Siz nasıl bir annesiniz: Geleneksel mi, operasyonel mi?

Feriha Dildar. Pedagog. Hayatımı aydınlatan insanlardan biri. Ondan feyz alıyorum. Ne zaman İstanbul’a gelsem mutlaka yeni bir şeyler öğrenip dönüyorum. Tıpkı aşağıda okuyacaklarınız gibi...

Yeni bir şey duydum: "Mükemmel Olmak İsteyen Anne Sendromu."Bu nedir Allah aşkına?

- Bu, karşılaştığımız yeni bir sorun. Kendi anne-babalarının yaptığı hataları yapmak istemeyen anneler var. Mükemmel olmak isteyen anneler. Çok okuyorlar, çok araştırıyorlar ve hata yapmaktan dehşetle korkuyorlar. Ekonomik, teknolojik ve endüstriyel olarak geldiğimiz noktada, o kadar kusursuz ve mükemmel bir dünya yaratma çabası içindeyiz ki, annelik de bundan nasibini alıyor. "Bugünün anne-babaları hata yapmaz, yapamaz" diye düşünüyoruz. Annelik-babalık böyle bir şey zannediyoruz. Başkalarını bırakın, kendimizden beklediğimiz de bu.

Peki bunun neresi kötü?/images/100/0x0/55ea4ceef018fbb8f876e4cf

- Hayatta ne mükemmel anneler ne mükemmel babalar ne de mükemmel çocuklar var! Böyle bir şey söz konusu olamaz. Herkes hata yapar. Bence daha da önemlisi, yapmalı. Ama bana gelen ebeveynlerde, üstelik giderek artan bir oranda, ben şunu gözlemliyorum: "Nasıl davranmalıyım ki, bu olayı hata yapmadan atlatayım? Çocuğum bir gram zarar görmesin, aman hiç incinmesin... "

Hálá bunun nesi kötü anlayamadım...

- Bırakın, hata yapsınlar siz arkalarında durun, ama bir şeyleri de dönüp sorgulasınlar. Yani belli ölçülerde çatışma yaratmakta, yaşamakta sorun yoktur. Hatta, daha sağlıklı olduğu bile söylenebilir...

Tespit ettiğiniz yeni ve farklı bir durum mu var?

- Evet, entelektüel kapasitesi yüksek şehirli annelerden söz ediyoruz. Bebeğini doğuruyor, işine ya bir süre ara veriyor ya da tamamen bırakıyor, çünkü belli bir yaşa da gelmiş, anneliğin keyfini sürmek istiyor. Kısacası, neredeyse bütün enerjisini ve mesaisini çocuğuna veriyor. Daha evvel, diğer alanlarda yakaladığı başarıyı, artık çocuğunda yakalamaya çalışıyor. Böylelikle ortada bir sürü "proje çocuk" oluyor. Ben de bunu çok tehlikeli görüyorum. Neredeyse, sıfır hatayla yapılmaya çalışılan bu anneliği de, "operasyonel annelik" olarak değerlendiriyorum: "Nasıl daha iyi işler? Nasıl iyi nasıl verim alınabilir? Daha fazlasına sahip olunabilir?" Bu biraz tabii, annenin kendi narsistik tarafına pas verme çabası. Oysa, insanın kendi çocuğun ışığında parlamaya çalışma telaşı çok tehlikeli...

Peki ne yapmak lazım?

- Her anneye ve çocuğa göre değişiyor. Ama bu annelerin, mutlaka başka şeylere de konsantre olmaları gerekiyor. "Hata yapamam, bunu hakkım yok!" saplantısından kurtulmaları gerekiyor. İç seslerini dinlemeleri gerekiyor. Sonra, tarihsel miraslar da çok önemli...

Nasıl yani?

- Bizim anne ve babamızdan öğrendiklerimiz, onların annelerinden babalarından öğrendikleri... İyi annelik, sadece bilgiye dayalı bir şey olsaydı; bu işin ilmini yapanların, yani bizlerin, mükemmel çocuklar yetiştirmeleri gerekirdi ki, gerçek böyle değil...

Bizler yoksa geleneksel anneliği, çaktırmadan bir kenara mı atmaya çalışıyoruz?

- Aynen öyle. Oysa, geleneksel annelikte de doğrusuyla, yanlışıyla öğreneceğimiz şeyler var. "Anne-babalarımızın kurbanı olmayalım. Hiç hata yapmayalım. Ve mükemmeli yaratalım" derken sarkaç, bir uçtan diğer ucuna savruluyor.

En çok ne tür sorunlarla geliyor bu yeni anneler...

- Mesela, "Sütü bırakmanın ideal zamanı nedir?", mesela "Tuvalet terbiyesi için en mükemmel prosedür hangisidir?" Hep aman, hiç hata olmasın, çocuğum yaralanmasın, ben de anne olarak en doğruyu yapmış olayım telaşı. Henüz hiçbir şey yapmadan bir uzmana danışmanın altında yatan bu aslında: Çocuğum hiç kırılmasın, acı çekmesin. Halbuki biz acılarımızla, biz oluyoruz.

