Pınar Yalçın Bahat

Radyasyon üreme sağlığını olumsuz etkiler mi?

22 Haziran 2019
Günümüz teknoloji çağı olması nedeniyle hayatımızın her alanında ister istemez radyasyona maruz kalıyoruz. Tüm hücrelerimize zararı olduğu gibi benzer şekilde üreme organlarımıza da benzer şekilde zarar vermektedir. Uzun süreli maruziyet, erken yaşta menopoza ve çocuk sahibi olamamaya ve hatta kansere sebep olabilmektedir.

    Korunmak için birkaç öneriyi vücut ve üreme sağlığımız için hayatımızın içine almalıyız.Gün içinde mümkün olduğunca bol su tüketmeliyiz. Suyumuzu elektronik bir cihazın yanında tutmamalıyız.Evimizin farklı yerlerine radyasyon yaydığını düşündüğümüz cihazların yanına kaktüs veya patates yerleştirmeliyiz. (Zaman içinde kaktüsünüzde olan değişiklikleri gördüğünüzde, vücudunuza olan değişiklikleri tahmin edebilirsiniz.)Yemeklerinizi yerken mümkün olduğunca kişnişi yemeklerinize ekleyin. Benzer şekilde zerdeçalı pişmiş ve çiğ olarak yağlı yemekleriniz ile birlikte tüketin.Keçiboynuzunun kendisini ve tozunu özellikle sıcak içeceklere katarak kullanabiliriz.Geceleri yatarken cep telefonu, tablet, bilgisayar ve televizyon gibi cihazları odamızda bulundurmamalıyız. Benzer şekilde cep telefonlarını mümkün olduğunca üzerimizde taşımamalıyız.

SÜLFÜR İÇERİĞİ YÜKSEK GIDALAR

    Maydanoz, turp, lahana, zencefil, avokado, soğan, sarımsak ve brokoliyi daha fazla tüketmeliyiz.Elma, papaya ve limon tüketimini arttırmalıyız.Hindistan cevizi yağı başta tiroid bezi olmak üzere organlarımız için koruyucu etki göstermektedir.Uçağa bindiğimizde mümkün olduğunca normalden fazla sıvı tüketmeli, yolculukta tüketmek için taze yiyecekleri tercih etmeye özen göstermeliyiz. Uçuş günlerimizin ardından bu besinleri daha fazla tüketmeliyiz.

EK TAKVİYE OLARAK DOKTOR ÖNERİSİ DOĞRULTUSUNDA BUNLARI KULLANABİLİRSİNİZ

• Spirulina• Chlorella• Yaban sarımsağı özütü• Ester C vitamini• Selenyum

Kil ve kil ürünlerini hem vücudumuza dıştan kullanmalı hem de uygun olarak hazırlanmış olanları özellikle maruziyetimizin arttığı dönemlerde içerek tüketmeliyiz. Benzer şekilde bu dönemlerde aralıklı olarak polen tüketimini arttırmalıyız.

Saydığımız tüm besinler içeriklerinde farklı etken maddeler sayesinde radyasyonun etkilerinin vücudumuzda en aza indirgenmesini sağlamaktadır.    

• Spirulina
• Chlorella
• Yaban sarımsağı özütü
• Ester C vitamini
• Selenyum

Kil ve kil ürünlerini hem vücudumuza dıştan kullanmalı hem de uygun olarak hazırlanmış olanları özellikle maruziyetimizin arttığı dönemlerde içerek tüketmeliyiz. Benzer şekilde bu dönemlerde aralıklı olarak polen tüketimini arttırmalıyız.

Saydığımız tüm besinler içeriklerinde farklı etken maddeler sayesinde radyasyonun etkilerinin vücudumuzda en aza indirgenmesini sağlamaktadır.

Yazının Devamını Oku

Ağrılı mesane sendromu nedir? Nasıl tedavi edilir?

