Türk’ün denizle imtihanı

Tekneler büyük deniz şehirlerinin olmazsa olmaz süsüdür.

Bomboş bir denize bakmak ile gemilerin, yatların, kayıkların hareketlendirdiği bir denizin kıyısında yaşamak arasında çok büyük bir kalite farkı vardır. Boyu ne olursa olsun, denizdeki tekne insanın doğaya attığı bir imzadır çünkü.

Savaş gemileri, süper tankerler gücü simgeler; ’Sana rağmen gidiyorum ey deniz’ derler sanki. Küçük ticaret tekneleri ya da balıkçı tekneleri, ’Ekmeğimi senden çıkartıyorum’ der. Yelkenlilerin denize mesajı basittir: ’Rüzgarın sayesinde, senin hoşgörünle süzülüyorum.’

Sanki İstanbul’da birileri, denizin şenlenmesini istemiyor, denizde bir ’zengin-yoksul’ ayrımının altını çiziyor. Ve o birileri, deniz ile yeni yeni barışmaya başlayan İstanbul’u yeniden denize küstürmeye çalışıyor sanki.

*

Marinalar ticari işletmelerdir. Para kazanmaları gerekir. Hizmet verirler, karşılığını alırlar. Deniz kenarlarında oldukları için ve deniz kenarları medeni ülkelerde ’herkesin’ olduğu için bir imtiyaz kullanırlar. O nedenle de marina yatırımları izni en zor alınan yatırımlardır.

İstanbul’daki 2 marinadan biri olan Ataköy Marinası birkaç hafta önce fiyatlarına çok yüksek oranlı bir zam yapmakla kalmadı, küçük tekneleri cezalandırmak istercesine, marina fiyatlarına temel oluşturan tekne metrekaresi hesabını da 52’den başlatma kararı aldı. Bu şu demek: tekneniz küçücük de olsa, büyük boy tekne fiyatı ödemek zorundasınız. Yani Euro bazında bir yıl önceye göre 2 kat fazlaya varan bir marina ücreti söz konusu; belki bu ücret teknenin değerinden fazla...

Marina işletmecileri, bu zammın ardında, havadan sudan vergi almak isteyen maliyecilerin uygulamalarının yattığını söylüyor. Tekne sahipleri ise öfkeli. İstanbul’daki 2 marinadan birinin hakim konumunu kullandığını belirterek işi Rekabet Kurulu’na taşımaya karar verdiler.

*

Bir yanda denize ilgisini arttıran, refah düzeyi yükseldikçe tekne alan bir orta sınıf var. Onun karşısında denizi bakılacak bir manzara unsuru olarak gören, tekne işini sevmeyen ve belki de tüm teknecilerin zengin olduğunu düşünen bir kesim.

Bu iki kesimin arasında kalmış, teknenin, denizli yaşam için şart olduğunu görmeyen bir belediyecilik anlayışı. Ve buna tuz biber olan bir maliyecilik perspektifi.

Turizm gelirlerinin dörtte birini denizden sağlayan bir ülke için pek hoş bir manzara değil bu tabii. İleri derecede bir perspektif yoksunluğu ve sonuç olarak kendi kendine köstek olan bir düzen.

Şunu rahatlıkla görebiliyoruz artık. Türk’ün denizle ciddi bir imtihanı var. Umarım kazanırız.

Avrasya Boat Show’da bürokrasi tekneleri gölgeledi

Avrasya Boat Show, Türkiye’de bugüne dek yapılmış olan en büyük fuar olarak tarihe geçti. İstanbul CNR Expo Fuar Merkezi’nde 75 bin metrekarelik kapalı alanda 15-24 Şubat’ta yapılan fuarda, 10 metre üzeri 110 tekne sergilendi. Düzenleyicilerinin, dünyanın ikinci büyük tekne fuarı olduğunu söyledikleri Avrasya Boat Show yoğun kar yağışı, bürokratik, hukuki çekişmeler ve düzenleme aksaklıklarının ardından kapanırken, son beş yılda dünya çapında dikkat çeken Türkiye yat sektörünün gerçek gücü tam olarak ortaya çıkamadı.

Yılmaz ÖZTÜRK

Yacht Türkiye Yayın Yönetmeni


Fuar, sergilenen tekneler açısından doyurucuydu. Numarine, Vicem, Viking, Carianda, Mursan, Blue Sailor’s, Elegan, Northstar, Concept, Tacar, Taylan, Senamare Neoclassic, Classic Cruiser, Egemar, Semun, Lahur, Kayacan, Leomar, C-Marine gibi yerli markalar geniş alanlarda, birden çok tekne sergileyerek ağırlıklarını yansıttılar.

