Pınar Yalçın Bahat

Vajinal akıntı normal mi? Vajinal akıntı nasıl geçer?

9 Aralık 2019
Kış aylarının gelmesi ile birlikte kadınların en temel ve ortak şikayetlerinin başında vajinal akıntılar geliyor. Özellikle regl döneminin bittiğinde bu akıntıların artabileceğini belirten Kadın Hastalıkları ve Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Dr. Pınar Yalçın Bahat, konuyla ilgili önemli uyarılarda bulundu.

Akıntı şikayetinizin en büyük sebeplerinden biri kullandığınız günlük pedler olabilir. Bu nedenle mümkünse organik günlük pedleri tercih edin ya da günlük pamuklu iç çamaşırınızı değiştirmeye özen gösterin. Kullanılan sentetik iç çamaşırları da tıpkı günlük pedler gibi akıntıyı arttırabilir. Her iki ürün de bu bölgede hava almasını engeller ve bakteri üremesine neden olur. Özellikle regl dönemimizin bittiği süreçte bu akıntılar artabilir.

• Özellikle adet bitim dönemi ve genel olarak vajinal bölgenin florasında bozulmaya neden olabilecek aşırı dar kıyafetlerden kaçınmak gerekir.

• Akıntılar için tampon kullanımını olabildiğince kısa süreli tutmalı ve belli aralıklar ile değiştirmeye özen göstermelisiniz.

• Vajinal bölgeyi temizlemek için kullanacağımız pek çok temizlik ürünü bu bölgenin florasının bozulmasına neden olabilir. Vajinal bölgeyi olabildiğince sadece su ile yıkamaya özen göstermelisiniz.

• Bu dönemde prebiyotik kaynağı gıdaların tüketimini de arttırmalısınız. Unutmamalıyız ki tükettiğimiz gıdaların pek çoğu bağışıklık sistemimizi etkileyerek bu tip şikâyetlere neden olabilmektedir.

• Normal döngümüz içinde ayın belli zamanlarında doğal akıntılarımızın artabileceği unutulmamalıdır, bu akıntılar patolojik olarak değerlendirilmemelidir.

Unutulmamalıdır ki tekrar eden vajinal akıntılarda kadın hastalıkları ve doğum uzmanına mutlaka muayene olmalısınız. Gerekirse partneriniz de tedavi başlamalıdır.

Yazının Devamını Oku

Kullandığınız bazı doğal destekler sağlığınızı bozabilir

18 Kasım 2019
Günümüzde pek çok kişi kimyasal ve hazır tüketim ürünlerinden uzaklaşmaya başladı. Doğala dönerken aslında 2 önemli sorunun cevaplanması gerekmektedir.

1. Kullandığım ürünler gerçekten güvenilir mi?
2. Bu ürünleri doğru ve güvenilir dozda kullanıyor muyum?

Bu iki sorunun cevabı maalesef çoğu kez evet olmuyor ve beraberinde bazı sağlık sorunlarını da getiriyor. Doğal/organik yazan her ürün gerçekten temiz ve gerekli denetimlerden geçmiş olmayabiliyor, bu nedenle kullandığınız ürünlere internet haberlerini takip ederek değil hekiminize danışıp alırken gerekli sertifikaları sorgulayarak kendinizi ve sağlığınıza gereken önemi gerçekten gösterebilirsiniz.
Diğer önemli konu ise kullandığımız bitkisel ürünlerin aslında belli dozlardan sonra yanlış ilaç kullanımı gibi sonuçlar doğurabileceği ve yediğimiz yiyecekler veya kullandığımız diğer ilaçlar ile etkileşebileceği gerçeğidir.