20 Haziran 2019
Sık idrara gitme, mesane veya pelvik bölgede ağrı, basınç hissi gibi semptomlarla birlikte, enfeksiyon ve diğer tanımlanabilir patolojilerin dışlanmasına dayanan bir semptomlar bütünü olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde halen yoğun çalışmalara rağmen bu klinik tablonun kesin tedavisi üzerinde kesin bir görüş birliği bulunmamaktadır.

Mesane duvarının aşırı kalınlaşmasıyla karakterize olan bu hastalıkta, sık idrar gitme isteği ancak idrar miktarının az olması, pelvik bölgede devamlı devam eden ağrı olması, ağrılı mesane sendromu tanısını düşündürmektedir.

• Aciliyet hissi, sık ve az miktarda idrara çıkma
• Cinsel ilişki sırasında ve sonrasında ağrı
• Kronik pelvik ağrı

Mesane kapasitesi normalin altındadır. Tipik olarak bu kişilerde ağrı mesane dolu iken ortaya çıkar ve miksiyon sonrası bir rahatlama olur. Cinsel ilişki, sigara ve adet görme ağrıyı arttırmaktadır. Alerji, depresyon, kronik halsizlik, fibromiyalji ve irritabl barsak sendromu gibi hastalıklarda sık eşlik etmektedir. Hastalığı tedavi etmek için eşlik eden hastalıklarda mutlaka tedavi edilmelidir. Bol sıvı tüketilmeli, daha önceki idrar yolları enfeksiyonları yazımızda bahsettiğimiz gibi idrar yolları için irritan etkili olan besinler ve içecekler tüketilmemelidir.

• Kafein (çay - kahve)
• Tatlandırıcılar

Yazının Devamını Oku

Doğuma destek gıdalar

30 Mayıs 2019
Doğum, her kadının birbirinden farklı heyecanlar ile beklediği bir süreçtir. Mutlu son yaklaştıkça anne adayları için zaman daha da yavaş ilerler. Bu süreci son günlerde hızlandırmak ve doğum sancılarını başlatıp, rahim ağzının gerekli olgunluğa ulaşmasın

Doğum, her kadının birbirinden farklı heyecanlar ile beklediği bir süreçtir. Mutlu son yaklaştıkça anne adayları için zaman daha da yavaş ilerler. Bu süreci son günlerde hızlandırmak ve doğum sancılarını başlatıp, rahim ağzının gerekli olgunluğa ulaşmasını sağlamak için anne adayları bazı destekler alabilir.

Bilinen ve hakkında yapılmış bilimsel çalışma da olan hurma, ülkemizde oldukça sık kullanılan yiyeceklerin başında gelir. Benzer şekilde hurma sirkesi de aynı amaçla kullanılır. Doğum sonrasında da süt arttırıcı ve rahmin toparlanmasını kolaylaştırıcı etkisi nedeni ile kullanılmaya devam edilir. Benzer şekilde salatalarda kullanılan balzamik sirke de doğumu kolaylaştırıcı ve bağırsak hareketlerini arttırıcı etkisi nedeni ile kullanılır. Bunun yanında ahududunun kendisi ve çayı da doğumu başlatmak için kullanılır. Ananas, mango ve kivi tüketimi içeriğindeki ‘bromelain’ adlı enzim sayesinde doğumda rahmin kasılması ve rahim ağzının doğuma hazırlanmasında görevli olan ‘prostaglandin’ adlı maddelere etki eder. Tüm bu yiyecekler mutlaka bol su tüketimi ile desteklenmelidir.

Ülkemiz mutfağında yaygın kullanılmasa da özellikle İtalyan mutfağında patlıcan ve peynirli yemeklere kekik ve fesleğen eklenerek doğuma özel kolaylaştırıcı bir yemek hazırlanır. Burada asıl etkiyi fesleğen ve kekik sağlar. Aşırıya kaçmadan bizler de yemeklerimize bu baharatları son dönemlerde damak tadımıza göre ekleyebiliriz.

