarlıkları, eğitim planları gibi konuları ortaya çıkarmıştır.

Pandemiyle hayatımızda değişen koşullar:

Sizi en çok etkileyen koşul hangisiydi?

Evdeki ofis ve ebeveynlik birleşiminde yapılabilecekleri özetlersek; planlar, programlar, listeler: Eğer plan, program veya liste yapmak sizin için kolaysa, tanıdıksa o zaman bu süreci de aynı araçlarla yönetebilirsiniz. Ama burada hatırlanması gereken bir şey var, o da biraz esneyebilen planların yapılması gerektiğidir. Unutmamak gerekir ki bu dönem çok beklenmedik, çok fazla duyguyu içinde barındıran bir dönem. Kaygı, korku, üzüntü, çaresizlik, umut ve daha birçok duygu yaşanılanlara eşlik ediyor. Bu yüzden normal zamanda yapılan bir plan gibi bakmamak, ufak sapmalarda umutsuzluğa kapılmadan toparlanmak önemli bir nokta olacaktır. Eğer hiç plan, program, liste kullanamam diyenlerdenseniz ailecek oluşturabileceğiz bir plan hem güzel bir aile aktivitesi olacaktır hem de size bir kontrol noktası sunmuş olacaktır. Bu planların dört dörtlük olması gerekmediğini, yemek menüsü, çocuklarla birlikte yapılan etkinlikler gibi bir kaç konuyu kapsamasının bile fayda sağlayacağını unutmamak fayda sağlayabilir.

Vardiyalı sistemler: Hem anne hem baba evden çalışıyorsa ve evde çocuklar varsa dönüşümlü bir sistem işlerin daha iyi yürümesine yardımcı olabilir. Eğer şartlar uygunsa, eşinizle belki 3 saatlik belki yarımşar günlük vardiyalar halinde çalışmak, hem konsantrasyona fayda sağlayacak hem de zihin yorgunluğunu tek bir konuya yoğunlaşabildiğiniz için azaltacaktır.

Rutinler: Çocukları büyütürken sıkça duyduğunuz rutinlerin önemini, bu tür yeni durumlarda hatırlamakta fayda vardır. Hem de şu anda sadece çocuğunuzun değil belki sizin de buna çok daha fazla ihtiyacı vardır. Rutinlerin verdiği güvenlik duygusu, bilinmezliğin fazla yükünden hem sizi hem çocukları koruyabilecektir. Beraber yemekler, belki kutu oyunu saati veya film keyiflerini zamanlarıyla belirlemek ve değiştirmemek iyi hissetme halini arttırmada fayda sağlayacaktır.

Dengeyi yakalamak:

Yazının Devamını Oku

Pandeminin öğrenme sürecine etkisi

22 Aralık 2020
Tüm dünyada etkisini hızlı bir şekilde arttıran ve pandemi haline gelen Covid-19 nedeniyle zorunlu bir dijital dönüşüm ile karşı karşıya kaldık. Bu dijital dönüşümün en büyük yankıları kuşkusuz eğitim dünyasında gerçekleşti.

Hepimiz için yeni ve alışması zor bir durum ve belki de yaşamımız boyunca unutamayacağımız bir deneyim oldu. Evde bulunduğumuz uzaktan eğitim sürecinde yetişkinlerin olduğu gibi çocukların/ergenlerin de rutinleri değişti. En önemli rutinlerinden biri olan okul düzenleri de tamamen değişti. Bu süreci karantina dönemi olarak kabul etmek yerine bir tohum ekme dönemi gibi düşünmemiz gerekir. Mevcut duruma hızlı ve yenilikçi adımlar atarak öğrenme sürecini devam ettirmek adına bu süreçte aktif olunmalıdır. Yeni beceriler öğrenme süreci (upskilling) ve farklı beceriler öğrenme süreci (reskilling) terimleri bu dönemde herkes için oldukça önemli hale geldi. Öncelikli olarak işbirlikçi çalışmanın önemini bir kez daha anladık. Bu süreçte artan teknoloji kullanımı dezavantajlarının yanında, sanal dünyada gençler için gerekli sosyal duygusal becerileri de beraberinde getirdi. Bunlar:  