İyi denk geldi. Alya 2 yaşında, bazen tuvalete oturtuyorum, bazen yapıyor, bazen yapmıyor, lazımlık da devrede ama zorlama yok. Esas olarak acele etmiyorum, tamamen akışına bıraktım ve hálá bez bağlıyorum. Panikte değilim, olmam mı gerekir?

- Tam tersine. Bütün bunları erken yapmak, doğru ve kusursuz yapmak, iyi annelik tanımıyla çok eşleşmiş toplumda. Oysa, bu doğru değil. Tuvalet eğitiminde de, illa ki bir şey söylenmesi gerekiyorsa, en önemlisi, her şeyi akışına bırakmaktır. Sözünü ettiğim, çocuğunuzun size verdiği sinyalleri doğru okuyabilmek. Böyle bir çabanız olsun tabii. Ama "Şu yaşta tuvalet eğitimi başlayacak, bezi atacağız" şeklinde olayları manipüle etmek, "Benim çocuğum şu saatte yiyecek, şu çocuklarla oynayacak, şu oyun grubuna gidecek ve boş zamanlarında şu aktivitelere katılacak"tan farklı bir tutum değil...

"Operasyonel annelik" bu söyledikleriniz mi oluyor?

- Evet. Çünkü bu söylediklerimde, çocuğu merak etmeyi, onun duygusunu ve gelişimini anlamayı kaçıran bir manipülasyon var. Tüm bunlar aslında, çocuğun ihtiyacı olmaktan çıkıp, annenin ihtiyacı olmaya başlıyor. Anne, çocuğu oradan oraya koşturuyor.

Peki çocuklarını aynı anda baskete, piyanoya, buz patenine ve baleye gönderen annelere ne diyorsunuz?
- Asla "Bunu yapmayın!" demiyorum. Bu tür bir öneri, birçok şeyin üstünü de kapatabilir. Asıl mesele, o annelerin şunun fakına varmaları: "Ben çocuğumun neden bu kadar çok şey yapmasını istiyorum?" Buna kafa yormaları gerekiyor...

O anneler, kendi yapamadıkları şeyleri çocukları mı yapsın istiyor?

- Kısmen öyle, kısmen değil. "Çocuğum bütün bunları yaparsa, ben de iyi annelik yapmış olurum" diye düşünüyorlar. Esas altında yatan bu. Oysa, iyi annelik böyle bir şey değil. Bir çocuğun gözünün içine bakarak, dünyada sadece o varmış da, başka hiçbir şey yokmuş gibi geçirilen vakittir aslında en önemli olan. "Operasyonel annelik"te kaçan, çocuğun duygusunun farkına varamamak. O anneler, daha çokkendi duygularının etrafındadöndükleri için çocuğun duygusunu kaçırıyorlar. Bir de şunu unutuyorlar: Bir çocuğun aynı anda iki tane spor, üç tane sanat dalında yetenekli olabilmesi mümkün değil.

Ben bu konuşmadan şunu anladım: Mükemmel çocuk yetiştirmeye meraklı bir anne isem ve güya çocuğumu iyiliği için onu oradan oraya sürüklüyorsam, bir durup kendimize bakacağım: "Ben ne yapmaya çalışıyorum? Ortada bir problem var. Ve bu problem çocuğumda değil. Bende..." öylemi.

- Evet. Yardıma muhtaç olan anne aslında, çocuk değil. Ve bu durumdaki bir anneye, hiçbir kitap ve internet sitesi yardımcı olamaz, çünkü ona özel bir reçete veremez. O anne, ancak bir uzmanla çalışabilir.

YETER Kİ UYGUN DİLİ BULUN

Çocuklarla her şey konuşulabilir. Bizde bu da eksik. Pek çok anne, birçok şeyi kendi kafasında yaşıyor. Anne ve çocuk, o sorun sebebiyle, günde 10 kere çatışıyorlar. Bu, saçını kopartma olabilir, parmak emme olabilir, vesaire vesaire. Buraya geliyorlar, fısıltıyla konuşuyorlar ya da çocuklarından ayrı konuşmak istiyorlar, kaş göz ediyorlar, terliyorlar, sıkılıyorlar. Halbuki, bütün bunlara gerek yok. Her şeyin ta kendisini bilen yanlarında oturuyor, pekálá uygun bir dille çocuğun yanında da konuşulabilir. Bir çocukla gerçekten her şey konuşulabilir. Yeter ki uygun bir dil oluşturun. Ölümü de boşanmayı da her şeyi anlatabilirsiniz....

AFFEDİN LÜTFEN

Çarşamba günü başıma bir felaket geldi. Ölmek istedim. E-mail’le gönderdiğim bitmiş yazının altında, daha önceki müsvedde hali kalmış. Yazının kendisi değil de, taslağı. İkisi birlikte yayınlanmış. Yazı çorbaya dönmüş, mantık hatası, imla hatası, bir sürü tekrarlar... Yazı da öylece çıkmış. Elimden özür dilemekten başka bir şey gelmiyor. Çok üzgünüm. Affedin lütfen.
Yazarın Tüm Yazıları