Acı biber baharat olarak yaygın kullanılır, içeriğindeki ‘kapsaisin’, endorfin salınımına neden olur ve ağrı yolaklarına etki eder. Ancak unutulmamalıdır ki aşırı tüketimi gebelerde reflüyü arttırmaktadır. Bu dönemde pek çok baharat ve yağ türevi, benzer şekilde doğumu kolaylaştırmak için kullanılır. Ancak bu besinler ve yağlar asıl etkisini bağırsaklar üzerine gösterir ve bağırsak hareketlerini arttırması nedeni ile zamanla rahimde dolaylı olarak kasılmalara yol açar. Artmış bağırsak hareketleri ile birlikte su kaybı da fazla olacağı ve gebenin hayat konforunu bozabileceği için tarafımızca önerilmemektedir.

Alacağımız besinler ne kadar doğal gıdalar olsa da her besinin pek çok etkisi olduğu göz önüne alınarak ve mutlaka takibimizi yapan hekime danışarak uygun miktarda tüketmeye özen göstermeliyiz. Doğum için olmazsa olmaz ise su ve yürüyüştür. Hamileler mümkün olduğunca gebelikleri boyunca su tüketmeye ve yürüyüş yapmaya özen göstermelidir. Tüm bu yiyeceklerin özellikle erken gebelik haftalarında aşırı tüketilmemesine özen gösterilmelidir.

Yazının Devamını Oku

İdrar yolu enfeksiyonlarınız tekrar mı ediyor?

20 Mayıs 2019
İdrar yolu enfeksiyonu, çoğumuza yabancı gelmeyen hayatımızın bir döneminde mutlaka yaşadığımız durumlardan biridir. Özellikle biz kadınlar adet dönemimizden hemen önce ve adet dönemimiz sırasında çok daha yoğun bir şekilde bu durumu yaşamaktayız.

Eğer aşağıda sıraladığımız bulgulardan birkaçı varsa idrar yolu enfeksiyonunuz olabilir.

• İdrar yaparken yanma
• Sık idrar çıkma
• Sık idrar gitme isteği
• İdrarda kan olması
• Çay rengi idrar
• Kasık ağrısı

Bu durumun en önemli sebebi de bu dönemde bağışıklık sistemimizin zayıflaması ve hormonal değişikliklerle floramızın daha kolay bozulabilmesidir. Çoğu zaman idrar yolu enfeksiyonu yaşadığımızı düşünürüz ancak yaptırdığımız tahliller bunun düşündüğümüz gibi olmadığını gösterir. Böyle durumlarda öncelikle beslenmemize tükettiğimiz besin grubuna dikkat etmeliyiz.

Yazının Devamını Oku

Tüp bebek tedavisi öncesi detoksun önemi

8 Mayıs 2019
Çocuk sahibi olmak pek çok çiftin en büyük hayali olmakla birlikte bazı çiftler çocuk yapma konusunda tıbbi sorunlarla karşılaşabiliyorlar. Eşlerde birbirinden farklı faktörlere bağlı olarak çocuk sahibi olmak zorlaşabiliyor ve çiftler yardımlı üreme yöntemlerine başvurmak durumunda kalabiliyorlar.

Özellikle günümüzde çevresel koşulların etkisi, geç dönemde evlilik, kariyerin ardından geç anne olmayı seçme gibi sebeplerle yardımcı üreme yöntemlerine başvuru daha fazla olmaktadır. Ancak bazı hastalarda farklı teknikler denenmesine ve yapılan muayene ve tahlillerde her şeyin normal gözükmesine rağmen çocuk sahibi olmak çok zor olabiliyor.

Eşlerin her ikisi de gebelik planlamadan önce genel anlamda bir arınma programı uyguladıklarında çok daha başarılı sonuçlar alındığı görülmekte ve eşlerin yumurta ve sperm kalitelerinin arttığı izlenmektedir. Tedaviye başlamadan ya da gebelik planlamadan en az 3 ay önce çiftler için arınma programı başlatılmalıdır. Birincil detoks için mutlaka bol su tüketilmeli ve böbrekler yolu ile atılma desteklenmelidir.