Pek çok kadın, özellikle çok masum gözüken uzun süreli ve fazla miktarda bitki çayı kullanımı ve güvenilirliği tartışmalı olan bitkisel kürler sonucunda başta adet düzensizlikleri olmak üzere pek çok nedenle kadın doğum uzmanına başvurabilmektedir. Adet kanamalarında artışlar, ara kanamalar, normalden daha uzun ve fazla miktarda süren adet döngüleri, lekelenme kanamaları ve bazı kistik oluşumlar bunların başında gelmektedir. Bu nedenle kullandığınız ürünlerin güvenilirliğini ve doğru kullanımını mutlaka uzmanlara danışınız. Özellikle kadın doğum alanında ve vücudunuzda fark ettiğiniz daha önce var olmayan bazı değişikliklerin sebebinin bu ürünler olabileceğini unutmayınız. Böyle bir belirti var ise öncelikle kullanımı bırakıp sonrasında hekiminize başvurunuz.

Doğru şekilde kullanıldığında gerçekten etkili olduğuna inandığınız bitkisel destek ürünleri ve çaylarının kullanımına mutlaka doktorunuza danışarak başlayınız.

Bir başka önemli konu ise bu destek ürünlerinin nasıl tüketileceğidir. Bu destek ürünlerii kullanırken yanlış zamanda, aç veya tok kullanımına bağlı olarak ya da etkisini azaltabilecek başka bir ürün takviyesi nedeni ile bu ürünlerden elde edebileceğimiz efektif etkiyi sağlayamayabiliyoruz.

Unutmayınız ki kullandığımız pek çok ilaç bu ürünlerin belli dozlarda bir araya getirilmesi ile oluşturuluyor ve doğru ve güvenilir ürünler kullanılmadığında istenmeyen sonuçlara sebep olabiliyor.

Yazının Devamını Oku

Meme sağlığı için bilmemiz gerekenler

15 Ekim 2019
Biz kadınlar hayat mücadelesi içinde çoğu zaman kendimizi ikinci plana atıyoruz. Yıllık yaptırmamız gereken kontroller de çoğu zaman unutuluyor ve maalesef kötü haberler duyunca aklımıza geliyor. Yıllık yaptırmamız gereken kontrollerin başında meme ultrasonu ve yaşımıza göre gerekirse mamografi gelmektedir. Günümüzde gelişen teknoloji ile birlikte çok küçük boyutlu kitleler bile ağrısız bir çekimle erken dönemde tespit edilebilmekte ve erken tanı sağlanabilmektedir.

Meme sağlığımız için mutlaka her duşa girdiğimizde meme muayenemizi elle yapmalıyız. Elimize gelebilecek herhangi bir kitle bizler için uyarıcı olmalı ve mutlaka hekimimize başvurmalıyız. Özellikle meme başında oluşabilecek içeri çökme gibi görüntüleri aynada kontrol etmeliyiz.

Daha önceden fibrokistik meme tanımız varsa özelikle kullandığımız ilaç grubuna dikkat etmeli, hormon ve benzeri etki gösteren ilaçları hekimimize danışarak kullanmalıyız. Fibrokistik meme hastalığında özellikle anti enflamatuar ve alkali beslenmeye özen göstermeliyiz. Enflamasyonun pek çok kronik hastalık kökeninde olduğunu bildiğimiz için özellikle sağlıklı beslenmeye özen göstermeliyiz.

Doğum sonrası mümkünse bebeğimizi en az 1 yıl süre ile emzirmeliyiz. Çünkü hamilelik ve sonrasında emzirmenin meme sağlığı açısından pozitif etkisi olduğunu biliyoruz.

Ailemizde başta meme olmak üzere herhangi bir başka kanser öykümüz varsa yıllık tüm kontrollerimize ayrıca özen göstermeliyiz.

Sigara tüketimimiz varsa mutlaka bırakmalıyız. Hazır gıdalardan ve kimyasal içeriği yüksek besinleri tüketmekten kaçınmalıyız.

