Çekip gitme isteği içimde öyle kabarıyor, öyle kabarıyor, öyle kabarıyor ki... Kendimi medeni ülkelerin, medeni şehirlerinde hayal ediyorum.
Neden mi?
Çünkü bu ülkede isyanları oynamamak mümkün değil.
Çünkü öyle bir ülkede yaşıyoruz ki, bir Cumhurbaşkanı bile bilmem kaç yıllık adli mekanizmadaki üst görevlerden ve bilmem kaç yaşından sonra NASIL ve NEDEN bir ev sahibi olduğunun hesabını vermek zorunda kalıyor.
Günlerdir de insanlar bu meseleyle ilgili yazılar yazıyor.
Üzücü değil mi?
Ben bir vatandaş olarak sıkılıyorum bu durumdan.
Bu konuda çıkan haberleri ve yapılan yorumları okumamak için gözlerimi başka tarafa çeviriyorum.
* * *
Modern ve insana değer verilen bir ülkede, belli bir yaşı geçmiş herkesin zaten ev sahibi olması gerekir.
Burada anahtar kelime, ZATEN, arkadaşlar.
Öyle değil mi Allahaşkına?
İnsanın illa Cumhurbaşkanı olması şart değil yani!
Sıradan bir vatandaş da olabilir.
Aynen benim gibi...
* * *
Eveeet, geldik meselenin özüneee.
Kimse ilgi göstermeyince, mecburen kendi yarama, kendim parmak basıyorum!
Nedir bu ya!
Ömür boyu sürünecek miyiz böyle?
Ölüm döşeğinde bile, ‘‘Bu ayki kirayı ödeyeceğim?’’ diye düşünmek zorunda mıyım? Canım çıktı on küsür yıldır kira ödemekten. O sözünü ettiğim medeni ülkelerde, insanlar benim ödediğim kiralarla ev sahibi oluyor.
Durum böyle yani.
Lütfen kimse çıkıp bana (Babacağım size söylüyorum!) ‘‘Sen de, su gören evde oturmak zoruda değilsin, git Halkalı'da otur’’ demesin.
Oturmayacağım işte!
Tercihim maaşımın büyük bir kısımını kiraya bayılmak ve Boğaz'da oturmak. Ama günün birinde ev sahibi olma hayalim de var. Peki nasıl olacak bu? Düşünüyorum, düşünüyorum, işin içinden çıkamıyorum.
Neyse benim durumum başka.
Asıl vahim olan, Cumhurbaşkanı sıfatıyla başımıza oturtuğumuz Başkan'ımıza o 250 milyarlık evi ‘‘Nasıl aldın, açıkla bakalım?’’ dememiz...
O da bunun hesabını vermek zorunda kalıyor.
Sizi bilmem ama...
Ben utanıyorum.
HAMİŞ: Bir ülkede ancak hırsızın, karaborsacının, hortumcunun, hayali ihracatçının, mirasyedinin ya da rantiyenin evi olabiliyorsa; bu, o ülkenin yönetiminin utancıdır. Anlatabiliyorum derdimi değil mi, normali sadece Cumhurbaşkanı'nın değil, herkesin ev sahibi olması...
Elena iş arıyor
İstanbul'da yaşayan bir Rus kadın olmak nasıl bir şey biliyor musunuz? Taksim'de çıplak koştuğunuz hayal edin, işte öyle! 21 yaşındayım. Adım Elena. Bu mail'i nişanlımın yardımıyla yazıyorum. Sizin yazdıklarınızı da, onun yardımıyla okuyorum. Çok fazla Türkçe bilmiyorum. Nişanlımın işleri bozuk, durumumuzu çok da dramatize etmek istemem, bizden daha zor şartlarda yaşayanlar vardır, ama ben mümkünse çalışmak istiyorum. Ana dilimi kullanabileceğim ve bana Nataşa (Natascha yazılır ve sık rastlanan güzel bir Rus ismidir) muamalesi yapılmayacak bir iş arıyorum. Rusça yazışmalar yapabilirim, çok da çalışkanım. Bildiğiniz düzgün bir şirket var mı? Yoksa da canınız sağ olsun! (Elena Chiliaeva)
- Ancak bu kadarını yapabiliyorum Elena. İş talebinizi insanlara iletiyorum. Birileri benimle bağlantı kurarsa, ben de size ulaşırım. ‘‘Nataşa’’ meselesi hakkında da tamamen sizin gibi düşünüyorum, her Rus kadınının Nataşa muamelesi görmesi büyük haksızlık!