- Kendini savunmak ve çevrimiçi dayanıklılık inşa etmek: Ergen/genç bir ihtiyacı olduğunda çevresindeki yetişkinlerden destek isteyebileceğini bilmelidir. Örneğin okulda ders veya ödevlerle ilgili yardıma ihtiyacı olduğunu mail yoluyla bildirebilmeli. Eğer ne söyleyeceğinde emin değilse, ebeveynler maili gözden geçirmesine yardım edebilir, fakat onun yerine yazmamalı.

- Sanal ortamda duyguları ve farklı bakış açılarını tanımak: Çocukla/genç ile arkadaşlarının gönderileri veya sosyal medya ilişkileri hakkında gördükleri ya da okuduklarıyla ilgili ailelerin konuşması etkili olacaktır. “O, böyle dediğinde sana nasıl geldi? Nasıl hissettin? Ne düşündün?” gibi sorular sormak farklı bir bakış açısı edinme becerilerinin gelişmesine yardımcı olabilir.

- Çevrimiçi arkadaşlıkları dikkate almak: Pandemi çevrimiçi ilişkilerin artmasına hatta var olan arkadaşlıkların çevrimiçi sürdürülmesine ortam sağlamış oldu. Çocukla veya gençle, onu koşulsuz olarak destekleyen arkadaşlıkları sürdürmek hakkın da ebeveynlerin iletişimde kalması, bu ilişkileri besleyebilmeleri adına çok önemlidir. Çocuğunuzu uygun sınırlar çerçevesinde (gece telefonunu kapatması gibi) çevrimiçi arkadaşlıkları sürdürmeye teşvik etmek özellikle sosyalleşmenin kısıtlı şekilde gerçekleştiği bu günler büyük önem taşımaktadır.

- Etkili iletişim stratejileri ve çatışma çözümleme kullanma:

Yazının Devamını Oku

Çocuk ve yetişkin arasında güvenli bağ kurmak

13 Kasım 2020
Bağ kurma ve bağlanma tecrübelerimizi doğduğumuz ilk günden itibaren edinmeye başlarız. Özellikle de ilk iki yıl içinde sürekli etrafımızda olan ve bize bakan kişilerle aramızdaki ilişki dünyayla ne kadar sağlıklı, dengeli, uyumlu ilişkiler oluşturabileceğimizi belirler. Bu ilişkinin niteliğini belirleyen en önemli unsur ise bağ kurma becerisidir.

Ruhsal ve fiziksel sağlığımız için güvende olduğumuzu bilmek bizler için çok önemlidir. Beyin ve sinir sistemimiz her an bu temel bilgiye dayanarak bedendeki ana mekanizmaları ve alt mekanizmaları koordine ederler.

‘Güvende olmadığını düşünerek’ ve bu sinyallerle çalışan beyin ve sinir sistemi var olduğu ortamda tehlike varmışçasına elindeki tüm yöntem ve kaynakları kullanacak yani, tepki veriyor olacaktır.

Beyin üzerine çalışan bilim insanları, “Beynin gelişmek için sahip olduğu genetik mirastan daha fazlasına ihtiyacı var, beynin gelişimi sosyal ilişki içinde gerçekleşiyor”  demektedirler.

Bu bağlamda en önemli unsurlardan biri de güvenli bağ kurmaktır, bu bağ genellikle çocuk ile yetişkin arasındaki duygusal bağ olarak tanımlanır. Bu duygusal bağ aynı zamanda çocuğun güvenli bir temel oluşturmasına ve etrafını keşfetmesine yardımcı olur. Çocukta güvenli bir alanın oluşturulması çocuğun sosyal, duygusal ve bilişsel gelişimini kuvvetlendirir.