Gün içinde evde ve kişisel hijyenimiz için kullandığımız ürünler içeriği temiz ve doğal ürünler kullanmaya özen göstermeliyiz. Başta kullandığımız roll-onumuz olmak üzere tüm makyaj ve kişisel hijyen ürünlerimizde (şampuan, ped, makyaj malzemeleri gibi) gereken özeni göstermeliyiz.

Yılda en azından bir kez hekimimize danışarak vücudumuzu maruz kaldığımız kimyasallardan arındırmak için detoks yapmalıyız.

Cep telefonlarımızı kıyafet cebinde kullanmamaya özen göstermeliyiz. Mümkünse gece yatarken elektronik cihazlardan uzak bir bölgede uyumaya özen göstermeliyiz.

Yazının Devamını Oku

Emzirme dönemi nasıl geçirilmeli? Anne adaylarına öneriler…

2 Ekim 2019
Emzirme; bir anne için evladı ile en yakın olduğu, keyifli paylaşımlarda bulunduğu zaman dilimidir. Peki, bu dönemde hem anne adayı hem de bebeğin sağlığı açısından nelere dikkat edilmeli? Kadın Hastalıkları ve Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Dr. Pınar Yalçın Bahat anlatıyor…

- Emzirme döneminde öncelikle gebeliğimizin 6. ayından itibaren meme başımızı nemlendirmeye başlamalıyız. Bunun için Hindistan cevizi, zeytinyağı ve badem yağı gibi yağları kullanabilir, zaman zaman da E vitamini kapsülünü küçük bir iğne yardımı ile delip meme başlarına sürebiliriz. Bu sayede meme başının iyice nemlenmesi ve beslenmesi sağlanırken emzirme dönemine de hazırlık yapmış oluruz.

- Emzirme döneminde yine meme başına her emzirmeden sonra doğal aromaterapi yağları ile hazırlanmış karışımlar sürülebilir, böylelikle tahriş engellenebilir. Özellikle bu dönemde anne adaylarının kullanabileceği anti bakteriyel özellikli orijinal gümüş kapakçıklar hem yara oluşumunu engellemesi hem de var olan yaraları iyileştirmesiyle yeni annelerin konforunu artırır.

- Emzirme döneminde ilk günden itibaren bol su tüketilmelidir. Tükettiğimiz tüm gıdaların sütümüz aracılığı ile bebeğimize geçtiği unutulmamalıdır. Bunun için özellikle uyku problemi olan veya uyku düzeni oturmamış bebeklerin anneleri çay kahve, aşırı çikolata ya da kakao içeren gıdalardan sınırlı miktarda tüketmelidir.

- Bu dönemde anne, kalsiyum ve diğer minerallerin kaybını azaltmak adına mutlaka günde 1 adet maden suyu içmeli ve uygun formda olan kalsiyum, D vitamini ve magnezyum takviyesi almalıdır. Aksi takdirde kayıplar ilk olarak diş problemleriyle kendini göstermeye başlayacaktır. Özellikle belirli miktarda kuruyemiş tüketimi (başta badem ve ceviz olmak üzere) özellikle kalsiyum takviyesi ve içerdiği vitamin ve mineraller nedeniyle önerilmektedir. Unutulmamalıdır ki, kuruyemişlerin geceden yoğurtlu suda bekletildikten sonra yıkanıp yenmesi kuruyemişlerden daha fazla faydalanmamızı sağlamaktadır.

- Memelerde herhangi bir enfeksiyon oluşmaması için mutlaka emzirme dışında da uygun zaman aralıkları ile boşaltılması sağlanmalı, gerekirse meme pedleri kullanılmalıdır. İç çamaşırı günlük olarak değiştirilmeli ve bebeğin ağız sağlığına da dikkat edilmelidir.

- Süt miktarı için su tüketimi ne kadar önemliyse annenin uyku düzeni de aynı şekilde önem arz eder. Annenin yeterince dinlenmesi sağlanmalıdır. Gün içinde annenin stresini azaltmaya yardımcı olabilecek yağlar da hava yayıcı içinde kullanılabilir, bu hem annenin hem de bebeğin daha sakin ve huzurlu olmasını sağlar.

