Derya Fidan

Geçirgen bağırsak sendromu belirtileri ve tedavisi

27 Şubat 2021
Sindirim sisteminizin en önemli parçası bağırsaklarımızdır. Çünkü bağırsaklar besinlerin parçalanmaya devam ettiği ve neredeyse tamamının emildiği noktadır.

Bağırsak duvarı, bağırsağın içini çevreleyen tek hücreli kalın epitelyal hücrelerden oluşmuştur ve insan vücudu ile dış dünya arasındaki en geniş yüzeyli bariyerdir. Bu bariyerin bütünlüğünün korunması ve geçirgenliğin kontrolü immün sistemin sağlığı ve patojenlere karşı korunmada çok önemlidir.

Sindirim sisteminin merkezi olan ve ikinci beyin olarak tanımlanan bağırsakların sağlığı, tüm metabolizmayı etkilemektedir. Bağışıklık sistemi hücrelerinin yüzde 70’i bağırsaklarda bulunmaktadır.

Geçirgen bağırsak sendromu nedir?

Sızdıran bağırsak sendromu, bağların açılması ile ilgili bir durumdur. Bu bağlar bağırsaklardan kan dolaşımına sadece sindirilmiş besinlerin, mineral ve vitaminlerin girmesine izin veren geçiş noktalarıdır. Eğer bağırsaklardaki hücreler arası bağlar bozulursa, kan dolaşımına zararlı maddeler ve toksinler geçebilmektedir. Yine sıkı bağlar, toksinler, mikroplar ve sindirilmemiş yiyecek parçacıklarını tutmakta ve bağırsağa hasar vermektedir. Sızan patojenler ya da iyi sindirilmemiş besinler kan dolaşımına karışır, bağışıklık sistemi ise tanımadığı bu maddelere karşı saldırıya geçmektedir. Yani bağışıklık sistemi kendi dokusuna saldırmaktadır.

Geçirgen bağırsak sendromu belirtileri nelerdir?

Geçirgen bağırsak sendromu pek çok farklı belirtiyi beraberinde getirebilir. Besin alerjileri, bağışıklık sistemi hastalıkları, cilt problemleri, nörolojik sorunlar, vitamin eksiklikleri, tedavi edilemeyen depresyon, sürekli olan baş ağrısı, fibromiyalji, kabızlık, ishal, irritabl bağırsak sendromu, kronik yorgunluk gibi pek çok belirtiyle kendisini gösterebilir.

Besin alerjileri: Bağırsaklarınızdaki geçiş bozulduğunda, bedeninize alerjiye sebep olabilecek birçok farklı besin ve toksin giriyor. Bu durum basit bir alerjiden çok daha öteye gidiyor. Çünkü direkt olarak bedeninize geçen ve sürekli uyarı oluşturan alerjenler hiç geçmeyen reaksiyonlar oluştururlar.

Otoimmün hastalıklar:

Yazının Devamını Oku

Koronavirüse karşı bağışıklık sistemini güçlendiren beslenme önerileri ve takviyeler

24 Şubat 2021
Bağışlık sistemini güçlü tutmak için doğru beslenmenin önemli olduğu, özellikle de bu pandemi şartlarında elzem olduğu bir dönemden geçiyoruz.

Bu zor dönemi olabildiğince rahat atlatmak için seçilecek gıdaların protein, lif, vitamin, mineral ve antioksidanlardan zengin olması dengeli beslenme yönünden büyük önem taşımaktadır.

Mevsime uygun ve dayanıklı sebze ve meyveler tercih edilmeli

İçinde bulunduğumuz mevsim düşünüldüğünde uzun süre dayanabilecek sebzelere karnabahar, lahana, kabak, brokoli, biber, turp, havuç, patates; meyvelere ise elma, portakal, greyfurt, mandalina, olgun olmayan muz örnek verilebilir.