Uzun zamandır öğrenmenin temelinde yer alan duyguların görülmesi ve bağ kurma ihtiyacı içinde bulunduğumuz pandemi sürecinden dolayı uzaktan eğitim araçlarıyla karşılanmaya çalışılmaktadır. Çeşitli yöntem ve tekniklerle zenginleştirilen uzaktan eğitim süreci, okul bünyesi altında sahip olunan sosyal ilişki kurma imkânlarından tüm paydaşları yoksun bırakmıştır. Şimdi uzaktan eğitimde çocuklarla bağ kurma, akran ilişkilerini destekleme, duyguları düzenleme ve odaklanma sağlama yollarının öneminden bahsedelim. Duygusal zekâ becerilerini geliştirmek konusunda destek sağlayan duygu koçluğu yaklaşımı çocukların duygularına rehberlik etme, sosyal ilişki kurma, olumlu iklim oluşturma konusunda eğitimcilere önemli araçlar sunmaktadır.

Pandemi günlerinde bazen umutlu, zorlanmış, kaygılı, taşmış, meşgul, enerjik, bunalmış ve baskı altında hissetmiş ve duygu durumumuzda değişkenlikler yaşamışızdır. Söz konusu çocuklara gelince her zaman bu bahsettiğimiz duygusal deneyimlerini açmak istemediklerini görürüz. Bunun içinde duygu koçluğunun beş adımından biri olan duyguların farkında olma konusu hakkında bahsetmemiz faydalı olacaktır. İlk olarak duygu ifadesi kullanmak çok büyük önem taşır. Çocuğun duygusuna verdiği isim ve tanımlama bize bir çerçeve ve ipucu verir. Çocuklar bazen biz farkına varmasak da anda yaşarlar, akıştadırlar. Yaşadıkları durumu anlamlandırma konusunda rehberliğe ihtiyaçları vardır. Akışı konuşmak ve anlamlandırmak gereklidir. Ne yaşandı? Ne oldu? Ne bitti? Çocuğun yaşayışını ona yansıtmak çok önemlidir. Davranışları konuşurken eşlik etmeye devam etmek ve bu konuda özen göstermek gerekir. ‘Senin için anlamlandıramadığın bir durum var buna değer veriyorum.’ denmelidir. Çocuklar büyürken ben kimim? Neyi severim neyi sevmem? gibi sorulara cevap bulmaya çalışırlar. Biz ebeveynler, öğretmenler ve yetişkinler de bu süreçte iç görü kazanmalarında onlara destek olmalıyız.

Çocuklar iç dünyalarında biz yetişkinlerin daha güçlü olduğunu biliyorlar ve eğer duygularını açarlarsa ceza gelebilir endişesi taşıyabiliyorlar. Bu dönemde çıkmaza düşmüş, kısıtlanmış ve engellenmiş hissedebiliyorlar. Bu durum ani duygusal patlamalara neden olabiliyor. Çocuklarda korku ve kaygı nöbetlerine tanık olabiliriz. Çünkü yaşamsal bir tehdit unsuru var olduğunu düşünürler. Hızlı biçimde felaket senaryoları kurabilirler. Aslında kaygının bir işlevi vardır ve bizim hayatta kalmamızı sağlar. Korku-felaket senaryosu ve çocuğun zihninin buna inanması döngüsel bir duygu durumunun içine hapsolmasına neden oluyor. Okulda bir öğrencimizde kaygı nöbeti yaşandığında öncelikle üzerinde durmamız gereken konu güvenlik ihtiyacıdır. Öğrenciyle bağ kurarak bunu bir tek sen yaşamıyorsun, herkes yaşıyor ben de yaşadım ve geçiyor denilmelidir. İhtiyaca göre elini tutabilirsiniz eğer dışarı çıkmak isterse eşlik edebilirsiniz. Ben buradayım ve senin yaşadığın şeyi görüyorum ve seni yalnız bırakmayacağım mesajı verebiliriz. Bedeninde hissettiği duyumları tarif edebilirsiniz. Çünkü çocuk o anda gücü ve kontrolü kaybetmiştir.