- Emzirme döneminin anne açısından olabildiğince konforlu geçmesi amaçlanırken, bebek açısından da içeriği zengin bir süt için uygun ve doktor önerisi ile yeterli miktarda gıda tüketimi ayarlanmalı, gereksiz karbonhidrat tüketiminden kaçınılmalı, kaliteli beslenmeye özen göstermeliyiz.

Yazının Devamını Oku

Hamilelikte sakatat tüketimi uygun mu?

21 Eylül 2019
Hamilelerin uzak durması gereken yiyecekler neler? Hamilelikte sakatat yenir mi? Gebelik döneminde doğru beslenmenin önemini ve dikkat edilmesi gerekenleri Kadın Hastalıkları ve Tamamlayıcı Tıp Uzmanı Dr. Pınar Yalçın Bahat açıkladı.

Gebelikte malum pek çoğumuz farklı yiyecekler yemek isteyebiliyoruz. Özelikle de kültürümüzdeki gibi et ve sakatat türevi (ciğer, böbrek, dil, dalak, uykuluk, işkembe, kelle paça) ürün tüketiminde dikkatli olmak gerekiyor.

Hamile kalmadan önce veya gebelik öğrenildikten hemen sonra doktorunuzun önerdiği testleri mutlaka yaptırmalısınız. Bu testler sonucunda, vücudumuzda bazı virüslere karşı koruyuculuk yoksa özellikle sakatat türevi yiyecekleri tüketmemeye özen göstermeli ve bu yiyeceklere çıplak elle dokunmamalıyız (Benzer şekilde koruyuculuk yoksa tüm evcil hayvanlardan da uzak durmamız gerekebilir).

Ciğer A vitamininden çok zengin olduğu için gebelik döneminde yoğun tüketimi annede toksik etkilere yol açarak bebeğe zarar verebilir. Ayrıca sakatat türevi besinlerde toksin birikimi de olduğu için gebelik döneminde tüketimi risk yaratır. Alınan toksin ve kimyasallar anne adaylarının ve bebeğin organlarında, farklı dokularında birikerek anne karnında ya da sonrasında hastalıklara neden olabilir.

Kelle paça ve işkembe ise bazı bölgelerde, temizlik sürecindeki aşamalarda kimyasal kullanılarak beyazlatıldığı için hem hamile kadınlar hem de fetüs için çok tehlikeli olabilir.

Temiz ve sağlıklı ortamlarda yetiştirildiğinde vitamin ve proteinden zengin olan bu besinler mümkünse gebelik döneminde tüketilmemeli, sonraki dönemde güvenilir ortamlardan alınarak yenmelidir.

Şarküteri ürünlerinin de gebelikte tüketilmesi önerilmez. Özellikle sosis, salam gibi işlenmiş et ürünleri sağlıklı yaşam menümüz içinde hiçbir dönemde yer almamalıdır. Bunların içlerinde koruyucu ve kimyasal maddeler yüksek oranlarda bulunur. Pastırma ve sucuk gibi diğer fermente ürünlerin tüketimine sınırlı olarak, güvenilir etlerden yapıldığını düşündüğümüz firmalardan temin etmeliyiz. Bu ürünlerde de bulunan çeşitli koruyucu ürünler anne ve bebek sağlığı için önerilmemektedir.

Çiğ et içeren, çiğ köfte, suşi ve benzeri ürünlerin tüketilmesi gebelikte önerilmez.

Kokoreç tüketilmesi de benzer şekilde anne adaylarına virüs bulaşmasına ve aşırı toksin alımına sebep olabileceği için önerilmez.

