Yaşananlar

Haberin Devamı

Size kızdım

İKİ olaya çok kızdım. Biri, Pansiyoncular Odası Başkanı İrfan Bileydi'nin emrivakisine, diğeri, bizim Marko Paşa Ahmet Dökdök'ün, ‘‘Dediğim dedik, çaldığım düdük’’ tavrına...

Bileydi'nin, beni kızdıran emrivakisini anlatmadan önce, meseleye nereden geldik onu hatırlatayım. Zat-ı muhterem, bir toplantıda çıkıp, Turizm Bakanı Erkan Mumcu'ya, ‘‘Konyaaltı Projesi'ni bırakın, esnaf kan ağlıyor ona bakın’’ gibi bir laf etmişti. Ben de, bu köşede, ‘‘Ey Bileydi kardeş, oda başkanı olarak, sen esnaf için ne yaptın?’’ demiştim. Sonra da, tanıtım için kaç para harcadığını, hangi broşürü bastırdığını, odaların, aidat ve harç almaktan başka ne iş yaptıklarını sormuştum.

Beyefendi, biraz geç de olsa bizi arama gereği duydu. Ama, bir farkla... Kendisi muhatap olmayıp sekreterini aracı koyarak... Hem de, ‘‘Odamıza kadar gelsin de, kendisine bu soruların cevabını verelim’’ gibi bir tavırla...

Ben de, ‘‘Emirleri olur beyefendinin ama gelemem’’ dedim sekreterine... Anlamadı önce, ‘‘Ama, sizi çağırıyor’’ diye söylendi birkaç kez... Suç sekreterde değil ki, patronunda... Bir gazeteciyle iletişim kurmaktan aciz o zat-ı muhtereme şunu sormak isterim; acaba, turizmden önce Pansiyoncular Odası'nı mı birilerinden kurtarmak gerekiyor?.. Bir düşünün bakalım.

GELELİM MARKO PAŞA'YA

Gelelim bizim Ahmet Dökdök'e... Sevgili Ahmet, İnternet'te kadın olup millete, ‘‘Erkek arkadaş arıyorum, bana mesaj geçin’’ deyince kıyamet koptu... Daha doğrusu, kıyametin vahameti, milletin ismini, cismini, telefon ve adresini gazetesinde yayınlayınca anlaşıldı.

Hürriyet Akdeniz olarak, sanal alemde yazışanların isimlerinin bu denli deşifre edilmesi garibimize gittiği için konuyu tartışmaya açtık. Gazetecilik etiği açısından da pek hoş değildi yapılan... Onun için, Ahmet Dökdök, ‘‘Ben bir yaraya parmak basmak istedim’’ dese de hikaye... İsimler, cisimler, telefonlar, adresler verilmiş. Ok yaydan çıkmış bir kere...

Köşesine, ‘‘Kamuoyundan özür’’ başlığını atıp, sonra da, ‘‘Ben böylesi boş bir konuda sizleri meşgul ettim. Bağışlayın’’ demesine anlam veremedim. Diğer, hastane, pastane meselelerini bu işle karıştırmasını da, kafa karıştırmak olarak yorumladım o kadar...

Ve, kendisine en önemli kelamım şu olacak; gazeteci, nasıl siyasetçiyi, sokaktaki vatandaşı haber yapıyorsa, meslektaşını da haber yapar. Bu ülkede, gazetecinin haberi yapılmaz diye bir kural yok. Dokunulmazlıkları olduğunu da sanmıyorum. Olsa kaç yazar...

Ne kadar ayıp

Emniyetin telsizinden bir anons geçti;

- Söyleyin şu adama telefona baksın.

Bizim Teslime Tosun'a döndüm. Polis muhabiri ya, kim bu, kime söylüyor, bilir diye... Telsiz kodundan sesinden şappadak anladı bizimki;

- Emniyet müdürünün koruması bu abi, Alanya Emniyet Müdürü'nü arıyorlarmış, telefona baksın diye merkezi uyarıyor.

İyi de, koskoca emniyet müdürü, ‘‘Şu adam mı?’’ oluyor. Merkezin, telefona bakması için emniyet müdürünü değil, asıl bu lafı eden memuru uyarmasını bekledim ama hikaye...

Bugün, ‘‘Şu adam’’ diyen, yarın kimbilir neler der neler?..

Suçlama yarışı

Sokak Çocukları Derneği'nin ipliği pazara çıktı. Yönetim kurulu üyeleri başkanı, başkan muhasibi, muhasip bilmem kimi suçluyor. Kurbanlıklar satılıp özel cep telefonu paraları yatırılmış, biri Telekom'dan kaçak telefon hattı çekmiş. Diğeri boş durmamış zimmetine para geçirmiş. Bunların hepsi akla hayala gelmeyecek iddialar.

Yazık...

Bu derneğe bağış yapanlar adına üzülüyorum. Sokaktaki çocuklar adına üzülüyorum.

Bir yetkili çıkıp, ne olup bittiğini anlatsa da kafalar fazla karışmasa... Sonuçta, insanların, hayır kurumlarına güveni sarsılmasa.

Çünkü, bu gidiş, gidiş değil...

Ünlü sözler

‘‘Seven insan, daima iyilik yapmanın huzuru içerisindedir.’’

H. Hore

dgundogdu@hurriyet.com.tr

TELEFON: (0242) 340 38 38

Yazarın Tüm Yazıları