Dip dibe yaşadığımız için, benim için G. Saray demek, Fatih Altaylı demekti. Gerçi ne ona ne de futbola bayıldığımı söyleyemem.
Ama seçim zamanı gelince, kulüpte neler oluyor diye, oturduk konuştuk. Durduk yerde derin bir yaraya parmak bastığımın farkında değildim tabii. O röportaj yayınlanır yayınlanmaz Mehmet Cansun, yani kulübün eski başkanı ‘‘Bana söz hakkı doğdu!’’ diye aradı. Söz hakkı denince, akan sular durur. Bir tam sayfa röportajda onun hakkında konuşulmuş, tabii ki Mehmet Cansun'un da kendisi üzerine yapılan yorumlara cevap verme hakkı vardı. Ama bu gerçekten haksızlık! Mehmet Cansun şimdi Maldiv'de, ben de burada kasetten onun anlattıklarını size nakletmeye çalışıyorum. Yarın da devam edecek...
HAMİŞ: Bu röportajda taraf filan değilim, aradaki elçiyim. Yani bana zeval olmaz. Benim durumum şu: O anlattı yazdım. Bu anlattı yazıyorum. Kim haklı, kimi haksız, valla o sizin sorununuz...
Şimdi herkes kazananın nasıl kazandığını merak ediyor ve onları okumakla meşgul. Ben de size neden kaybettiğinizi sorayım...
-Birinci etken Fatih Altaylı. Fatih'le kendi içimizdeki uyumu bir türlü tutturamadık. Allah var, ben her türlü toleransı gösterdim! Ama olmadı. Onu kazanmayı başaramadım. İkinci etken de, ne yazık ki seçimin gereklerini yerine getiremedik. İnsanlar son ana kadar listemizi bilmiyordu. Ben yönetimdeki çocukların çoğuyla devam etmeyi düşünüyordum, çünkü yeniden seçileceğimizi zannediyordum. Bizim yönetimimiz süresince yapılanları geçmişte yapabilmiş bir yönetim yok. Bütün G. Saray camiası da bunu söylüyor zaten. Faydalı ve iyi işler yaptık. Tüm bunların yeteceğini zannettim... Ama yetmedi!
Fatih Altaylı'nın seçimi kaybetmenizdeki payı yüzde kaçtır?
-Yüzde 25. O zaten yönetim içinde yaptığı çıkışlarla beni yıprattı. Bir kesim ‘‘İyi yaptın cevap vermemekle!’’ derken, diğer kesim ‘‘Yaa sen G. Saray Başkanı'sın. Senin ikinci başkanın televizyonlarda seninle ilgili nasıl böyle konuşabiliyor?’’ diyordu.
Siz neden Fatih Altaylı'yla çalışmak istediniz?
-Ben istemedim ki! Bu işe başladığımda, ekibin zaten dörtte üçünü tanımıyordum. Yiğit Şardan hariç. Fatih sizinle yaptığı söyleşide ‘‘Mehmet Cansun, arkadaşlarımla beni dışladı’’ diyor. Arkadaşlarıyla Fatih'i dışlasam herkesi dışlamış olurum, çünkü başka adam yok yönetimde! Fatih Altaylı, Eren Talu, Yiğit Şardan, Özcan Çetinsoy, Bikem Ardakoç, Özer Saraçoğlu bu insanların hepsi beraber geldiler zaten. Hepsi yakın arkadaş. Kulübü de beraber yönetiyorduk. Yani dışlamak filan söz konusu değil. Dışlasan yönetim kalmayacak ortada! Bütün o grup dedi ki, ‘‘Fatih'i de alalım’’. Allah var, kendisi girmek istemedi yönetime, onların ısrarıyla son anda kabul etti. Ama inanır mısınız ben olabilecekleri öngöremedim.
SAFMIŞIM HATTA APTAL
Nasıl yani?
-Hep övündüğüm bir şey vardı: Ben hayatımda G. Saray'dan hiç kimseyle kavga etmedim, hiçbir G. Saraylı'ya dargın değilim derdim. Artık böyle diyemiyorum. Sebebi Fatih. Düşünsenize, ona artık selam bile vermiyorum. Ben çok iyi niyetliydim, olan bitenin farkına varamadım! Kötü düşünebilen biri değilim, n'apim kafam öyle çalışmıyor. Safmışım, hatta aptal! Bana hep, ‘‘Fatih, agresif bir oğlan. Sana rahatsızlık çıkarır, şimdiden ayır’’ dediler. Dinlemedim. ‘‘Yok canım’’ dedim, ‘‘Çocuk doğruları söylüyor. Ben söylemem, utanırım. Ama o söylüyor. Bırakın söylesin.’’ Benim anlayışıma göre, herkes birbirini tenkit edebilir, edebilmeli, çünkü hayatta herkes aynı şekilde düşünecek diye bir şey yok. Yeter ki, bu iş nezaket sınırlarında yapılsın. Ama o öyle yapmadı! Size o söyleşide anlattığı hiçbir şey doğru değil. Ve bunu söylerken yönetim kurulundaki bütün arkadaşlarını da şahit gösteriyorum, gidin hepsine sorun...
DOĞRULUĞUNDAN ŞÜPHEM VAR
Siz onu ikinci başkan yaparken basındaki gücünden yararlanmayı hiç mi düşünmediniz?