Özellikle narenciye grubu meyveler bağışıklık sistemini destekleyici C vitamininden zengin olduğu için bu meyvelerin tüketimine ağırlık verilmeli, mümkünse yemeklere taze limon sıkılmalıdır. Dayanıklı sebzelerin raf ömrünü uzatmak için yıkanmadan ve kesilmeden buzdolabında saklanmaları gerekmektedir. Bunlara ek olarak kuru meyve, kuru bamya, patlıcan, biber, domates gibi gıdalar da raf ömrü uzun; lif ve mineral kaynağı gıdalar olduğu için evde bulundurulmak faydalı olacaktır.

Kuru baklagiller her gün tüketilebilirler

Oldukça dayanıklı ve besin değeri yüksek bir başka protein kaynağı alternatifi ise kuru baklagillerdir. Yeşil, kırmızı mercimek, nohut, fasulye çeşitleri, barbunya, vb. gıdalar her gün tüketilebilirler. Yalnız, pişirme süresi uzun olabilen bu ürünlerin önceden büyük miktarlarda haşlanıp daha sonra hızlıca pişirilebilecek şekilde buzlukta saklanması kuru baklagillerin tüketimini kolaylaştıracaktır. Konserve olarak da alınabilecek bu ürünlerin evde hazırlanması, konserveden başka alternatifi sınırlı olabilecek ürünler düşünüldüğünde Türkiye’de önerilerin oldukça üzerinde seyreden tuz tüketiminin azaltılması açısından daha uygun olacaktır.

Yazının Devamını Oku

Yeme bozukluğu nedir, nasıl tedavi edilir?

13 Ocak 2021
Yeme bozuklukları; beslenme yetersizliği, aşırı beslenme, depresyon, madde bağımlılığı, anksiyete gibi ciddi sorunlara neden olabilen, yeme alışkanlıklarındaki sapmalardır. Yeme bozuklukları psikiyatrik problemler arasında çok yaygın olarak görülmektedir ve çoğunlukla genç kadınları etkilemektedir. Bu durum mortalite ve morbidite açısından yüksek riske sahiptir. Yeme bozuklukları ergenlik dönemindeki bireylerde ve genç erişkinlerde oldukça yaygındır.

Son yıllarda giderek önem kazanan ve özellikle gençlerde yaygınlığı ve sıklığı giderek artan yeme bozuklukları Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından “önemli tıbbi durum” olarak tanımlanmaktadır. Yeme tutumu ve beden algısının bozulduğu bu durumda, kişiler bedenini olduğundan şişman ya da şekilsiz bulmakta, çok kısıtlı gıda almakta, yemekleri takiben kusma veya kendini kusturma, laksatif kullanma ve aşırı egzersiz gibi davranışlar sergileyebilmektedirler.

Kişilerin fiziksel görünümlerine gereğinden fazla önem vermesi, özellikle adolesanlarda yeme bozukluklarının artışına yol açmaktadır. Amerika’da yapılan çalışmalar, yeme bozukluklarının son 20 yılda önemli derecede artış gösterdiği üzerinde durmaktadır. Amerikan Psikiyatri Birliği (APA), klinik yeme bozukluklarını; Anoreksiya Nervoza, Bulimia Nervoza, sınıflandırılamayan (atipik) yeme bozuklukları özellikle tıkanırcasına yeme sendromu olmak üzere 3 grup altında toplamaktadır.

Üniversite öğrencileri gerek içinde bulundukları yaş gerekse muhtemel psiko-sosyal ve ekonomik zorlanmalar nedeniyle yeme bozuklukları için risk grubunu oluşturmakta ve bu konu ile ilgili eğitim ve önleyici tedbirlerin alınması, korunmanın sağlanması, şayet hastalık oluşmuşsa tedavinin sağlanması önem taşımaktadır. Genç kızlarda anoreksiya nervozanın binde bir, bulimiya nervozanın yüzde bir olduğu bildirilmektedir. Erkeklerde seyrektir.

Anoreksiya nervoza nedir, belirtileri nelerdir?