Yazının Devamını Oku

Çikolata kisti olan hastalara öneriler

17 Eylül 2019
‘Endometriozis’ yani halk arsında bilinen adı ile ‘çikolata kisti’ üreme çağındaki kadınlar açısından önemli bir sağlık sorunudur. Maalesef nedeni ve tedavisi bulunabilmiş bir hastalık değildir. Her yaş grubunda görülebildiği için tüm hastalara farklı tavsiyeler verilir. Hastalık tam olarak tedavi edilmese de çikolata kisti ile yaşamak öğrenilebilir.

Endometriozisi olan genç kızlarımızda genellikle ilk bulgu adet sancısı olmaktadır. Bunun için genç kızlarımıza belli aralıklarla omega-3 (özellikle EPA-DHA oranı yüksek) kullanımı önermekteyiz. Benzer şekilde doğru tipte magnezyum kullanımı adet sancılarının kabus haline gelmesini engellemektedir. Bu iki takviye özellikle ağrılı semptomlarda etkilidir.

Hastaların diyetleri hekimleri tarafından düzenlenmeli; gluten, şeker ve süt ürünleri ile hazır gıdalar beslenme düzeninden çıkarılmalıdır. Hasta izlemine göre bazı besinlerin tüketimi aralıklı olarak değiştirilebilir. Mutlak su tüketimi günde 2-3 lt altına inmemelidir. Sebze, meyve ağırlıklı beslenmeye özen gösterilmelidir.

Hastamızda sigara kullanımı varsa mutlaka bıraktırılmalı ve etkilerine yönelik tedavi edilmelidir.

Hastalığın psikolojik boyutu da çok önemli olduğu için mutlaka hastalara nefes egzersizleri öğretilmeli ve günlük rutinlerine almaları istenmelidir.

Benzer şekilde özellikle pelvik bölge kaslarını rahatlatmak için egzersiz ve yoga hareketleri önerilir, hastalar hem profesyonel olarak hem de evde kendilerinin yapmaları yönünde desteklenmelidir.

Cinsel ilişki sırasında yaşayabilecekleri sorunlara yönelik bazı bilgiler verilmeli ve bu konuda yardımcı olabilecek yöntemler anlatılabilmektedir.

Hastalarımızda endometriozise bağlı eksik olabilecek vitaminler mutlaka takviye edilmeli, bu vitamin ve mineral eksikliklerine bağlı oluşabilecek sorunlar engellenmelidir.

Unutulmamalıdır ki bu hastalığın şu an için net tedavisi olmayabilir ancak biz erken dönemden itibaren kadın doğum hekimimize gitmeli, bazı önerilere uymalıyız. Bu hastalıkla daha yaşanabilir hale gelmek için hekimden öneriler almalıyız.

Yazının Devamını Oku

Sağlığınız için Hindistan cevizi yağı ile tanışın

10 Eylül 2019
Son dönemlerin en popüler yağlarından biri olan Hindistan cevizi yağının pek çok alanda faydalı olduğu söylenirken aksini savunan araştırmalar da mevcut. Peki, bu farklı sonuçlar neye bağlı ve kadın hastalıkları açısından Hindistan cevizi yağı bizim için ne kadar önemli?

Hindistan cevizi yağı, nemlendirici özelliği olan bir yağ. Besleyici özelliği sayesinde özellikle vajinal kuruluk, ilişki sırasında tam ıslanamama ve buna bağlı şikayetleri, cinsel isteksizliği olan kadınlarda hayat kurtarıcıdır. Nemlendirici özelliğinden vücudumuzun pek çok bölgesinde faydalanabiliriz. Benzer şekilde tekrarlayan mantar enfeksiyonlarında hem kendisi tek başına hem de içine eklenen diğer uçucu yağlar ile birlikte anti-bakteriyel özelliği sayesinde tedavi edici etki gösterir.

Anti-bakteriyel özelliği sayesinde gebelik ve emzirme döneminde anne adayları tarafından güvenle kullanılabilir.

