Kolları sıvama zamanı

Ayşen GÜR
Haberin Devamı

BU büyük felaket günlerinde insanın iyimser olmasına imkan yok. Ama sağ kalan insanların yardım etmek için çırpınması, hepimize moral veriyor.

Devlet, afet anında çaresiz kaldı. Bütün açıkları, çatlakları, bürokratik ağırlığı kabak gibi ortaya çıktı.

Ama yurttaşlar devleti beklemedi. Özel şirketler, dernekler, tek tek kişiler elindeki imkanları seferber etmek için harekete geçti. Birbirleriyle temas kurmak, yardıma ihtiyaç duyan yerler hakkında bilgi almak için devlet kapısını aşındırmakla kalmadı.

Böyle bir felakette enerjiyi doğru yerde doğru biçimde kullanmak çok önemli. Acemilikler oluyor, hatalar yapılıyor. Ama biz toplum olarak, bu işi yapabileceğimizi gösteriyoruz. Devletten yardım beklemeden ve istemeden kendi aramızda örgütlenmeyi, müdahale etmeyi, birbirimizin elinden tutmayı öğreniyoruz.

* * *

Bundan sonra atmamız gereken adımları unutmayalım.

Birincisi: Deprem bölgelerinde yaşanan sefalet, bundan sonraki günlerde belki de artarak devam edecek ve çok uzun sürecek. Kurtulan insanlar evsiz, yurtsuz kaldı. Evleri yıkılmayıp hasar görenler ise, birkaç gün sonra bütün tehlikeye rağmen evlerine girmek isteyecekler. Bu kadar insan sokaklarda nasıl yaşayacak?

Her türlü yardıma ihtiyaç duyulacak.

Önemli olan bugünkü acıyı önümüzdeki haftalar ve aylar boyunca da hissetmemiz. Yardım isteğimizin hiç sönmemesi. Birkaç hafta sonra işleri hep olduğu gibi Kızılay'ın başına atıp kendi derdimize dönmememiz.

Bunu sağlayabilecek miyiz?

Bir ay sonra da bugünkü kadar canla başla kardeşlerimizin yardımına koşabilecek miyiz?

Bugün kendiliğinden oluşturduğumuz dayanışma zincirini, örgütlenme tecrübesini, başka felaketlerde de harekete geçirebilecek miyiz?

* * *

Çok önemli bir başka adım:

Bu deprem hepimize ders olacak mı?

İmar Kanunu'nun değişmesi, binalara yapı sigortası zorunluluğu getirilmesi, kaçak yapı ve kaçak kat girişimlerinin önlenmesinin ne kadar önemli olduğunu anladık mı?

Anladıysak, bu konuda idarecilerimizi harekete geçirebilecek miyiz?

Bir eve taşınırken, satın alırken, sorduğumuz soruların arasına ‘‘Bu binanın zemin etüdü, depreme karşı güvenli olduğuna dair raporu var mı?’’ sorusu da girecek mi?

Müteahhitler bir yere sinip ‘‘bu linç havası geçsin sonra işimize bakarız’’ demekten vazgeçip, meslek olarak kendi içlerinde denetim mekanizmasını kurmak için harekete geçecek mi?

Bu soruların cevabı ‘‘hayır’’ ise, felaket bitmiş değildir.

Yazarın Tüm Yazıları