Anoreksiya nervozadaki temel belirtiler; zayıf bir bedene sahip olma arzusu, kilo almaktan aşırı korku, beden imgesinde bozukluk ve adet kesilmesidir.  Hasta kilo kaybetme amacıyla özel davranış biçimleri geliştirir. Hastaların yaklaşık yarısı bütün yiyecek alımını ileri derecede azaltarak kilo kaybeder. Bazıları yoğun egzersiz yapar. Hastaların diğer yarısı sıkı diyet uygular, ara sıra kontrol kaybederek tıkınırcasına yemek yer ve ardından bu yediklerini kusarak çıkarır. Hastalar aldıkları besinlerin kilo yapıcı etkisini azaltmak için laksatif (ishal yapıcı), diüretik (su atıcı) gibi ilaçlara da başvurabilirler. Sonuçta hasta, sağlığını tehdit edecek ölçüde zayıflamış oluyor ve önüne geçilmesi güç sorunlar oluşmaya başlıyor.  Anoreksiya nervoza için en riskli yaşlar 14 -15 yaşlarıdır. Genelde ergenlik döneminde başladığı bildirilir ancak çok ender de olsa 9 yaşında ve menopoz sonrası kadınlarda başladığı bildiren çalışmalar da vardır. 

Bulimia nervoza nedir, belirtileri nelerdir?

Bulimia nervoza, aşırı yeme atakları ve ardından gelen kusmaların ön planda olduğu bir yeme bozuklukları tablosudur. Hasta yine zayıf bir bedene sahip olmak istediği için anoreksiya nervozadaki gibi yediklerini dışarı atmak, kalori yapıcı etkilerini gidermek için çeşitli yollara başvurur. Ancak bu tabloda farklı olarak hasta hafif kilolu ya da normal beden ağırlığındadır. Bulimia nervoza için ise tipik başlangıç 18-19 yaş arasıdır.

Yeme

Yazının Devamını Oku

Hibiskus çayı nasıl demlenir, faydaları neler?

8 Ocak 2021
Hibiskus çayı, daha çok Güney Amerika’da yetişen hibiskus bitkisinin çiçeklerinden elde edilir. Kıpkırmızı rengi ve ekşimtırak tadıyla da en sevilen çaylar arasındadır.

İçeriğindeki flavonoidler, vitamin ve mineraller sayesinde antidepresan özelliği gösterir. Yapılan bir çalışmaya göre; hibiskusun, programlanmış hücre ölümünü (apoptoz) uyararak kanser hücrelerinin çoğalmasını yavaşlattığı kanıtlanmıştır.

Hibiskus çayında bulunan zengin C vitamini içeriğinin yanı sıra anti-bakteriyel ve anti-inflamatuar özellikleri de soğuk algınlığı ve grip gibi rahatsızlıklardan korunmanıza yardımcı olur. Hibiskus çayı ayrıca ateşin neden olduğu rahatsızlıkları tedavi etmek için de kullanılabilir.

Hibiskus çayı, hipoglisemik ve hipolipidemik özellikleri sayesinde kan şekerinin düşürülmesine ve diyabetin önlenmesine yardımcı olur. Hibiskus, hipertansiyondan mustarip kişilerde kan basıncını düzenler.

Hibiskus çayı zayıflatır mı?

Hibiskus çayı yüksek oranda demir minerali içerir. Demir minerali sayesinde vücuttaki demir eksikliği ve kansızlık giderilebilir. Kansızlık ve demir eksikliği yaşayan kişiler kilo vermekte zorlanır. Hibiskus çayı sayesinde vücuttaki demir eksikliği giderilir ve kilo vermek kolaylaşır. Aynı zamanda içeriğindeki C vitamini sayesinde vücutta yağ yakımını hızlandırarak da zayıflamaya yardım eder.

Sindirimi kolaylaştırmasıyla da vücuttaki ödemi atar, şişkinlik gidericidir. Vücuttaki ödem ve şişkinliğin atılmasıyla da zayıflamak mümkündür.