İçten tedavi edici özelliğine bakacak olursak özellikle detoks sürecinde ağızda yağ çekme olarak tabir ettiğimiz ‘oil pulling’ işlemi için en ideal yağlardan biridir. Hem ağız içi bakterileri yok eder hem diş etleri için temizleyicidir. Bu süreçte başta dil üzerinde olmak üzere tüm ağızda ağır metal temizliği yapılmasında da etkilidir. Uzun süreli kullanımda dişlerde beyazlatıcı etki sağlar.

Kilo verme sürecinde ve özellikle kadın doğum hastalıklarından “polikistik over sendromu” olan kilolu genç kadınların tedavisinde aktif olarak güvenle kullanılabilir.

Medikal anlamda tedavi edici özelliği için ise mutlaka medikal olarak kullanılabilen, eczanelerde satılan Hindistan cevizi yağlarından kullanılmalıdır. Bu yağlar kolesterol düşürücü etkisinin yanı sıra, sadece anne sütünde bulunun orta zincirli yağ asitlerini de içerdiği için hücreler tarafından aktif olarak kullanılır ve besleyici bir etki sağlar.

Hindistan cevizi yağı tüketiminde ürünün özellikle soğuk sıkım ve güvenilir olmasına dikkat etmek gerekir, mutlaka hekiminize danışarak uygun şekilde kullanmalısınız.

Yazının Devamını Oku

Polikistik over sendromu kabusunuz olmasın!

6 Eylül 2019
Üreme sağlığı biz kadınları hayatın her döneminde etkilemektedir. Özellikle ergenlik döneminden itibaren başlayan adet düzensizlikleri, adet görememe, tüylenme, özellikle kalça ve bel çevresinde görülen kilo alımı ve yağlanma bizlere polikistik over sendromu olabileceğimizi düşündürmelidir.

POLİKİSTİK OVER SENDROMU TANISI NASIL KOYULUR?

Polikistik over sendromu tanısı, kadın hastalıkları ve doğum hekimi tarafından ultrason ile muayene ve hastadan alınan anamnez ile rahatlıkla konulabilir. Laboratuvar testleriyle doğrulamak ya da uygulanacak olan tedaviyi yönlendirmek için çoğu zaman yardımcı olmaktadır.

Polikistik over tanınız varsa mutlaka kadın hastalıkları ve doğum hekiminin gözetiminde olmalısınız. Kronik bir hastalıktır, uzun dönem takibi ve tedavisi gerekmektedir. Erken yaşlarda tanı almak tedavi ve iyileşme süreci için olumlu etkileri vardır. Polikistik over tanılı hastalarda vücutta enflamatuar süreçler devam etmekte olup, bu süreci tetikleyen, ilerlemesine neden olan bazı mineral ve vitamin takviyeleri mutlaka başlanmalıdır. Sonraki dönemde çocuk sahibi olma ile ilgili sorun yaşamamak adına erken dönem tedaviye başlamak çok değerlidir.

Benzer şekilde var olan enflamatuar süreçlere bağlı olarak ileri dönemlerde bu hasta grubu kardiyak ve metabolik hastalıklar açısından yüksek risk taşımaktadır. Bu nedenle bu hasta grubu mutlaka bir bütün olarak ele alınmalı ve genç kızlık döneminden menopoz dönemine kadar kadın hastalıkları ve doğum hekimleri tarafından takip edilmelidir.

Tüylenme şikayeti olan hastalarda başlanan tedavi ile var olan tüylerin gitmeyeceği ancak tedavi ile yeni kılların çıkmayacağı bilgisi verilmelidir. Var olan kıllar için lazer en doğru seçenek olmaktadır. Yine bu hastalar mutlaka kadın doğum hekimleri tarafından olası diğer sebepler açısından mutlaka değerlendirilmedir.

PEKİ, TANI ALDIK NE YAPACAĞIZ?