Uzaktan eğitimde sosyal ilişkiler ve öğretmenle bağ kurmak çok önemlidir. Çünkü çocuklar etkileşimle öğrenirler. Bu dönemde çocuklar etkileşim halinde duygularını birbirlerine yansıtmalıdır. Bunun için biz öğretmenler ve yetişkinler çocuklar için etkinlikler düzenlenmelidir. Çocukların duygularını yansıtmalarında eğer düşüncelerini yansıtmalarını istiyorsak resim, drama gibi farklı aktarım yollarına izin verebiliriz. Şarkı listesi yapmalarını, günlük tutmalarını isteyebilir ve pandemiyi düşündüğümde  ….… hissediyorum çünkü …… cümlesini tamamlatabiliriz.

Yazının Devamını Oku

Uzaktan eğitimin avantajları için kuralların belirlenmesi

3 Ekim 2020
Uzaktan eğitim, dijital eğitim, ters yüz edilmiş sınıflar derken ülke genelinde Covid-19 salgını nedeniyle örgün eğitime ara verilmek zorunda kalındı. Bu nedenle gelişmiş, gelişmemiş ya da gelişmekte olan ülkeler eğitim sistemlerini hızlıca çağın koşullarına uygun yenileme ve geliştirme faaliyetlerine giriştiler.

Uzaktan eğitim; zaman ve mekândan bağımsız, birçok eğitim kaynağına erişim fırsatı sunmakla beraber, birçok öğrenci ve öğretmeni birleştirme yönüyle örgün öğretime göre daha esnek bir yapıya sahip bir süreç oldu.

Uzaktan eğitim; “Sanal Ders”, “E-Öğrenme”, “E-Eğitim”, “Sanal Sınıf”, “Elektronik Öğrenme” gibi kavramlarla da ifade edilmektedir. Sanal sınıf, uzaktan eğitim sistemiyle entegre olarak çalışan sesli ve görüntülü sınıf ve gruplar olarak da karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca sanal sınıflar, farklı yerlerde bulunan öğrencilerin aynı zamanda bir öğretmen rehberliğinde bir araya geldikleri eşzamanlı çevrimiçi ortamlardır. Bu bağlamda sanal sınıfların gerçek sınıflara göre sağladığı en önemli avantaj, dünyanın neresinde olunursa olunsun, istenilen yerden öğrenme ortamına dâhil olabilme imkânıdır.

Sanal sınıf ortamının sunduğu avantajlar

Daha önceki eğitim süreçleri gözden geçirildiğinde geleneksel sınıf ortamında çekingen yapıdaki öğrencilerin düşüncelerini açıkça ifade edemedikleri gözlemlenmiştir. Sanal sınıf ortamının diğer avantajlarından biri de bu yapıdaki öğrencilerin kendilerini baskı altında hissetmeden yazışma ya da mikrofon yoluyla düşüncelerini söylemeleri ve derse aktif katılım sağlamalarıdır.

Etkileşimli bir ortam olan sanal sınıflar, öğrencilerin dersi ve müfredatı öğrenmelerini destekleyici yapıda, öğrencinin ders işleyişinde aktif olabildiği, öğretmen ve öğrencinin iş birliği içerisinde bulunduğu, öğretmen-öğrenci, öğrenci-öğrenci ve fiziksel sınıfa göre, içerik-öğrenci etkileşimlerinin büyük oranda sağlanabildiği ortamlardır.

Etkileşimli eğitim ortamı sunan sanal sınıfların başarıya katkısı %50 gibi büyük bir orandır. Teknolojinin hızla ilerlemekte olduğu bu süreçte ve böyle bir öğretim ortamını deneyimleyen çocuklar, gençler kablosuz ve taşınılabilir iletişim araçlarına zorlanmadan adapte olmakta ve bu araçları hayatlarının vazgeçilmezleri arasına koymaktadırlar. Ayrıca uzaktan eğitim derslerinde ortam sesi, klasik derslere göre çok daha az ve kontrollü olmaktadır. Öğrencilerin de ders içeriğine, öğretmen veya arkadaşının dersle ilgili söylediklerine çok daha rahat odaklanma olanakları vardır.