Vücudumuzdan ağır metallerin uzaklaşmasını sağlayacak destek ürünlerin (çeşitli yosun ve kil türevleri gibi) kullanımı sağlanmalıdır. Mümkünse doktorunuzun önerdiği takviyelerin yanına deri yolu ile detoks için sauna da mutlaka eklenmelidir. Vücutta ağır metal detoksifikasyonu sağlanması için buna uygun bir beslenme düzeni oluşturulmalıdır. 

Lif oranı yüksek ve bağırsaklardan atılım sağlayan besinlerin tüketimi de arttırılmalıdır. Özellikle plastik kaplar, su şişeleri ve yazarkasa fişlerinde yüksek oranda bulunan BPA ve benzeri hormon bozucu kimyasallar hayatımızdan çıkartılmalıdır. Yemek pişirirken ve saklarken alüminyum folyo ve kaplardan uzak durmalıyız. Kadınların günlük kimyasala en çok maruz kaldığı makyaj malzemelerinin seçiminde olabildiğince doğal içerikli olanlar tercih edilip minimal kullanıma özen gösterilmelidir. Hayatımızın her alanında bu tür kimyasallara istemeden maruz kalıyor olsak da yaşam rutinimizde bazı değişiklikler yaparak bu oranı olabildiğince minimuma indirmeliyiz. 

Dış kimyasalları vücudumuzdan kısa sürede uzaklaştırmak için şelasyon tedavisine başlamalı bunun için beslenmenin yanında ozon terapisinden de destek alabiliriz. Manyetik alanın genetik yapımızda yaptığı değişiklikler göz önüne alarak bulunduğumuz ortamlarda televizyon, tablet ve telefon gibi cihazları minimal düzeyde yakınımızda bulundurmalı ve gece yatarken yatak odamızdan mutlaka çıkarmalıyız. Cep telefonlarını da olabildiğince üzerimizde taşımamaya özen göstermeliyiz. Vücudumuzda enerji akışının düzenlenmesi için akupunkturdan ya da binlerce kilometrelik sinir ağından oluşan ve her noktamızın uyarılmasında görev alan sinir sistemimizin regülasyonu için nöralterapiden destek alabiliriz.

Detoksun en önemli parçalarından biride ruhsal detokstur. Eşlerin stres faktörlerinin yönetimi için kişisel farkındalığı yükseltmek ve doğru stres yönetimi için mindfullnes programlarından destek alınabilir. Vücudumuzun kortizol ve stres seviyesini yönetmek için aromaterapiden yüksek oranda faydalanabiliriz. Bu sebeple rahatlama sağlamak için gün içinde aromatik yağlardan koklama yapılabiliriz. Tüm bu detoks programını aslında gebelik istemi dışında da belli dönemlerde hayatımızın günlük rutini içine almalıyız.

Yazının Devamını Oku

Adet dönemlerinde görülen baş ağrılarına dikkat

2 Mayıs 2019
Adet dönemleri çoğu kadın için hayatın durduğu dönemler olarak geçmektedir. Günler öncesinden başlayan ruh hali değişiklikleri ve kanama ile birlikte görülen sıkıntılı durumlar bunların başında gelir. Özellikle pek çok kadın bu dönemde ortaya çıkan baş ağrılarından şikâyetçidir.

Baş ağrıları çoğu kadında adet kanamasından önce gerginlik ve vücutta şişkinliğin hissedildiği dönemde ortaya çıkarken, bazı kadınlarda ise kanama ile hissedilmeye başlanmakta ve kanama bitimi ile kendiliğinden geçmektedir. Bütüncül bakış açısı ile değerlendirdiğimizde bu durum vücutta bir hormonal dengesizliğin göstergesidir. Ancak bunun yanında özellikle bu dönemde su tüketiminin az olması ağrıyı tetikleyen unsurların başında gelir. Vücutta gerekli Magnezyum ve B vitamini gibi çeşitli vitamin ve mineral eksiklikleri de bu şikâyeti arttırmaktadır.