Aslında diğer tüm hastalıklarda olduğu gibi kendimize daha iyi bakmaya başlayacağız. Polikistik over sendromu tanısı alan hastalar mutlaka adrenal yorgunluk açısından da değerlendirilmeli ve hormonal disfonksiyon açısından tedavi başlanmalıdır.

Özellikle hormonal disfonksiyonu düzenlemek için aromaterapi koklamaları ve enflamatuar süreçleri düzenlemek için doktorunuzun uygun gördüğü destek tedavilere başlamalısınız.

1 ay süre ile günlük yapılan aromaterapi koklamaları medikal tedavi ile birlikte kullanıldığında adet kanamalarının düzene girdiği ve hastanın uykusuzluk problemlerinin çözüldüğü görülmektedir.

Karaciğer üzerine yüklenmelerinde polikistik over sendromu üzerine etkili olduğu unutulmamalı ve hasta değerlendirildikten sonra gerekirse şelasyon tedavisi başlanmalıdır. Tedavinin uzun soluklu olduğu ve aslında üreme sağlığı dışında kronik yorgunluk, halsizlik, unutkanlık gibi ek semptomları olduğuda unutulmamalıdır.

Uygun tedavi ile kabusunuz olmaktan çıkacağını, sadece sürecin biraz uzun olduğu unutmayın.

Polikistik over sendromu tanısı, kadın hastalıkları ve doğum hekimi tarafından ultrason ile muayene ve hastadan alınan anamnez ile rahatlıkla konulabilir. Laboratuvar testleriyle doğrulamak ya da uygulanacak olan tedaviyi yönlendirmek için çoğu zaman yardımcı olmaktadır.

Polikistik over tanınız varsa mutlaka kadın hastalıkları ve doğum hekiminin gözetiminde olmalısınız. Kronik bir hastalıktır, uzun dönem takibi ve tedavisi gerekmektedir. Erken yaşlarda tanı almak tedavi ve iyileşme süreci için olumlu etkileri vardır. Polikistik over tanılı hastalarda vücutta enflamatuar süreçler devam etmekte olup, bu süreci tetikleyen, ilerlemesine neden olan bazı mineral ve vitamin takviyeleri mutlaka başlanmalıdır. Sonraki dönemde çocuk sahibi olma ile ilgili sorun yaşamamak adına erken dönem tedaviye başlamak çok değerlidir.

Benzer şekilde var olan enflamatuar süreçlere bağlı olarak ileri dönemlerde bu hasta grubu kardiyak ve metabolik hastalıklar açısından yüksek risk taşımaktadır. Bu nedenle bu hasta grubu mutlaka bir bütün olarak ele alınmalı ve genç kızlık döneminden menopoz dönemine kadar kadın hastalıkları ve doğum hekimleri tarafından takip edilmelidir.

Tüylenme şikayeti olan hastalarda başlanan tedavi ile var olan tüylerin gitmeyeceği ancak tedavi ile yeni kılların çıkmayacağı bilgisi verilmelidir. Var olan kıllar için lazer en doğru seçenek olmaktadır. Yine bu hastalar mutlaka kadın doğum hekimleri tarafından olası diğer sebepler açısından mutlaka değerlendirilmedir.

Aslında diğer tüm hastalıklarda olduğu gibi kendimize daha iyi bakmaya başlayacağız. Polikistik over sendromu tanısı alan hastalar mutlaka adrenal yorgunluk açısından da değerlendirilmeli ve hormonal disfonksiyon açısından tedavi başlanmalıdır.

Özellikle hormonal disfonksiyonu düzenlemek için aromaterapi koklamaları ve enflamatuar süreçleri düzenlemek için doktorunuzun uygun gördüğü destek tedavilere başlamalısınız.

1 ay süre ile günlük yapılan aromaterapi koklamaları medikal tedavi ile birlikte kullanıldığında adet kanamalarının düzene girdiği ve hastanın uykusuzluk problemlerinin çözüldüğü görülmektedir.

Yazının Devamını Oku