Yapılan araştırmalar öğretmenlerin, uzaktan eğitim sürecine hızlı adapte olduklarını, teknik konularda yeterli düzeyde olduğunu, öğrencilerin araştırarak öğrenmelerine ve araştırmaya sevk ettiğini, öğrencilerin yönlendirilmesi ve bilgilendirilmesine yardımcı olduğunu, etkili ve verimli liderlik davranışı göstererek sınıf ortamında eşit bir yapı oluşturduğunu bizlere göstermektedir.  

E-öğrenme sürecinde başarı

Yazının Devamını Oku

LGS yaklaşırken nelere dikkat etmeliyim?

17 Haziran 2020
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) tarafından LGS sınav tarihinin 20 Haziran olarak değiştirilmesi bu sene sınava girecek adaylar için avantajlı bir durum sağladı. LGS sınavı soru kapsamı yaşanan salgın sebebi ile bu seneye özgü olarak MEB tarafından değiştirildi. Öğrenciler sınavda sadece 2019-2020 eğitim ve öğretim yılının birinci döneminden sorumlu olacaklar.

LGS’ye sayılı günler kala öğrenciler zihinsel olarak sınava hazır olmalılar ve bugüne kadar başardıklarına odaklanarak kendilerine güvenmeliler. Sevgili öğrenciler öncelikle çalışmalarınızın karşılığını alacağınıza inanın. Unutmayınız; sınavlar büyük emekler vererek yapabildiklerinizi göstermeniz için birer fırsattır ve sadece sizin akademik bilgi birikiminizi ölçer.

Sınav öncesinde ve sırasında yaşanan kaygının belli bir düzeye kadar normal hatta motive edici olarak kabul edilebileceğini daha önce belirtmiştim. Bu durumun başarıyı artırıcı bir etkisinin de olduğu bilinmektedir. Aynı zamanda odaklanmayı ve gayreti de artıracağından, başarıyı da arttırır. Bu nedenle adayların tamamen kaygısız olmasını beklemek mümkün değildir. Ancak kaygı, yoğun olarak yaşandığında odaklanmayı ve başarıyı düşüren bir etki de meydana getirir. Özellikle bu yıl olağanüstü koşullar yaşadığımız şu zamanlarda öğrencilerimizin yaşadığı kaygı, çok daha yüksek olabilir ve artık sınav performansını düşürecek bir boyuta ulaşabilir. Yüksek kaygı düzeyi hafızayı olumsuz etkileyebileceği gibi öğrencilerin bilseler bile cevapları unutmasına da sebep olabilir. Bazı adaylar sınav stresini kontrol edebilmekte, ancak bazıları sınav stresinden etkilenerek mutsuz bir duygu hali, uykuya dalmakta güçlük ve iştahsızlık ile karşı karşıya kalabilmektedir.

Sınavdan birkaç gün önce yeni bilgi edinme ile ilgili hazırlıklarınızı ve bu sürece ait planlamalarınızı tamamlamaya çalışın. Ancak kendinizi iyi hissedecekseniz öğrendiğiniz konularla ilgili tekrar çalışmalarını sınav gününe kadar yapabilirsiniz ya da tüm dersleri içeren deneme sınavları çözebilirsiniz. Sınavdan önceki günü mümkün olduğunca sıradan bir gününüz gibi geçirin. Efor sarf edeceğiniz ve zihninizi yoracak etkinliklerden kaçının. Elinizden geldiğince elektronik cihazlardan ve sosyal medya hesaplarınızdan uzak durun. Sınavdan önceki gece rahat ve yeterli sürede uyumaya dikkat edin. Daha önceki günlerde uykuya geçtiğiniz süreden çok erken ya da çok geç uyumamaya çalışın.