Yelkenli ve motorlu modelleriyle Beneteau, Jeanneau ve Bavaria, Riva, Marquis, Sea Ray, Rancraft, Rinker, Fairline, Crowline, Mac Gregor, Harmony, Larson, Galeon, Nortshore, Stingray, Atlantis, Bayliner, Meridian ve Azimut gibi yabancı markalar da fuardaydı.

Avrasya Boat Show’u kaç kişinin ziyaret ettiği henüz açıklanmadı. Ancak fuar açılışıyla birlikte başlayan ve üç gün süren kar yağışının ziyaretçi sayısında ciddi düşüşe yol açması kimseyi şaşırtmaz. Aynı alan içindeki salonlardan birinde Boat Show’un yedinci gününden itibaren bambaşka bir fuarın düzenlenmesi de sağlıklı bir ziyaretçi tahmini yapmayı olanaksızlaştırdı. Görünen o ki Türkiye yat sektörünün cümle áleme gücünü kanıtlaması beklenen ilk "boat show"unu kaç kişinin ziyaret ettiğini asla bilemeyeceğiz.

BEKLENEN TEKNELER FUARDA YOKTU

Yine de yerli ve yabancı firmaların memnun edici satışlara ulaştıklarını "duyduğumuzu" söyleyebiliriz. Eğer her şey planladığı gibi gitseydi, 2. Avrasya Boat Show herhalde, Türkiye’nin en çok sıcak satış yapılan fuarı olarak tarihe geçecekti.

Fuardan birkaç gün önce başlayan aksilikler hem bu rekoru engelledi, hem de birçok katılımcıyı ve ziyaretçiyi canından bezdirdi.

En büyük aksilik Numarine 102 rph’nin fuara sokulamaması oldu. Avrasya Boat Show 2008’in sektör sponsoru olan Numarine bu yüzden 55 serisine ait üç tekneyi sergilemekle yetinmek zorunda kaldı. Ancak bütün tanıtım malzemelerinde kullanılan ve kesinlikle fuarda bulunacağı açıklanan 102’nin sergilenememesi ciddi bir imaj kaybına yol açtı. Fuarın bir diğer yıldızı Vicem 92’nin de başına aynı şey geldi ve ’lobster tipi’ teknelerde ABD piyasasının en çok satan ikinci markası olan bu Türk yıldızını görmek isteyenler ne yazık ki hayal kırıklığı yaşadı.

102 rph’nin sergileneceği açıklanan 8. Salon, yat sektörüyle alakasız ihtilaflar ve hukuki sorunlar nedeniyle açılamayınca, fuarın "ters döndürülmesi" bir başka sorundu. 8. Salon mahkeme emriyle kapattırılınca, bu sene kesinlikle açılmayacağı belirtilen 1. Salon’un açılmasına aniden karar verildi ve bu karar doğrultusunda da bomba, hesaplarını 8. Salon Girişi’nin ana giriş olacağı beklentisi üzerine yapanların elinde patlamış oldu. Sabık 8. Salon’un, Avrasya Boat Show’un son dört günü, bambaşka içerikli bir fuara ev sahipliği yapmasıysa tam bir fiyaskoydu.

Bazıları sıkış tepiş, bazıları fazlasıyla ferah salonlar, kimseye hiçbir şeyi anlatmayı başaramayan tabelalar, kirli yer halıları Türkiye yat sektörünün sahip olduğu ve üstelik o fuarda da fazlasıyla var olan gücünü gerçekten sergilemesini engelledi.

Bekir Coşkun okurlarla buluştu

Yacht Türkiye dergisinin de fuarda bir standı vardı. 21 Şubat Perşembe günü derginin yazarı Bekir Coşkun okurlarla buluştu ve keyifli söyleşiler yapıldı. Türkiye’nin her yanından gelen ve üstelik sadece denizcilerden de ibaret olmayan ziyaretçiler, Bekir Coşkun’u bir dakika olsun yalnız bırakmadılar. Hürriyet’in yayınladığı Ayşegül Denizde ve Ayşegül Yelkenli Kullanıyor kitaplarının ücretsiz dağıtımı, ziyaretçileri Yacht Türkiye standına yönlendiren keyifli bir olaydı. Fuar’da 2.000 adet Ayşegül kitabı dağıtıldı.
Yazarın Tüm Yazıları