Ayşe Arman

Ayşe Arman

aarman@hurriyet.com.tr

Yalan bile olsa beni sevdiğini söyle

Evli erkeklerin aşk yazmaları sahtekarlık mı?

Yazdıkları gerçek düşünceleri mi yoksa kadınlara yalakalık mı?

Evli erkek yazarlar korkak mı?

Karılarından, sevgililerinden, annelerinden, teyzelerinden, halalarından ürktükleri için aşk yazarken gerçek duygularını saklarlar mı?

Genel yayın yönetmenimizin şahsi itiraflarına göre öyle.

Evli erkeklerin, -şartları itibariyle- bu konuda yeteri kadar açık, dürüst ve net olamayacaklarını ilan ediyor.

Da...

İyi mi yapıyor?

O da bunu yaparak kadınlara yaranmaya çalışmıyor mu?

Ben en azından dürüstüm demeye getirmiyor mu?

Ben de diyorum ki, boşuna kendinizi yormayın arkadaşlar!

Nasıl olsa doğruyu söyleyen bir Allah'ın kulu bile yok!

Biz bunu bilmiyor muyuz?

Vivet Kanetti'nin dediği gibi aşk yazarlarının gerçek hayatta birlikte oldukları kadınlara karşı nasıl davrandıklarından bihaber miyiz?

Değiliz.

Herşeyi biliyoruz.

Her türlü melaneti bekliyoruz.

Amaaaa...

Eğer bir yazı iyi yazılmışsa, kadın ruhunu okşuyorsa, geri kalanının hiçbir önemi yok. En azından benim için. Tabii buna karşı olanlar var, içi bayılanlar, ruhu sıkışanlar, bu kadar da sahtekarlık olmaz diyenler...

Ne var ki, büyük çoğunluk böyle düşünmüyor.

Onlar hayatlarından memnun.

Yazılarda bile olsa, erkeklerin kadınları ciddiye almalarından, kadınlar için çaba, emek harcamalarından mutlular.

Ben de onlardan biriyim.

Salak olduğum için değil...

Yalan bile olsa bir erkeğin, kadınların gözüne girmeye çalışmasını izlemek hoşuma gittiği için!

Erkekler başkaaa, yazıları başkaaa.

Erkeklerin fonskiyonu başkaaa, yazıların fonksiyonu başkaaa.

Dolayısıyla evli, evsiz bir erkeğin sahtekarlık bile olsa, aşk döktürmesi hoşuma gidiyor.

İnanırım inanmam o ayrı...

Kadınların aşk merakı sürdüğü sürece, aşk yazarları da var olacaktır, bunu da biliniz...

Al gülüm ver gülüm hesabı!

Memleketin onca sorunu varken

Niye bir manikdepresifle röportaj yapıyorsun?

Memleketin onca sorunu varken...

Neden Bebek'te yeni bir eve taşındığını söylüyorsun?

Memleketin onca sorunu varken...

Niye annenden, kedinden, terasından, zartından zurtundan bahsediyorsun?

Memleketin onca sorunu varken...

* * *

En çok okuduğum, en çok gördüğüm cümlelerden biri bu:

- Memleketin onca sorunu varken!

Doğrudur.

Memleketin onca değil, tonla sorunu vardır.

Ben olmasam bile, elbette o sorunlara takan birileri de vardır. Araştırırlar, soruştururlar, bir sorunun altından çıkan büyük bir yolsuzluğu bulurlar, gözler önüne sererler.

Ondan sonra mı ne olur?

Memleketin bilumum radyo ve telyevizyonlarından şu açıklamayı duymaya başlarsınız:

- Sanki memleketin en önemli sorunuymuş gibi bizimle uğraşıyorlar!

Bir anlayabilsek bu memleketin ne istediğini...

Meseleyi çözeceğiz.

Benim yazdığım ufak tefek şeyleri beğenmeyip, büyük sorunlarla uğraşmamı isteyenler, denk düşüp de o büyük sorun gündeme geldiğinde neredeler?

Netice hayatımız bu iki cümle arasında sıkışıp kalıyor:

1) Memleketin onca sorunu varken...

2) Sanki bu memleketin en önemli sorunu biziz...

Sıkıldım vallahi.

İçinden çıkılacak gibi de değil.

En güzeli, herkesin en iyi bildiği şeyi yapması. O zaman inanıyorum ki, memleket için hayırlı olur. Benden de memlekete hayır getirecek yazı bu kadar olur!

Elena... Elena...

Duy sesimi

İşe yaradı. Elena'yla iş görüşmesi yapmak isteyen bir sürü insan mail attı. Ne var ki salak ben, bilgisayarda oradan oraya naklederken Elena'nın adresini uçurmuşum. Bu yüzden kızcağızla bağlantım kesildi. Türkçesi, Elena beni ara... Sana haberlerim var.
Yazarın Tüm Yazıları