Yazının Devamını Oku

Sağlıklı uykunun kaynağı melisa çayı başka nelere faydalı?

5 Ocak 2021
Melisa, kokusu limona benzeyen ve nane ile aynı aileden gelen bir bitki çeşididir. Avrupa, Kuzey Afrika ve Batı Asya’ya özgü olan bu bitki tüm dünyada yetiştirilebiliyor. Melisa hem sakinleşme amaçlı hem de bilişsel fonksiyonları güçlendirmek için kullanılıyor ancak potansiyel faydaları bunlarla sınırlı değil

İşte melisa çayının başlıca yararları…

-Melisa çayı stres etkilerini azaltıyor, sakinleştiriyor ve ruh halini iyileştiriyor. Melisa bitkisinin sakinleştirici etkilerine işaret eden pek çok bilimsel çalışma da mevcut.

-Bilişsel fonksiyonları geliştiriyor. Düzenli olarak melisa çayı içen kişilerde hafızayı, konsantrasyonu ve bilişsel başarıyı artırdığı gözleniyor. Melisa çayını yemeklerin yanında içmenin bitkideki faydalı maddelerin emilimini artırdığı yönünde de bulgular bulunuyor.

-Melisa çayı uyku sıkıntısı çekenler için de bilinen en etkili çözümlerden biri. Özellikle kedi otuyla birlikte tüketildiğinde melisa çayı uykusuzluğa iyi geliyor. Üstelik bu çay çocukların kullanımı için de uygun. Yatağa girmeden önce kedi otu ve melisa çayı içmek kesintisiz ve derin bir uyku çekmenize yardımcı olabilir.

-Sindirim bozukluğuna iyi geliyor. Eğer sık sık karın ağrısı ve rahatsızlık hissi yaşıyorsanız yemeklerle birlikte ya da yemekten sonra melisa çayı içmeniz sindirim sisteminizin daha düzgün çalışmasını sağlayacaktır. Bu yüzden ağır bir yemeğin üzerine melisa çayı içerek midenizi rahatlatabilirsiniz

-Regl döneminde kramp ve ağrıların şiddetini azaltıyor. Özellikle uzun süreli düzenli kullanımda krampları daha etkili şekilde azalttığı gözleniyor. Bunun için sadece ağrı hissettiğinizde değil, normal günlerde de düzenli şekilde melisa çayı tüketme alışkanlığı edinmenizde yarar var.

Alzheimer hastalığının belirtilerini hafifletir

Yapılan çalışmalara göre düzenli olarak günde 1 fincan melisa çayı içmek zihinsel fonksiyonları desteklemekte ve özellikle de yaşlanmayla birlikte azalan zihinsel işlevleri canlandırmaktadır. Bu bakımdan en sık yaşanan zihinsel sorulardan biri olan Alzheimer hastalığının belirtilerini hafifletmek için de melisa çayından faydalanılabilir.

Yazının Devamını Oku

Vitamin takviyeleri gerekli mi?

28 Aralık 2020
Vitaminler insan sağlığı için hayati değere sahip organik bileşiklerdir. Vitamin eksikliği pek çok önemli sağlık sorununa neden olabilir, bu nedenle vitamin eksikliği bulunan kişilerin uygun vitamin ve besin takviyesi alması çok önemlidir.

Vitaminlerin özellikle doğal yollardan alınması günlük tüketilmesi gereken elzem aminoasit, yağ asidi ve karbonhidrat bileşenleri ile yerine konması son derece önemlidir. Ancak ciddi vitamin eksikliği çekenler veya hastalık sürecinde olanlara uzman tavsiyesi ile ilaç şeklinde vitamin takviyesi alması önerilebilir.

Vücudun savunma mekanizması olan bağışıklık sistemi sadece dışarıdan gelen tehlikelere karşı vücudu korumakla kalmıyor aynı zamanda yaşlılığa karşı mücadele veriyor ve zinde hissetmeyi sağlıyor. Vücudun antioksidan mekanizmasının çalışmasında da rol oynayan bağışıklık sistemi zayıfladığında ise bazı riskler ortaya çıkabiliyor.

