Bademcik ve geniz eti hastalıkları sebebi ile sık kullanılan antibiyotiklerin özellikle bağırsak sistemini etkileyerek vücut savunma sistemine zararlı etkileri olduğu bilinmektedir. Peki, geniz eti ve bademcik hastalıkları olanlar ne yapmalı? Ameliyat hangi durumlarda gereklidir? Ameliyat sonrası nelere dikkat edilmeli? Kulak Burun Boğaz Uzmanı Doç. Dr. Murat Salihoğlu, merak edilen bu soruları sizler için yanıtladı.
#BademcikBazılarımız Türk toplumunun ne kadar temiz olduğundan söz eder ve bunu Müslümanlık öğretisine bağlar. Toplumumuzun suyla temizlik alışkanlıklarını başka ülkelerinkiyle kıyaslayıp temiz bir toplum olduğumuzdan söz ederler. Aynı Türk halkına ait genel tuvaletlere girmek zorunda kaldığınızda ise karşılaştığınız manzarayı yaşam boyu anımsamak istemezsiniz.
Çalışma yaşamında kadınların erkeklerle aynı koşulları paylaşmaları günümüz kadınının anne olma planını daha ilerilere atmasına neden oluyor. İlerleyen yaşla birlikte anne adayının kafasında ister istemez soru işaretleri oluşuyor. Bunlardan ilki daha genç yaşlara göre kıyaslandığında aynı kolaylıkla gebe kalınıp kalınamayacağı. Daha sonraki kaygıları; gebeliğin sağlıklı şekilde sürüp sürmeyeceği, doğum sırasında çıkabilecek güçlükler. Kuşkusuz en büyük endişe ilerleyen anne yaşının bebeğinin sağlığını ne yönde etkileyeceği.
Teknolojik gelişmeler her alanda olduğu gibi tıp biliminde de hastalıkların tanı ve tedavisini gittikçe kolaylaştırıyor. Kısa denebilecek bir geçmişte insanların iç organlarını muayene sırasında dokunarak hissetmek dışında görebilme olanağımız yokken artık ilerleyen inceleme yöntemleri ile hastalıkların çok erken evrede tanınması mümkün oluyor.
Koku alma duyumuzun önemini ancak nezle olduğumuzda burun tıkanıklığı yaşadığımızda anlarız. Yediğimiz yemeğin tadını alamamaktan, güzel bir parfümü koklayamamaktan şikayetçi oluruz. Oysa kokuları alabilmek bizi farkında olmadan tehlikelerden koruyor. Burnumuz sadece güzel ya da kötü kokulara karşı değil aynı zamanda tehlikelere karşı da bizi uyarır.
Bitkinlik, güçsüzlük ve kişinin kendisini tükenmiş hissetmesi durumudur. Sanki yaptığınız her şey eskisiyle kıyaslandığında daha yorucuymuş gibi gelir. Yerinizden kalkmak istemezsiniz. Parmağınızı bile kıpırdatacak haliniz yoktur. Bütün bu yakınmaların kanınızdaki kırmızı hücrelerin sayısıyla ilişkili olabileceği hiç aklınıza geldi mi?
Çocuğumuz seslendiğimizde birkaç defa tekrarlatıyor ve derslerde başarısında azalmalar olup televizyonun sesini çok açıyor yada yakından izliyorsa işitmesinde bir azalma olup olmadığı yönünde uyanık olmakta yarar var! Özellikle televizyonu yakından izleyen çocuklar öncelikle göz hekimlerine başvuruyor. Televizyonu yakından izlemenin ana nedeni olabilecek işitme azlıkları gözden kaçabilir. Sık üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren, genellikle burun tıkanıklığı sorunu yaşayan ya da uyku sırasında ağzı açık uyuyan belki de horlayan çocuklarda orta kulakta sıvı toplanması son derece sık karşılaşılan bir durumdur.
Panik atak, insanı yanıltan fizik bulgularla kendisini gösteren özünde ruhsal bir bozukluktur. Bu hastalarda kalbe ait yakınmalar ön planda olduğundan sıklıkla ilk başvurdukları doktor kalp doktorlarıdır. Hastalığın özünde genetik yatkınlık olduğu düşünülmektedir. Başlangıç yaşı genellikle ergenliğin sonu ile 30 yaş arasındadır. Her yüz kişiden onunda hastalığın bulguları görülmekle birlikte toplumumuzda yüz kişiden dördünün panik atak tedavisi gerektirecek düzeyde hastalığı olduğu düşünülmektedir. Panik atak hastalığına kadınlarda daha sık rastlanmaktadır.
Birçoğumuz sık sık tekrarlayan ağız yaralarından ve dudağımızda çıkan uçuklardan yakınır dururuz. Özellikle aft adını verdiğimiz ve neredeyse yemek yemeye engel olacak kadar acı verebilen ağız içi ülserleri bazılarımızın sürekli derdidir. Ancak bu kadar yaygın hastalıklar olmasına karşın ne uçuk konusunda ne de aftlar konusunda birçoğumuz yeterli bilgiye sahip değiliz. Örneğin bu hastalıklar bulaşıcı mıdır? Neden bazı insanlarda sık tekrar ederler? Ciddi sonuçlar doğurabilir mi? Önemli bir hastalığın belirtisi olabilir mi? Tedavi edilebilirler mi?...
Soğuk algınlığı ve grip kış aylarında hemen hepimizin başının derdi olan hastalıklar. Rahatsızlık veren burun akıntısı, halsizlik, ateş, öksürük gibi bulgular hem işgücü kaybına neden oluyor hem de bulaşıcılığı yüksek olduğundan çevredeki insanlar için potansiyel bir tehlike oluşturuyor.
Birçok kişi burnunun dış görünümünden yakınır. Kişinin soluk alma güçlüğünün yanı sıra yüz hatları ile orantısız kemerli bir burnu da varsa ve rahat nefes almasını sağlayan bir cerrahi girişim geçirecekse çoğunlukla burnunun dış görünümünü de düzettirme arzusundadır.
Birçoğumuz yaşamımızın belli döneminde kilomuzdan yakınıp diyet yaparız. Bazılarımız sağlıklı beslenmeyi yaşam biçimi haline getirip aslında en doğrusunu yaparken bazılarımız ise sağlığına zarar verecek diyetler uygulayabilir. Hele hele kilo vermek için ölümcül diyetler yapıp yediklerini kusmalar başlamışsa bu oldukça ciddi bir hastalığın bulgusu olabiliyor.
Bilerek ve isteyerek kullanmadığımız bir zehir nedeniyle hastalanmamız aslında toplumsal bir suç. Aynı havayı solumak zorunda olduğunuz diğer insanların duyarsızlığı ve sorumsuzca kişisel özgürlük sınırlarının dışına çıkılması nedeniyle sık sık sigara içmiyor olsak da sigara dumanı solumak zorunda kalıyoruz. Üstelik pasif sigara içicileri sigara filtresinden süzülmeyen ve insan sağlığı için son derece zararlı olan dumanı soluyarak neredeyse sigara içicileri kadar risk altına girmekteler.