- Hayır. Söylüyorum, ben onu almayı bile düşünmedim diyorum. Ama çocuklar istedi, sonunda kendisi de ikna oldu. Sicil numaralarında da hemen hemen en eski oydu. ‘‘Abi ikinci başkanlığı Fatih'e verelim’’ dediler, tamam dedim.
Sizin hiç mi insiyatifiniz yoktu yani...
- Hayır diyebilirdim. Ama demedim. Bir kötülüğünü görmemiştim ki! İyi bir G. Saraylı, ondan hiç şüphem yok, hala öyle, ama artık Fatih'in doğruluğundan şüphem var. Amacı başkaydı, amacı Sayın Canaydın'ı seçtirmekti. Tabii ki oyunu ona verebilir, destek vermesine karışamam, ama herşeyin da bir yolu yordamı var hayatta...
Siz iyi bir yönetici misiniz?
- Ben yöneticilikte, kulüp yöneticiliğinde amatör değilim. Kamera şirketleri 59 senesinde kuruldu. 61 senesinde stad içine reklamı ilk defa bu şirket getirdi. O tarihten beri kulüplerle içiçeyim yani. Ne yapıyorlar, ne ediyorlar çok iyi biliyorum...
FAZLA DEMOKRATTIM
Peki yöneticilikteki zaafınız nedir?
- Yumuşak suratım! Bir de ben pazarlık etmesini beceremem. Bir malı iyi satarım da, iyi alıcı değilim. Alırken pahalıya alabilirim. O yüzden mümkün olduğu kadar kaçtım. Diyor ki Fatih, ‘‘Başkan, kulübü tek başına idare ediyordu’’. Nasıl olur? G. Saray'ın tarihinde tek başına imza yetkisini kaldıran tek başkanım ben. Çift imza koydum. Belki bir adama hak ettiğinden fazla para ödeyebilirdim, G. Saray'a bir arazi ya da eşya alabilirdim, bunları yapmamak için, birileri beni durdursun diye, o ikinci imzayı koydurdum. Belki de gereğinden fazla demokrat olmam uymadı Fatih'e!
BANA DA GÜNAH
Fatih Altaylı'nın eleştirilerine katıldığınız yan hiç mi yok yani? Hepsinde mi haksız?
- Bir tane doğru varsa, çıkarsın ne isterse veririm! Mehmet Cansun'un oğlu UFA'ya ortak diyor. O da yalan... Kamera Reklam'ın G. Saray Kulübü'nün Ali Sami Yen'in reklamlarını yaptığı doğrudur. Ama 38 senedir yapıyor! Ama Altaylı bunu seçim günü söylüyor. Demek istiyor ki, ‘‘Mehmet Cansun bu kulüpten menfaat sağlıyor!’’ Dolambaçlı yoldan lafı buraya getiriyor. Yani seçim günü size anlattıkları da bir tesadüf değil. Herşey bilinçli... Oysa ben, ‘‘Bu adamın yapısı bu’’ diyordum. ‘‘Huyu bu çocuğun...’’ Değil işte! Özcan Çetinsoy, Özer Saraçoğlu, Bikem Ardakoç, Fatih Altaylı bundan iki buçuk ay önce Sayın Özhan Canaydın'la konuşuyorlar. Bana da söylediler, ‘‘Haberiniz olsun Özhan Abi'yle konuştuk. Sizin yönetimden kimler girer benim listeme diye sordu. Biz de dedik ki, bizi affedin, yola Mehmet Abi'yle çıktık saf değiştiremeyiz’’. Ondan sonra Bikem geçti, ‘‘Müsaade edersen Abi’’ dedi. Ama Özer, sadece istifa etti. Özer, Fatih Altaylı'yı çok sever, kanaatim Fatih'in baskısıyla geçtiği... Bunlar tek tek problem değil, ama işte hepsi birleştiğinde seçimi kaybediyorsunuz. Ben ise son güne kadar aptal derecesinde iyi niyetliydim. Üstelik korumuşum adamı! Mahsus yapıyor diyenlere, ‘‘Ne alakası var, Fatih'in karakteri bu, beni yıpratmak için yapmıyordur’’ diyordum. Meğer herşey tezgahmış. Yukarıda Allah var... Bana da günah!
ALTAYLI'NIN ŞUBAT’TAKİ İSTİFA FAKSI
Bu istifa faksını eşiyle münakaşadan sonra yazıyor. Aradan üç gün geçiyor, ‘‘Başkanım ve yönetim kurulundaki arkadaşlarım bana sahip çıkmadı, onun için istifa etmek istedim’’ diyor. Ses çıkarmıyorum. ‘‘Yalan söylüyor, elimde böyle bir istifa faksı var’’ demesini bilirim, demiyorum. Sırf G. Saray camiası yara almasın diye. Bakın, 8 Şubat'ta ona abilik ettiğim için bana teşekkür ediyor, ama 15 Şubat'ta yani seçim günü size verdiği röportajda bana demediğini bırakmıyor! Ne yaptım da hakkımdaki fikri bu kadar değişti? G. Saraylılık'ta böyle bir şey yoktur. Beni sevmeyebilir, yönetime layık da görmeyebilir ama idare heyetinde bir ikinci başkan olarak çalışırken böyle davranamaz. Bir insan bir insana bu kadar kötülük yapamaz...