Çağımızın getirdiği çalışma koşulları dejenerasyonu, inorganik besin tüketimi ve stres yönetimini iyi sağlayamamaktan kaynaklı vücut metabolik dengemiz ne yazık ki bozulabilmekte, bağışıklık sistemimiz zarara uğrayarak enfeksiyonlara karşı direncimiz azalabilmektedir. Bunun önüne geçebilmek adına vitamin takviye kullanımı dönemsel olarak ihtiyacımız haline gelmektedir.

Kimler vitamin takviyesi almalı?

Birçok multivitamin kalsiyum, demir, magnezyum, potasyum ve çinko gibi mineraller içerir. Kişilerin ihtiyacına göre belirlenmesi gereken bu tercihler yanlış kullanıma bağlı organ hasarına sebebiyet verebilmektedir.

Vücut için yeterli ve dengeli olan bir sağlıklı beslenmede vitamin ve besin desteğine ihtiyaç yoktur. Fakat düşük enerji içeren diyet tüketenler, yeterli ve dengeli beslenemeyenler, vejetaryenler, veganlar, demir yetersizliği ve anemisi olanlar, gebe ve emziren kadınlar, menopoz sonrası kemik kaybı fazla olan kadınlar, yaşlılar, uzun süre ilaç kullananlar (antibiyotikler, laksatifler, diüretikler), besin alımını engelleyen alerjik hastalıkları olanlar, bir hastalığa bağlı beslenme (nutrisyon) tedavisi alanlar, diyaliz tedavisi gören hastalar mutlaka tedavilerine ve kişisel ihtiyaçlarına uygun vitamin takviyesi almalılar.

Hangi vitamin ne zaman kullanılmalı?

Kemik sağlığınızı korumak istiyorsanız;

Yazının Devamını Oku

Diyette farkında olmadan yapılan hatalar

10 Aralık 2020
Birçoğumuz hayatının bir döneminde mutlaka diyet yapmıştır. Çabucak, hızla kilo vermek için kulaktan duyduğumuz programları denemiş, belki kilo vermiş ama sonrasında daha fazlasını almıştır. Çoğu zaman hızlı kilo verme isteğiyle yanlış diyetleri uygulayabilirsiniz ya da diyete sadık olmanıza rağmen yeterince hızlı kilo vermediğinizi hissedebilirsiniz.

Sağlıklı beslenmeye ya da ne sıklıkla egzersiz yapıldığına bakılmaksızın birçok insan diyet konusunda aynı hataları yapar. Bu hatalar sadece bizi diyet yapmaktan bıktıran ve uzaklaştıran amaçsız uğraşlar olmanın dışında sağlığımızı bozarken, daha fazla kilo almamıza da neden olur. İşte, o hatalardan bazıları…

Her kaloriyi saymak

Diyet yaparken, kalorinin normal ihtiyacından az olması istenen bir durum ancak unutulmamalı ki tüketilen gıdaların kalitesi ve içerikleri kaloriden çok daha önemli. Eğer kaloriyi az tüketmeye çalışırken, protein ihtiyacını göz önünde bulundurmazsanız, kas kaybı yaşayabilirsiniz. Yapılan çalışmalar, düşük glisemik indeksli karbonhidrat tüketenlerin, aynı kaloride ancak daha yüksek glisemik indekse sahip karbonhidratla beslenenlere oranla daha fazla kilo kaybettiğini ortaya koymuş.