Adet dönemimizi daha konforlu geçirmek için mümkün olduğunca başta su olmak üzere sıvı tüketimimizi arttırmalı, mümkünse 2- 3 lt kadar ortalama su tüketmeli, magnezyum ve B vitamini takviyemizi mutlaka almalı ve hafif beslenmeye özen göstermeliyiz.

Bu dönemde ödem atmamızı sağlayacak beslenme düzeni ve fitoterapötik karışımlar bedende genel bir rahatlama sağladığı için baş ağrıları üzerine de etkili olmaktadır.

Özellikle B vitamini , magnezyum ve potasyum açısından zengin yiyeceklerden tüketmeye bu dönem ve öncesinde ağırlık vermeli, sindirimi daha zor olan et ve aşırı baharatlı gıdalar ile aşırı kafein ( çay - kahve) tüketiminden kaçınmalıyız.

Hormonal düzensizlik için lifli gıda tüketimi de ayrıca önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü vücutta fazla olan hormonlarımızın bağırsaklar yolu ile atılımı için günlük gerekli lif ihtiyacımızı karşılayacak gıdaları düzenli olarak uzun vadede tüketmeye özen göstermeliyiz. Alışkanlıklarımızda bu küçük değişiklikler ağrılarımızda düzelme sağlamıyorsa mutlaka bir nöroloji uzmanına muayene olmalıyız.

Özellikle bu dönemde kadın doğum hekiminizle bu dönemi değerlendirip hormonal düzensizlik için nöralterapiden büyük destek alabilirsiniz. Nöralterapi bakış açısı ile değerlendirildiğinde adet döneminde görülen baş ağrılarında genital bölgeden geçirilmiş operasyonlar ve enfeksiyonlar ya da diş tedavileri ve hastalıklarının önemli bir yer tuttuğunu görmekteyiz.

Nöralterapi vücudumuzdaki sinir ağ sayesinde gerekli düzenlemeleri sağlayarak özellikle adet döneminde görülen migren olgularında kalıcı ve uzun vadeli çözüme ulaşılmasını sağlamaktadır. Yine benzer şekilde aromaterapi yağları ile hazırlanacak karışımlarla günlük düzenli koklama ve sürme uygulaması yaparak bu dönemi daha keyifli geçirebilirsiniz.

Aromaterapi yağları ile yapılan karışımlar günlük sirkadien ritmimizin düzene girmesini sağlarken, stres faktörünü de ortadan kaldırmamıza yardımcı olmaktadır. Baş ve boyun bölgemizde bulunan kas gruplarında oluşan kasılmaların özellikle adet dönemimizde artmasına bağlı olarak benzer şekilde ağrılar ortaya çıkmakta ve bu bölgelere yapılacak enjeksiyon ve kas gevşetme manipülasyon hareketleri de ağrılarda azalma sağlamaktadır.

Yazının Devamını Oku

Ameliyat sonrası yara izlerine iyi gelen doğal tedaviler

19 Nisan 2019
Pek çoğumuz hayatımızın bir bölümünde cerrahi müdahale geçirmek zorunda kalıyoruz. Özellikle sezeryan ameliyatı sonrası biz bayanlar, ameliyat kadar ameliyat sonrası yara yerimizin nasıl iyileşeceği ile ilgili endişe duyuyoruz. Yara yeri iyileşme süreci genetik yapımıza bağlı olarak değişmekle birlikte, hayatımızda yapacağımız küçük değişikliklerle daha sağlıklı ve kısa sürede düzelebilmektedir.