Sınav sabahı kontrollü bir kahvaltı yapın. Genelde kahvaltıda ne yiyorsanız sınav sabahı da benzer gıdalar tüketmeye dikkat edin. Vücudunuzun alışık olmadığı farklı gıdalar kendinizi iyi hissetmemenize neden olabilir. Ani bir şekilde enerjinizi yükseltip sonrasında kendinizi yorgun hissetmenize neden olacak hazır gıdalardan da uzak durunuz. Fotoğraflı sınav giriş belgenizi ve geçerli kimlik belgenizi yanınızda bulundurunuz. O günkü hava şartlarına uygun ve kendinizi sınav anında rahat hissedeceğiniz kıyafetler giyin. İnce ama birkaç kat olacak şekilde kıyafet tercih ederseniz üşüme ya da ısınma durumuna uygun olarak kendinizi ortama ayarlayabilirsiniz. Üzerinizde aksesuar olmamasına dikkat ediniz. Sınava girmeden önce mutlaka fizyolojik ihtiyaçlarınızı da gideriniz.

Sınav anında hiçbir soruya takılıp kalmayınız. Sadece sınava odaklanın, soruları okurken zihninizi susturmalısınız. Eğer zihninizi susturmak istiyor ama zorlanıyorsanız, kendinize ve zihninize onu biraz sonra dinleyeceğinizi söyleyiniz ve sorulara dönünüz. Soru kitapçığınız iki elinizin arasında kalacak şekilde kollarınızı birbirine paralel tutarak ve öne doğru hafifçe eğilirken ellerinizi hafifçe kitapçığa doğru yaklaşacak şekilde görme alanınızı daraltarak içe doğru kapatın. Bu odağınızı kitapçığa çevirmenize ve etrafta olanların dikkatinizi dağıtmasına engel olur. Her sınavda farklı zorluk derecelerinde sorular yer alır. Fakat aynı sınavın içerisindeki zor bir soru da kolay bir soru da aynı derecede önemlidir. Bu nedenle zaman kaybını önlemek amacıyla "Turlama tekniği"ni uygulamanız gerekir. Uğraştırıcı soruları daire, zor dediğiniz soruları üçgen içine alıp geçin, hiçbir soruya takılıp kalmayın yola durmadan devam edin, zamanı etkili kullanın. Sınavda 3 yanlış bir doğruyu götürecektir. Bu nedenle bilmediğiniz, emin olmadığınız soruları sakın işaretlemeyin. Bırakın boş kalsın.

Sınav zamanı yaklaştıkça ailelere düşen görevler de artmaktadır. Bu hafta artık aileler bir adım geride durmalı, öğrencilerin yanında sınav hakkında olumlu ya da olumsuz bir yargıda bulunmamalı, çocuklarına güvendiklerini ve çabalarının karşılığını alacaklarına olan inançlarını sadece söylemekle kalmamalı, aynı zamanda onlara göstermeye de çalışmalılar. Bu süreçte ailelerin bazen rolleri karıştırabildiklerini gözlemliyoruz. Sınava kendilerinin hazırlandığı gibi bir düşünceye kapılabiliyorlar. Böyle olunca kendileri de sınav stresi yaşayarak çocuklarının üzerinde baskı kurmaya başlayabiliyorlar. LGS sınavı için tek bir şans olduğundan doğal olarak nitelikli ve iyi bir liseyi kazanmalarını istiyorlar. Aileler bu süreçte daha çok empatik bir tutum içinde olmalılar. Geleceklerinin şekillenmesi için karşılarına çıkabilecek birçok kapıdan sadece biri olduğu fikri çocuklarla anlaşılır ve samimi bir dille paylaşılmalı. LGS'ye girecek öğrencilerin yaşları henüz küçük olduğundan hayata dair hedefleri tam netleşmemiş olabiliyor. Aileler kalan sürede maddi olmayan ödüllendirmeler yoluna giderek de çocuklarına destek sağlayabilirler. Bir deneme sınavından sonra çocuğunuzun çok sevdiği bir etkinliği beraberce yapabilirsiniz. Birlikte yemek hazırlayabilir, kitap okuyabilir, oyunlar oynayabilirsiniz.  

Yazının Devamını Oku