İsmet Solak: Avrupa'nın utanç verici yaklaşımı

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Alman Başbakanı Gerhard Schörder dört gün önce, CHP Genel Başkanı Altan Öymen'le yapacağı görüşmeyi aniden iptal etti.

Neden biliyor musunuz?

Yargıtay, Öcalan'ın idam kararını onayladığı için.

İşte, Avrupa'nın Türkiye'ye bakışı budur. Utanç verici bir yaklaşım!

Onlar bizi, ‘‘Türkiye=Müstemleke’’ olarak görüyor.

Sevr dayatması anlayışları hálá sürüyor.

Nasıl olsa, bizde de Sevr'i özleyen ve savunanlar var(!) Adamlar neden başka türlü değerlendirme yoluna gitsinler?

Şaban Sevinç, CHP heyetinin Almanya gezisini izlemişti:

‘‘Alman Sosyal Demokrat Parti (SPD) yetkilileriyle olumlu görüşmeler yapıldı. Ama, Yargıtay kararı duyulunca, Schröder görüşmeyi iptal etti.’’

İnsanın inanası gelmiyor. Ama gerçek bu! Şaban, devam ediyor:

‘‘Son gün, SPD milletvekilleri araya girdiler. Berlin'den ayrılmadan kısa süre önce Öymen, Başbakan Schröder tarafından da ayaküstü kabul edildi ve tokalaştı. Kuliste sadece 2 dakikacık el sıkıştı ve fotoğraf çektirdi.’’

Lütfetmiş... Ben olsam, elini sıkmazdım. Ama, ülke yönetimine talip olan bir partinin lideri, benim gibi tepki veremez. Verirse yanlış olur. Şaban, uçakta bu durumu sorunca, Öymen gerçekten çok nazik bir tepki koyuyor:

‘‘Aslında, oturup konuşmamakla Schörder de çok şeyler kaybetti. Çünkü, benim de söyleyeceğim şeyler vardı. Anlatacaklarımdan yararlanabilirdi.’’

Schörder, kendi yerini kaybetmek üzere. Bunu biliyor. Ama, Türkiye'ye karşı tutumunu da hiç değiştirmiyor. Paris'te de böyleydi.

Dedim ya, adamlar Türkiye'ye müstemleke gözlüğünden bakıyorlar.

* * *

Mehmet Arif Demirer, Kıbrıs sorunuyla yakından ilgilenen bir aydındır. Bir faks geçti... 1959-1999 tarihleri arasında, Türkiye-Avrupa parantezinde üç önemli tarih veriyor:

- 25 Kasım 1999/Ankara, 2 Aralık 1999/New York, 10-11 Aralık 1999/Helsinki.

Temmuz 1959, Türkiye'nin Ortak Pazar'a, yani şimdiki AB'ye tam üyelik için başvurusu. 3 Aralık'ta New York'ta Kıbrıs için dolaylı görüşmeler başlayacak. Ve 11 Aralık'ta Helsinki'de AB üyeliğimiz için karar verilecek.

Demirer, 1959 başvurusu ve 1963 Ankara Anlaşması sırasında, Ecevit'in TBMM üyesi olduğunu, 1974 yılında da Kıbrıs Barış Harekátı'na karar veren Başbakan olduğunu hatırlatıyor:

‘‘1999 sonuna geldik. Ecevit, yine Başbakan. AB, tam üyelik statüsü için iki taviz istiyor. Bir, ‘Öcalan'ı asma' diyor. İki, ‘KKTC'den vazgeç, bazı güvenceler karşılığında Rum devletine KKTC'yi yamayıver' diyor. Daha ileri giderek, adaya yerleşen on binlerce Türk'ün geriye alınmasını istiyor.’’

Hani Clinton'ın giderayak, ‘‘Yunanistan'a bir jest yapın’’ dediği şey, sanırım işte buydu. Simitis'in, ‘‘Benim de kendi halkıma karşı olan konumum için bana bir jest yap’’ demesinin altında da bunlar yatıyor işte.

Demirer, bu taleplere şu tepkiyi koyuyor:

‘‘Alnımda ‘enayi' sözcüğünü mü okudun? Al adaylık statünü çal başına!’’

Aynen katılıyorum.

* * *

Başbakan Ecevit'in son sözleri de yüreğimize su serpti. Öcalan'ın idam kararından sonra AB ülkelerinden gelen baskılara karşı, ‘‘Türkiye'deki yargının bağımsızlığından kimse kuşku duyamaz’’ dedi.

Ve, ‘‘Apo'yu asarsanız AB'yi unutun’’ diyenlere net tavır koydu:

‘‘Türkiye'ye hiçbir kimse, hiçbir devlet, hiçbir uluslararası kuruluş baskı ve tehdit yoluyla bir şey kabul ettiremez.’’



Yazarın Tüm Yazıları