Bunlar için;

1- Bol su tüketmeliyiz. (2.5- 3 litre kadar)

2- Meyve ve sebze tüketimimizi arttırmalı gerekirse vitamin mineral desteği almalıyız. (A ve C vitamini ile çinko başta olmak üzere),

3- Sigara ve alkol tüketmemeliyiz.

4- Yara yerinin günlük nemlenmesini sağlamalıyız. ( Mümkünse uygun bir krem ve yağ ile dönüşümlü olarak ) Doğal yağlardan özellikle içerikleri nedeni ile Hindistan cevizi yağı, avakado yağı, shea ve jojoba yağları tercih edilirken; nemlendirme amaçlı aloe vera tavsiye edilir.

5- İlk aylarda güneş ışığından korumalıyız.

6- Kanlanmasını etkileyecek dar kıyafetlerden kaçınmalıyız.

7- Dikişler alındıktan sonra doktorunuza danışarak nemlendirici krem veya doğal yağlarla masaj yapınız.

Yazının Devamını Oku

Adet sancımızı kendimiz yeniyoruz!

12 Nisan 2019
Adet sancısı, (Dismenore) genç kızlarda adet dönemlerinde, özellikle de ilk 3 günde görülür. Daha çok alt karın bölgesi ve bel çevresinde yaygın olarak hissedilir. Bu ağrı sosyal hayattan uzaklaşmaya, ileri dönemlerde iş gücü kaybına neden olabilmektedir.

Adet sancısı problemi yaşıyorsak mutlaka bir kadın hastalıkları ve doğum uzmanına muayene olmalı ve altında yatan herhangi bir organik neden olup olmadığını öğrenmeliyiz.

Altta yatan herhangi bir sebep bulunmadığında, yaşadığımız bu ağrıyı medikal tedavilerle gidermek dışında kendimiz evde nasıl azaltabiliriz diye çözüm yolları aramaktayız. Bu noktada beslenmemizi ve günlük yaşam kalitemizi artırarak ağrı şiddetini ve süresini azaltabiliriz.
Bu dönemde beslenmemize mutlaka ağrı kesici etkisi bulunan besinleri daha fazla eklemeliyiz. Bu besinlerin başında Omega 3’ten zengin soğuk su balıkları (somon – sardalya - hamsi ) ve çiğ, koyu yeşil yapraklı sebzeler ve tohumlu besinler ( semizotu - avokado – ıspanak - chia – ceviz – keten tohumu ) gelmektedir. Özellikle mevsiminde taze balıkları seçmeli ve bunlara ek olarak ağrı kesici etkinliği kanıtlanmış Omega 3 takviyesi almalıyız.

B grubu vitamin desteği için baklagil grubunu uygun şekilde hazırlayarak tüketmeli, gerekirse takviye almalıyız.

Vücudun su ihtiyacını düzenli olarak gidermeli (2-3 lt ), mümkünse bu dönemde kahve ve çaydan uzak kalmalı, özellikle gün içinde bir bardak ve akşam yatmadan bir bardak melisa- ıhlamur- papatya çaylarından birini içmeye özen göstermeliyiz. Böylece hem sakinleştirici etkileri ile rahat uyumuş hem de kafeinin etkilerinden uzaklaşmış oluruz.

Mümkün olduğunca sebze ağırlıklı; “Akdeniz Mutfağı” tarzı alkali beslenmeye özen göstermeliyiz. Mor ve koyu yeşil yapraklı sebzeleri ağırlıklı olarak tüketmeye özen göstermeliyiz.

Özelikle âdetin ilk günleri için kendimize yapacağımız pratik bir çorbaya; kırmızıbiber, zerdeçal, karabiber ekleyerek ağrı kesici etkinliğini artırabiliriz.

• Rahim kaslarının kasılmasına bağlı ortaya çıkan ağrıyı azaltmak adına magnezyumdan zengin muz- patates – avokado – hurma gibi besinlerin tüketimini artırmalıyız.

Yazının Devamını Oku