Kavgasız MFÖ olmaz

90’lı yılların ortasında MFÖ’nün Tempo’ya verdiği bir röportajı hatırlıyorum.

Mazhar Alanson, "Kavga edip ayrılıyoruz ama önümüze öyle bir kontrat geliyor ki, can-ciğer kuzu sarması oluyoruz" demişti.

Sonraki yıllarda bunun şaka olduğunu defalarca söyledi ama Türk popunun en iyi grubu MFÖ, her dönem kavgalarla-ayrılıklarla birlikte anıldı.

Daha geçenlerde TİM’in kulisinde yaşadıkları kavganın ateşi sönmeden şimdi de yeni albümlerinin fotoğraf çekimleri yüzünden tartışmışlar.

Giderek Muppet Show’un ihtiyarlarına benzemeye başladılar, hiçbir şeyden memnun değiller, en ufak olaydan kavgaya tutuşuyorlar...

...diyeceğim. Diyeceğim ama MFÖ için bu kavgalar yeni değil ki...

Gençken de böyleydiler.

Daha 1984’te Ajda Pekkan’a yaptıkları vokalden kazandıkları parayı Fuat Güner stüdyoya yatırınca, "Sen bizden habersiz paramızı nasıl stüdyoya yatırırsın" diye ilk büyük kavgayı yaşamıştı grup.

Her albümü kavgadır MFÖ’nün!

Ele Güne Karşı Yapayalnız’ı doldururken de stüdyoda sürekli kapışıp dağılırdı MFÖ.

Üçü de stüdyodan çıkar, MFÖ biter, yarım saat sonra tekrar biraraya gelirdi.

En büyük kavgalarını da 95’te Mazeretim Var Asabiyim Ben albümlerinde yaşadılar. Albüm için Paris’e giden grup resmen dağıldı!

Hatta Mazhar Alanson sonraki yıllarda, "Paris’e gittiğime gideceğime pişman oldum. Orada birbirimize çok ciddi küstük" dedi.

Özkan Uğur da, "Albümün adına uydu durum. Hepimiz asabileştik. Harbi kavga ettik. Grup gerçekten ayrılma noktasına geldi" diyerek anlatır Paris’i...

Paris’ten sonra grubun Los Angeles’ta yaşadığı tatsızlık var.

Son yıllarda konser haberlerinde Mazhar’ın öne çıkmasının, özellikle Biricik Suden’in kostümleriyle haber olmasının getirdiği rahatsızlık var...

Var da var...

Üstelik sadece kendileriyle değil başkalarıyla da kavga ediyorlar.

Daha iki yıl önce Rock’n Coke festivalinde Mazhar, Iggy Pop’un kulis kapısını tekmeleyerek kavga etmedi mi?...

Bu ay yayın hayatına başlayan moda dergisi InStyle’ı alın...

Alın da, Mazhar’la eşi Biricik’in evde nasıl kapı-çerçeve çarptıklarını, kavganın şiddetine Genç Osman tablolarının dayanamadığını okuyun.

Böyle bir grup işte MFÖ!

Kavgayı hep yaşadılar ama bize hayatımızın en güzel şarkılarını da verdiler. Belki de bu kavgalar olmasa bu şarkılar çıkmazdı.

Bu yüzden iyi ki bu kavgaların hiçbiri MFÖ’yü ayırmadı.

İyi ki ayırmadı da, son albümleri AGU da piyasaya çıktı.

Bu son albümleri için yaptıkları kavgalar da anı olacak, geriye şarkıları kalacaktır...

Beşiktaş taraftarı

İtalya’da öldürülen 18 aylık bebek için futbol taraftarlarının açtığı pankartları yazmıştım.

Bizdeki futbol seyircisinin toplumsal olaylara duyarsızlığını eleştirmiştim.

Beşiktaşlı taraftarlar, "Bizi ayrı tutun" diyor.

Açtıkları pankartlardan örnekler göndermişler.

"Kanserden ölmesin Karadeniz" pankartı da açmışlar, ölümünün ardından Kazım Koyuncu’nun dev posterini de...

Barcelonalı futbolcu Eto’o’ya yapılan ırkçı tezahüratları da protesto etmişler, "Çarşı nükleer santrale de karşı" demişler... Haklılar!

Beşiktaş taraftarını, diğer taraftarlardan ayrı tutmak lazım. Toplumsal sorunlara daha duyarlılar ve daha yaratıcılar.

Siyah-beyaz bayrak sallamalarına rağmen tribünlere daha fazla renk getirdikleri gerçek.

01:02:03 04/05/06

21 gün sonra, 4 Mayıs’ta bin yılda bir olan bir olay gerçekleşecek.

4 Mayıs’ta saat 01.00’i 2 dakika 3 saniye geçe, saat ve takvim şu şekilde dizilecek:

01:02:03 04/05/06

Böyle bir sıralı diziliş bir daha ancak 3006 yılında olacak ki (2106’yı, 2206’yı geçin), hiç birimiz göremeyeceğiz.

Amerikan Deniz Rasathanesi sözcüsü Geoff Chester, "Bu sadece kronolojik bir gariplik" diyerek açıklıyor durumu.

Numerolojist Rob Ragozzine de aynı fikirde; "Harikulade bir tesadüf" diyerek görüş bildirmiş.

Tabii bu ’özel an’, tarihlerde yılı önce yazan (2006/04/05 şeklinde) bazı ülkeler için bir şey ifade etmiyor.

Bizim gibi tarihi "gün/ay/yıl" şeklinde yazanlar için geçerli bir durum.

Peki bin yılda bir olan bu olayın benim için bir önemi var mı? Kesinlikle hayır! Çarşamba gecesine geldiği için o saatte muhtemelen evde mışıl mışıl uyuyor olacağım.

Ama bazı insanlar, bu tür tesadüflere özel anlamlar yüklemeye bayılırlar.

Belki 01.02.03.04.05.06 adıyla parti düzenlemek isteyenler bile çıkabilir.

Onlara hatırlatmak istedim.
Yazarın Tüm Yazıları