Paylaş
Master Class çalışmalarının yapıldığı bu mekân, bizim ve yabancı genç kuşak müzikçilerinin ustalarla birlikte çalışmalarını sağladığı için önemli.
Böyle çalışmaların, yaz emeklerinin, dünya ile sanatçıların küresel bütünleşme konusundaki yararını belirtmek bile abes.
Urla’ya gittim. Zafer Caddesi’nde 1900’lü yılların başında yapılmış taş bir bina. İçeri girer girmez sizi dinleyici sandalyeleri karşılıyor, salonda kuyruklu bir piyano. Bir şömine. Salonun kapıları bahçeye açılıyor, orijinal, içinde balıkların dolaştığı bir havuz. Turunç ağaçlarının kokusu bahçede geziniyor. Duvarı seluka sarmaşıklar kaplamış. Yukarı kata çıkarken ara katta biraz dinleniyorsunuz. İstirahat edebilir, yatabilirsiniz de.
En üst katın taraçasının duvarlarını cins cins kaktüsler süslüyor.
Bu mekânda çalışmanın güzelliğini anlatabilmek için burayı tasvir ettim.
Evin havası sizi sarıyor, dolaptaki bir trompeti sanki biri üflüyor, nota sehpalarının başında, görünmeyen genç bir müzikçiyi hayal etmek o kadar kolay ki.
Master Class çalışmalarına katılanlar gerek Türkiye’nin başka kentinden, yurtdışından UMA binasından çıkar çıkmaz, Ege’nin yaşamının içine adım atacaklar. Sıcak, içten İzmirlilerle buluşacaklar. Çeşitli zeytinyağlar, kırma zeytinler, ekşi mayalı ekmeklerin tadına doyamayacaklar. Öğrendiklerinin yanına bunları da katacaklar.
Caddenin esnafı da şenlendi, konserlere de geliyorlarmış.
Yabancılar burada yalnız iyi müziği değil, Türkiye’yi de, Türkleri de öğreniyorlar.
* * *
İYİ piyanist İdil Biret de eşi Şefik Büyükyüksel ile birlikte UMA’ya geldi.
İdil Biret’in duyargaları dünyaya açıktır, piyanosunun üstüne kapanıp, dünyadan soyutlanan bir sanatçı değildir. Büyük sanatçılar sınıfından olduğu için...
Odada duran bir İngiliz kilisesinden alınma, havalı orgun başına geçti, eşi, ona bir parçayı anımsattı.
Wilhelm Kempf’in Bach transkripsiyonunu.
Oda birdenbire konser salonuna dönüştü.
Benim için bu mucizevi buluşma anılarımın arasındaki silinmez yerini aldı.
Bir Urla esnaf lokantasındaki masada, Kemal Tahir’den, Muharrem Nuri Birgi’den söz edildi. Vedat Kosal anıldı.
UMA’yı bir kez de yaz mevsiminde, müzik sesleri arasında ziyaret edeceğim.
* * *
İZMİR’E kış gelmiş, Necati Cumalı’nın imbatı esmiyor. Evinin önünden geçtik.
Onun şiirinden dizelerin yer almadığı bir Urla yazısı hiç olur mu?
Nurullah Ataç’a adadığı Günaydın şiiriyle Urla yazımı noktaladım:
“Günaydın tavuklar, horozlar,
Artık memnunum yaşamaktan
Sabah erkenden kalktığım zaman
Siz varsınız;
Gündüz işim var, arkadaşlarım,
Gece, yıldızlar var, karım var,
Günaydın tavuklar, horozlar!”
Paylaş