Her gün tartılmak

Zayıflama diyeti süresince sizi demoralize edebilecek en önemli unsurdur tartılmak. Gün içinde bile değişimler görülebilir; ödem artışı, kabızlık, total kiloyu etkileyebildiği için tartıya çıktığınızda kendinizi kilo almış olarak görebilirsiniz. Bu durum özellikle kadınlarda daha çok değişkenlik gösterir. Adet dönemleri, yumurtlama dönemleri gibi çok daha yoğun değişen vücut dengelerinden sebep ne yazık ki ayda sadece 2 defa doğru tartı sonucunu elde etmek mümkün olabiliyor. Bu nedenle demotive olmadan en azından haftada 1 kez mümkünse diyetisyeninizin kontrolünde tartılmalısınız.

Su içmemek

Su besinlerin sindirilmesi, metabolik atıkların atılması, metabolizmanın hızlanması ve dolayısıyla kilo kaybı için elzemdir. Gün içinde içilen çay, kahve, meyve suyu veya bitki çayları suyun yerini tutmaz. Bedeninizin temizlenmesi için nasıl suya ihtiyaç duyuyorsak iç organlarımızın temizlenmesi ve metabolik hızın artması için de saf suya ihtiyaç vardır. Bunu bu şekilde düşünmek daha motive edici olabilir.

Sevdiğiniz yiyecekleri hayatınızdan çıkarmak

Yazının Devamını Oku

Kemik suyunun faydaları ve ev yapımı kemik suyu tarifi

4 Aralık 2020
Kemik suyu her yaş grubundaki kişilerin bağışıklık sistemini koruyan ve zararlı etkenler karşısında daima güçlü tutma konusunda etkili bir besin kaynağıdır.

Kemik suyu vücudu enflamasyon kaynaklı hastalıklara karşı korumakta, özellikle içinde bulunan yaşlanma karşıtı mineraller sayesinde genç ve zinde kalmak isteyenlerin tercih edebileceği kaliteli bir besin kaynağı olmaktadır.

Bağırsak duvarının onarılmasında et ve kemik sularının yapıcı etkisi çok büyüktür. Kemik suyunun yapısında bulunan jelatin, doğal yağlar, mineraller, vitaminler, aminoasitler bağırsak duvarının tedavisinde son derece önemlidir. ‘Sızdıran bağırsak sendromu’ adı verilen tablonun iyileşmesinde kemik sularının rolü büyüktür. Bağırsak duvarındaki delikler, kemik suyu içindeki kolajen ile onarılabilir. Bu nedenle onlarca otoimmün hastalık, depresyon, kanser, diyabet gibi hastalığın tedavisinde destek olarak kemik suyu kullanılabilir.

Kemik suyunda bulunan, kolajen, kondroitin ve glikozamin, zayıflayan kıkırdak dokusunu güçlendirir ve kemik sağlığına destek olur.

Özellikle kadınların menopoz döneminde azalan östrojen seviyesine bağlı olarak kemik kırılganlığının arttığı yapılan çalışmalar ile görülmektedir. Bunun önüne geçebilmek daha güçlü kemik yapısına ve bağışıklık sistemine sahip olabilmek adına bu dönemde kemik suyu ve kemik suyundan yapılmış çorbaların tüketilmesi önerilmektedir.

Kemiğin içinde yer alan ilik, vücudun trombosit, eritrosit ve lökosit hücrelerinin çoğalmasına katkı sağlar. Kemik ilikleri soğuğa karşı koruyucudur. Bunun yanı sıra hastalık döneminde tüketildiğinde, enfeksiyonların olduğundan daha kısa sürede atlatılmasını sağlar.

Yapılan çalışmalara bakıldığında düzenli olarak kemik suyuna yapılmış çorba içildiğinde, tokluk süresinin daha da uzadığı ve buna bağlı olarak gün içinde alınan kalori miktarının daha az olup zaman içerisinde kilo vermeyi desteklediği görülmüştür.

Evde kemik suyu nasıl yapılır? İşte püf noktaları…

Özellikle bağdokuları ile birlikte ilikli kuzu veya dana kemiklerinin ortadan kırılmış halde olması ve ortalama 1- 1,5 kg kadar gelmesi yeterli olacaktır. İçine bir miktar da dana veya kuzu inciği eklenebilir.

Yazının Devamını Oku